“1974 yılında Abdullah Öcalan tarafından kurulan PKK'nın ideolojisiMarksizm-Leninizm üzerine kuruludur. PKK'nın başlangıçtaki amacı; Kürdistan diye tanımlanan, Kürtlerin de yaşadığı, Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu, Irak'ın kuzeyi, Suriye'nin kuzeydoğusu ve İran'ın kuzeybatısındaki bölgede, bağımsız sosyalist bir Kürt devleti kurmaktı.”

Ancak bu örgütü destekleyen ülkelere baktığımız zaman sosyalizmin temel ilkesi olan devletçilik fikrinin olmadığı hatta sömürü düzenini kuran ve dünyayı sömüren ülkeler olduğunu görürsünüz.

PKK nın kuruluşunda birtakım iddialar vardır.Bu iddialar açıktan kimse tarafından söylenmemiştir.ancak olayların gidişatına baktığınız zaman bu tezleri ortaya atanları desteklediğiniz görürsünüz.

Bir kısım insanlar PKK yı devlet kurdurdu yani MİT in desteği ile kurdurdu denmektedir. Hatta Abdullah Öcalan'ın kayın pederinin MİT mensubu  olduğu söylenir.Daha ileri gidenleri de vardır.Karısının doğum için askeri helikopterle alınıp GATA'ya getirildiği söylenir.

“PKK terörünü kim bitirmek isterse biter” sözü Abdullah Öcalan tarafından söylendiği iddia edilir.aslında olayın kronolojisine baktığımız zaman bu sözü teyit etmektedir.

-ilk olarak Rahmetli Turgut Özal, Öcalan ile aracılar vasıtasıyla mesajlaştığını hiç saklamadı. 
Hatta o dönem gruplar halinde PKK kamplarına götürülen gazetecilerden bazılarının Özal'ın mesajlarım götürdüğü çok konuşuldu.ancak daha sonra Turgut Özal'ın cumhurbaşkanlığı döneminde suikasta kurban gittiği pek çok kişi tarafından dile getirildi ancak bir netice alınamadı. 

Pkk terör örgütünü bitirmek isteyen dönemin jandarma genel komutanı Eşref Bitlis paşaydı.

Eşref Bitlis  sıra dışı bir askerdi. Özellikle Kürt meselesinde hazırladığı rapor ve planları bugün yapılmak istenenin daha ötesindeydi. Çünkü sorunun çözümü ve Kürt hareketinin bağlantıları konularında ciddi bilgilere sahipti ve Kuzey Irak'taki Kürt liderleriyle sık sık görüşmeler yapıyordu. Örneğin Eşref Bitlis'in ileri sürdüğü 'komşu ülkelerle işbirliği ile Kürt meselesi çözülür' tezi şimdi AK Parti hükümeti tarafından gündeme alınmış durumda. O dönem Paşa'nın 'Çekiç Güç'ün PKK'lılara yardım ettiği ve varlığının tehlikeli olduğu yönündeki raporları birilerini kızdırmıştı. 'Çekiç Güç', 'Kürt meselesi', 'PKK'nın tasfiyesi', 'Komşu ülkelerle işbirliği', 'Türkiye'nin bölgedeki (Ortadoğu) geleceği' gibi konularda raporlar hazırlayan, hem Genelkurmay'ı hem de Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı gerek rapor gerekse mektuplarla bilgilendiren Bitlis, ülkede kaos isteyen güçlerin başlıca hedefiydi zaten.

Bitlis, bölgede konuşlanmış durumda bulunan Çekiç Güç KuvvetlerininTürkiye'den ayrılması gerektiğini açıklıyor ve ABD'nin Kuzey Irak'da oluşturmaya çalıştığı Kürt Devleti'nin Türkiye'nin zararına olduğunu söylüyordu. Bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri büyük elçiliği tarafından birkaç defa hükümete şikayet edildiği iddia edildi. 17 Aralık 1992'de Çekiç Güç'e bağlı Amerikan savaş uçakları, kendilerine bildirildiği halde Irak'ın Selahattin kentine gitmekte olan Bitlis'in helikopterine taciz uçuşu yaptı ve helikopteri inişe zorladı. Komutanlığı döneminde JİTEM'in kurularak yargısız infazların yapılmasına ve itirafçılarla birlikte silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapılmasına karşı çıktığı da basına yansımıştır. 

JİTEM ve HİZBULLAH O dönemlerde kurulmuş maaşları CIA tarafından ödenen yargısız infaz yapan kurumlardı.Sözde Milli İstihbarat Teşkilatımızın da CİA tarafından yönetilip maaşlarının ödendiği o söylentilerin arasındaydı.

