Çiçeği burnunda Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu'nu  daha yakından tanımak, attığı adımları idrak etmek, eleştirmek, ülkemin nereye gittiğini araştırmak için Prof. Davutoğlu olarak yazdığı Stratejik Derinlik adlı kitabını okumaya başladım.

Sayın Davutoğlu'nun bakış açısı hepimizi ilgilendiriyor.Geleceğimizi,bugünümüz,ailemizi,ülkemizi bizimle ilgili her şeyi. O zaman onun gözüyle bakabilirsek ya da bakış açısını anlayabilirsek, daha iyi algılarız her şeyi.Hiç olmazsa bakabildiğimiz kadar. Atılan adımlara doğru diyeceksek de, yanlış diyeceksek de bilerek deriz diye düşünüyorum.

Eğer yapılanları kabul edeceksek kula kulluk ederek değil, hayır diyeceksek de bağnaz  olmamak için...

Daha kitabın başında;ben bu kitabı ağır ağır okumalıyım dedim. Altı çizilerek okunacak bir kitap olduğu başlangıçtan belli. Sıkıcı değil ve daha başlangıçta oluşturulan kavramlar beni çok etkiledi.

Her olayda bu kavramları bakış açısı olarak  uygulayabiliriz dedim. Sadece ülke açısından değil, firmalar, kurumlar hatta insan kendi yaşamında dahi bu kavramlardan yararlanarak farklı bakış açıları gerçekleştirebilir.

Sayın Davutoğlu daha başlangıçta sosyal nitelikli çalışmaların beş boyutlu olduğunu, bunların tasvir, açıklama ,anlama ,anlamlandırma ve yönlendirme olarak adlandırıldığını söylüyor.

Tasviri; nesnenin görüldüğü şekli, açıklamayı; yaşanan süreç ve gözlenen olgu, anlama boyutunu; açıklamaya derinlik kazandırma, olguların bir süreç mantığı içersinde kavrama, incelenen olgulara zihinsel olarak nüfuz etmek olarak açıklıyor. Anlamlandırma ise incelenen nesneleri derinliğine kavrayan bir perspektif olan anlama faaliyetine akrşılık; perspektife yön kazandırıan bir duruş olarak açıklıyor.

Yönlendirme ;anlamlandırma çerçevesinden sonuç çıkarabilmek ve bu sonuçlara dayalı olarak süreçleri ve olguları etkileyebilmektir; diyor Sayın Prof Davutoğlu hocamız.

Kitabı okumaya başladığım gün Apple İphone 6 cep telefonunun; bütün dünyada tanıtımını yapıyordu.

Düşündüm. İphone bir devlet değil ama  bir devletten daha etkili bir  Şirket ve ürünü. Bütün yaşayan insanları etkiliyor. Günlük yaşam bir cep telefonu ile bir şirketin merkezine bağlanıyor.Bütün insanlık bir cep telefonu ile eş zamanlı  ve uyumlu (senkronize)hale geliyor. Ve bütün insan yaşamı bir şirketi insafına kendini bırakıyor.O şirketi ele geçiren dünyayı ele geçirmiş olacak.Belki de geçirdi. Belki de ele geçiren devletin kullandığı araçlardan bir tanesi. Öyle bir  teknoloji ki;bütün jeopolitik, jeoekomomik, jeokültürel avantajı olan ülkelerden daha etkili. İnsanları, ülkeleri, sosyal hayatı, insan psikolojisini, kültürü, tarihi etkisi altına alabilmiş hatta kontrol edebiliyor.

Ürün için, daha tasarım aşamasından, piyasaya çıktığı ana kadar öyle bir strateji uygulanıyor ki; Ürünün  manyetik alanı gelişiyor, genişliyor, manyetik gücü insanlığı  sarıyor.
Sayın Davutoğlu'nun stratejik derinlik kavramları ile değerlendirirsek; Daha aylar önceden hatta birkaç yıl önceden Ürünü tasvir ediyorlar. Medya, söylenti aracılığı ile doğru ama yanlış bilgilerle, kullanıcıların algısına sunuyorlar. Değişik tasvirlerle konuşmamızı sağlıyorlar. Sonra Açıklama boyutu geliyor. Piyasadaki ürünlerin eksiği,önceki ürünün eksiği, yetersizlikleri onları çözme arzuları, piyasanın bu konudaki şikayetleri ile yeni ürünün üretim gerekçelerini hazırlıyorlar. Tabi iletişim mükemmel medyayı muhteşem kullanıyorlar. Ve açıklamalar bittiğinde öyle bir ürün olmalı ki İnsanların zihnindeki problem çözülsün. Sonra  insanlara ek sürpriz çözümler, hayatlarını kolaylaştıracak özellikleri olsun. Sürpriz fonksiyonlar olsun. Bunu da zihnimiz meşgul etmek için merak duygularımızı cezp etsin. Ürün yaşamımızda anlam ifade etmeye başlıyor. Sonra istek oluşturulduktan sonra onu ihtiyaç haline getirmek lazım. Yani insanlar için anlamlandırmak lazım. Öyle bir algı yönetimi uygulanılıyor ki hiç kullanılmayan özellikler ihtiyacımızmış duygusu oluşuyor. Modern toplumun en önemli ihtiyacı olan prestij sağlama fonksiyonu ile artık istek; tamamen zorunluluğa dönüşmeye başlıyor. Ve insanlar bu ürün benim ihtiyacım demeye başlıyor. Artık dünyanın öbür ucunda oluşan istekler ihtiyaç şekline bürünüp ürüne doğru yönlenmeye başlıyor. İnsanda bunu almam lazım, bu benim telefonum duygusu saplantı haline geliyor.Daha piyasaya çıkmadan çıkma tarihi bekleniyor.Sonra tarih geliyor. Telefon bizim oluyor. Geriye bir ödemesi kalıyor tabii!!!

Muhteşem bir strateji, derinliği iliklerimize kadar işlemiş.
Evet kitabı okumaya devam ediyorum. Kitapla beraber sizlerle paylaşacağım farklı bakış açıları olacak.

Neden bizim de böyle bakış açımız olmasın? Neden Dünyanın bir ucundaki insan bizim düşüncemizi, fikrimizi, davranışımızı, ürünümüz bekler halde olmasın?

Yani sayın Davutoğlu Hocamızın dediği gibi ; Tarih, coğrafya, nüfus, kültür gibi Sabit verilerimizi, ekonomik kapasite, teknolojik kapasite, askeri kapasitelerimiz gibi Potansiyel Varlıklarımızı güçlendirerek stratejik zihnimizle, stratejik planlamamızla ve politik irademizle çoğaltarak,güçlendirerek dünya yaşamında lokomotif olmayalım. Bir Apple ürünü Iphone insanlığı bu kadar etkiliyorsa bizlerin neden bu tip ürünleri olmasın?