Ben, Ali abimi 70’li yıllarda MSP döneminde tanıdım. Kendisi MSP İl Başkanı, Babam İl Başkan Yardımcısı ve Basın Sözcüsü, aynı zamanda partinin yayın organı olan Türkiye’de Yarın Gazetesinin de yazarı idi. Ben de gençlik teşkilatında çalışıyordum. O dönemlerde bütün günümüz hatta gecelerimiz bile parti çalışmaları ile geçiyordu. Bu sıkı çalışmanın en başında tabi ki Ali abi vardı ve bütün çalışmaları o yönlendiriyordu. Bu koşturma devam ederken 1978 yılı içinde Ali abi beni çağırarak; “Salih gazete de çalışır mısın? Orada senin gibi güvenilir bir kişiye ihtiyacımız var” dedi. Ben son derece büyük bir memnuniyet içinde; “tabi ki çalışırım” dedim. Böylece gazetecilik serüvenim başlamış oldu. 4 yıl süren gazetecilik hayatı bana aynı zamanda yazarlığa adım atmama da vesile olmuş oldu.

Daha sonraki yıllarda da Ali abimle kopmayan bir bağımız oluştu. Kendisi babam gibi sevdiğim, saydığım, hürmet ettiğim bir zattı. O da bana büyük sevgi gösterirdi. Hatta birkaç kez; “Salih, senin oğullarımdan farkın yok, onlar neyse benim için sen de aynısın” demişti. Aramızda bu derece büyük bir sevgi bağı vardı. Ali abim 1978 yılında benim nikâh şahitliğimi yapmış ve düğünümde de o zaman Konya’da tek olan arabasını gelin arabası olarak tahsis etmişti. Kaptanlığı da Rıza kardeşim yapmıştı.

Beş yıl önce Kanal 42 TV’de program yaptığım dönemde kendisi ile yaptığım programda Erbakan hocamızı anmıştık. Erbakan hocamızın 1969 yılında Konya’dan adaylığını, kendilerinin hocaya nasıl sahip çıktıklarını bütün teferruatı ile anlatmış ve Erbakan hocamızın davasının İslâm davası olduğunu, ömrü boyunca İslâm’ın hâkim olması için mücadele verdiğini, kendilerinin de bunun için hocanın yanında yer aldıklarını vurgulamıştı.

Son yıllarda yılın yarıdan fazlasını mübarek topraklarda geçirdiği için Konya’ya geldiği zamanlarda mutlaka ziyaret eder, elini öper, hayır duasını alırdım. Birkaç kez de babamla birlikte ziyaret etmiştik. Son olarak pandemi sürecinin başlamasından hemen önce 2019 un Aralık ayı içinde Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Mustafa Güçlü ağabeyim ve birkaç dostla birlikte evinde ziyaret ettik. Yukarda anlattığım 12 Eylül 1980 darbesi dönemindeki tutukluluk sürecinde yaşadıklarını, bu ziyaretimizde kendisinden bir kere daha dinlemiştim. Ali abimi son görüşüm ve kendisini son dinleyişim de bu ziyaret sebebiyle olmuştu.

Kendisini yıllardır çok yakından tanıyan birisi olarak rahatlıkla şunları söyler ve bu konuda şahitlik yaparım.

Ali abi; İslâm davasının âşığı, Milli Görüş davasının sevdalısı idi. Ömrü boyunca bu dava uğruna çalışmış, gayret etmiş, bu dava uğruna işini, gücünü ikinci plana bırakmıştır. Allah için sevmiş, Allah için buğz etmiştir. İslâm’ın bütün prensiplerini tam uygular, farz ve sünnetlerde hiç ihmal göstermezdi. Tasavvuf ehliydi. Mehmed Zahid Kotku Hoca Efendiye bağlı, onun gönül pınarından beslenirdi. İslami ilimlere son derece vakıftı.

Ailecek aşırı misafirperverdiler. Hem kendisi hem eşi hacı teyzemiz evlerinde misafir ağırlamayı çok severlerdi. Ramazan ayında 30 iftarda ve sahurda misafir olduğu bir ev hayal edin, hem bunlar yatılı misafirler… Gündüz köylere, ilçelere çalışmaya giderler, akşam gelirler, Ali abinin evinde kalırlar, sabah tekrar giderlerdi.

O dönemde Konya dışından gelenler otellerde değil evlerde misafir edilirdi. Biz de evimizde, Şevki Yılmaz hocamız ailecek ve merhum Kadir Mısıroğlu başta olmak üzere çok sayıda misafir ağırlamıştık. En çok misafir ağırlamayı tabi ki Ali abi yapardı. Konya’ya şehir dışından gelen teşkilat mensuplarından çoğu direk Ali abinin evine gelir, ikramlar yapılır, yatırılır, misafir edilirdi. Eşi hacı teyzemiz de, Allah ona sağlıklı uzun ömür versin hiçbir sefer yüksünmez, misafir gelecek denilince sevinçle hemen işe koyulur, su böreğine varıncaya kadar Konya yemeklerini büyük bir hazla hazırlar ve misafirlere ikram edilirdi.