7 Şubat 1993'te 'İncirlik Üssü'nden kalkan ABD uçakları, PKK'ya yardım dağıtıyor.' diyen[kaynak belirtilmeli] Eşref Bitlis, 17 Şubat 1993'te Beechcraft B200 King Air tipi uçağın[2][3] henüz aydınlanamayan nedenlerle düşmesi sonucu öldü. 

Daha sonra Rıdvan Özden ve Bahtiyar Aydın gibi Bitlis'in ekibi içinde yer alan bazı yüksek rütbeli askerler görevi başında öldü.

 

Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz'ın bu mesajlaşmayı nasıl götürdüğü konusunda açıkçası “güvenilir” kaynaklardan edinilmiş bir bilgi yok.ancak kamuoyuna yansıyan birçok kere aracılar vasıtası ile  görüştükleri.

Ancak Öcalan ile yaptığım görüşmede, Öcalan'ın kendisi bana, “Başbakan Erbakan bana zaman zaman temsilciler yolluyor. Bu yolla karşılıklı mesajlaşıyoruz. Bunlar çok da yararlı oluyor.” demişti.

“Genel Kurul'da "Oslo görüşmeleri" üzerine başlayan tartışmalar MHP'nin ortağı olduğu ANASOL-M Hükümeti döneminde de devletin Öcalan'la görüşme yaptığını ortaya çıkardı. BDP'li Hasip Kaplan, görüşmeye avukat olarak bizzat şahit olduğunu açıklarken, AK Partili Ömer Çelik "Bu MHP'nin tezlerini sarsar" dedi. Devlet görevlilerinin görüşme sonrası Öcalan'ın el yazılı notlarını MHP'li bakanlarla da paylaştığı belirtiliyor.


MİT Kanunu'na ilişkin değişiklik Genel Kurulu'da görüşülürken MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile BDP'li Hasip Kaplan'ın tartışmaları ANASOL-M Hükümeti döneminde devletin Öcalan'la yaptığı görüşmeleri deşifre etti. Kaplan, 99'daki görüşmelere avukat olarak bizzat şahit olduğunu açıkladı. Genel Kurul'daki "Öcalan'la görüşme" tartışması şu şekilde başlamıştı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, devletin 1999'dan beri Öcalan'la görüştüğünü ve ihtiyaç olursa görüşmelerin süreceğini söyledi.

VURAL İTİRAZ ETTİ

Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e tepki gösteren MHP'li Oktay Vural, "Koalisyon hükümeti döneminde İmralı ile müzakere, diyalog ile ilgili siyasi anlamda görevlendirme olduğunu iddia eden varsa, burada açıklamak şeref ve haysiyet sorunudur" ifadelerini kullandı.

GÖZLERİMLE GÖRDÜM

BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan bunun üzerine söz alarak Vural'ı yalanladı. Kaplan, "Koalisyon hükümeti döneminde, 99 yılında görüşmeler yapıldı. Gözlerimle gördüm. Yani şimdi, ben avukat olarak gözlerimle gördüm. Oralara giden, görüşen memurlar, istihbarat, hepsi, hükümetlere bağlı değil mi?" ifadelerini kullandı.

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık da 1999'daki görüşmeleri doğrularken bu görüşmeler sonrasında PKK'nın silahlı militanlarının ülke dışına çıkıp idam cezasının kaldırıldığını ileri sürdü ve "Bu görüşmeler İmralı'da yapılmıştır" dedi.

ÖMER ÇELİK: TEZLERİ SARSILIR

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, tartışma sonucu deşifre olan görüşmeler için dün Twitter'da şu değerlendirmeleri yaptı: "İlginç bir tabloyla karşı karşıyayız. Terörle sıfır soruna diyerek, demokratik yaklaşımı mahkum etmeye çalışan refleksin başka yüzü çıktı ortaya. Nitekim Ergenekon sanığı bir orgeneralin, Öcalan'ın teröristleri ülke dışına çıkarması sırasında bir kısmı içerde kalsın, lazım olur dediği ortaya çıkmıştı. Çünkü MHP sıfır terör sonucuna terörle mücadele sonucunda ulaşıldığını iddia etti şimdiye kadar. Ama bir müzakere olduğu ortaya çıkıyor. Bu durum MHP'nin biz iktidardan ayrılırken ülkeyi sıfır terörle teslim ettik tezini sarsacak derecede. Ayrıca Bahçeli'nin, Öcalan'ın idam edilmemesi protokolüne imza atmasının bu görüşmeler neticesinde olduğunu söylediler."