Erbakan hocamız da Konya milletvekili olduğu için ilk dönemlerde seçim çalışmalarında Konya’da çok uzun kalır, bütün ilçeleri, beldeleri ve pek çok köyü ziyaret ederdi. Bu uzun Konya programlarında Ali abinin evinde kalır, bazı seçim sonuçlarını da buradan takip ederdi. Sabah çalışmalara katılacak olanlar da, Ali abinin evine gelir, kalabalık gruplar halinde kahvaltılar yapılır ve yola çıkılırdı.

Ali abi, bu derece yoğun çalışma içinde iken, kendisinin mücadelesini verdiği İslâm davasına bağlı evlatlar da yetiştirmiştir. Mehmet Güneri kardeşim, Teoman Rıza Güneri Bakanımız ve Mustafa Güneri ile İbrahim Güneri kardeşlerim dördü de babalarının yolunda Milli Görüş davasına bağlı olarak yetişmişlerdir.

Mehmet,Rıza ve Mustafa Güneri kardeşleri Ali abim gibi 70 li yıllardan beri çok yakından tanıyorum. Mehmet kardeşim ile yıllarca haftalık sohbetlerde ve İlim Yayma Cemiyeti’nde beraber olduk. Teoman Rıza kardeşimle gerek MSP, gerekse RP dönemlerinde teşkilatlarda çalışmalarımız oldu. Mustafa kardeşimle gazetedeki çalışma dönemimden itibaren çok sık görüşürdük. En küçük oğlu İbrahim de oğlum Veyis ile birlikte aynı dönemde hafızlık yaptılar. Ali abim biri hafız diğerleri de kendisi gibi İslâm yolundan kopmayan, samimi ve her biri altın değerinde evlatlar yetiştirmiş ve bütün faaliyetleri ile amel defterinin açık kalmasının yolunu açmıştır.

Son olarak 1978 yılında yaşadığımız bir olayı anlatarak yazıma son vereyim. 29 Mayıs 1978 tarihinde MSP tarafından Erbakan hocanın da katılımı ile Fetih Mitingi düzenlenmişti. Mitingden birkaç gün önce partide bir toplantı yapıldı. Toplantıda İl Başkanı Ali Güneri abimiz ve Konya Milletvekili Şener Battal bilgi verdiler. Verilen bilgiye göre, Konya Valiliği miting ve yürüyüşün şehir merkezinde yapılmasına izin vermiyordu. Toplantıda bu durumda ne yapılması gerektiği istişare edildi. Toplantıda babam ve ben de vardım. Ali abi ve Şener Battal, “kargaşaya ve bir olaya sebebiyet vermemek için valilik kararı doğrultusunda hareket edelim” diyorlardı. Gençlik teşkilatından katılan ben ve birkaç arkadaşımız ile Parti yönetiminden bazı kişiler de büyük bir heyecanla Mevlâna meydanına kadar yürüyüş yapılması, mitingin de Mevlana meydanında yapılması konusunda ısrarcı idik. Sonuçta mitingin gösterilen yerde yapılmasına, mitingden sonra Sultan Selim Camiinde namaz kılmak üzere Mevlana’ya kadar yürünmesine karar verildi. Öyle de yapıldı ama yüz binin üzerinde kişinin katıldığı miting bittikten sonra yapılan yürüyüşe polis müdahale etti. Birkaç yerde kurulan polis barikatı aşıldı. Bir grup Mevlâna’ya kadar vardı. Biz de bir grupla Valilik binası önünde idik. İşte o anda polis kalabalığın üzerine ateş açtı. Yanımdaki arkadaş ayağından vuruldu. Manisa’dan mitinge katılan Hasan Sürel kardeşimiz Sultan Selim Camii şadırvanında abdest alırken vurularak hayatını kaybetti. Çok büyük olaylar yaşandı. Erbakan hocanın bulunduğu gruba bile polisin şiddet içerikli müdahalesi oldu. Olaylar hava kararıncaya kadar devam etti. Onlarca yaralı, yüzlerce tutuklu vardı.

Birkaç gün sonra partide görüştüğümüz Ali abim beni görünce unutamadığım şu dersi verdi: “Salih gördün mü heyecanla alınan kararlar felâketle sonuçlanabiliyor.” Mahcubiyetle başımı önüme eğince de şunu söyledi: “Üzülme sizin samimiyetle hareket ettiğinizden zerre kadar şüphem yok, böyle olacağını bilemezdiniz.” Ali abim ve Şener Battal’ın tecrübe, öngörü ve olgunluklarına o olayda yaşayarak şahit olmuştum.

Hepimizin üzerinde büyük emeği olan Ali Güneri abimiz son zamanlarında kanser tedavisi görmekteydi ancak son derece dinçti. Öyle ki oturarak namaz kıldığını hiç gören olmamıştır. Bu hastalığının bir kontrolü için hastaneye gittiğinde, Covid 19 virüsü bulaştı. Yaklaşık 1 ay Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesinde tedavi gördü. Yapılan bütün tedavi yöntemleri olumlu sonuç vermeyince 1 Ocak 2021 Cuma günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. Fâni dünyadan ebedi yolculuğuna da, hayatı boyunca sadık kaldığı ve hep evinde misafir ettiği Erbakan hocanın adını taşıyan üniversitenin hastanesinden çıktı. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Rabbim şehitler sınıfına dâhil eylesin.

SALİH SEDAT ERSÖZ

Editör: TE Bilişim