ÖCALAN'IN MEKTUPLARI MHP'LİLERE DE VERİLDİ

Devletin ilgili kurumlarının İmralı'daki görüşmeler sonrası Abdullah Öcalan'ın el yazısı notlarını MHP'li bakanlarla da paylaştığı belirtiliyor. Devletin Öcalan ile görüştüğü ve Öcalan'ın İmralı'dan Kandil'le görüştürüldüğü iddiaları daha önce de gündeme gelmişti.

Barzani'nin lideri olduğu KDP'nin Genel Sekreteri Fazıl Mirani de Beyrut'ta yayınlanan El-Müstakbel gazetesine verdiği bir mülakatta Öcalan'ın ilk Türkiye'ye getirildiği dönemde Kandil ile telefonla görüştürüldüğünü söylemişti. Öcalan'ın 12 Nisan 1999'da avukatları ile yaptığı görüşmede hükümetle 8 maddelik pazarlık yürütülmesi için talimat verdiği belirlenmişti.

İDAMI ÖNLEYEN PROTOKOL

Başbakan Erdoğan ise daha önce Öcalan'ın idamını engelleyen 'Devlet Bahçeli imzalı' protokolü açıklamıştı. Erdoğan'ın açıkladığı protokol MHP, DSP, ANAP koalisyonunun 12 Ocak 2000'de imzaladığı protokol ile Öcalan'ın idamını ertelediğini gösteriyordu.”

 

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki meydanlarda esip gürleyenler terörü bitirmek için hem örgütle hem de örgüt başı ile aracılar vasıtası ile görüşmüşler.

 

AK partinin; “çözüm süreci” diye başlattığı 3 yıllık çatışmasızlık ortamı bu örgütleri kuran çok uluslu sömürü sermayesi ve ülkeleri rahatsız etti.PKK dan istediğini alan bu güçler orada PYD ve DAEŞ'i kurdular.İstedikleri ne Kürdistan nede Kürtlerin hakları.Onların tek istedikleri sanayilerinin ihtiyacı olan enerji kaynaklarını kendilerinin kontrol edeceği peyk devletçik. PKK,PYD,DAEŞ(IŞİD) hep aynı patrona hizmet için kurulmuş Müslümanları yok eden “insan kıyma” makinesiydi.

Elini ülkemizden ve bölgemizden çekmeyen bu emperyalist Siyonistler HDP diye TÜRK ve KÜRT örf adetlerine uymayan Markşist-Leninist partiyi kurdular.Başına da eş başkan diye proje ürünü olan sevgi kelebeği Selahattin Demirtaş'la MLKP eski genel başkanı Figen Yüksekdağ'ı getirdiler.

Kulaklarına üflenen “sizi destekliyoruz” “siz TC den çok güçlüsünüz” sözü kerameti kendilerinde görüp Türkiye cumhuriyetine kafa tuttular.Hatta milletvekilleri “PKK''ın öyle bir gücü var ki sizi tükürüğüyle boğar” diyecek kadar cesaretlendiler.Eş başkanda “biz sırtımızı TBMM ye değil PYD, PKK ya dayadık siz kimsiniz” diyecek kadar ileri gitmiştir.

HDP son şansını yitirmiştir.siyaseten toprağa gömülmüştür.

 

Lafı eğip bükmeden; HDP terör örgütünün TBMM uzantısıdır.Yetkisi yoktur.”Şunu kınamadın,polisimize, askerimize taziyede bulunmadın” demenin bir anlamı yoktur.Çözümle alakalı kandili göstermektedir.Sürekli Türkiye Cumhuriyeti ile PKK yı eşit gösterme yani taraf kabul etme gayreti içerisindedir.Öcalan'ı tasfiye, PKK'ı öne çıkartma gayreti içerisindedir.Ne PKKnın nede HDP nin KÜRT diye bir derdi yoktur.onlar için iyi Kürt ''ÖLÜ KÜRT'dür.Kendi hizmetlerinde ölen Kürt'tür.Çözüm istememektedir.Çözümsüzlük onların geçim kaynağıdır.

 

Şimdi biz ya terör örgütünü meşrulaştırıp masaya oturacağız ya da ADİL DÜZEN'e geçip yerinden yönetimi kendimiz destekleyeceğiz.

 12 Yıllık iktidarı boyunca yaptığı hayırlı hizmetlerden biri olan “çözüm süreci” yeniden doğru insanlarla, Sağ duyu ,STK lar ve İslam kardeşliğini ilke edinmiş bölge partileriyle  işbirliği içinde başlatmalıdır.

 

Bölgeler kendi sistemlerini tek çatı altında kurup kendi meclislerini kurabilmeliler.Bu inançsızlar grubunu tamamen devre dışı bırakıp tasfiye etmeliyiz.İslam kardeşliğini,kardeşlik hukukunu yeniden tesis etmeliyiz.”Şu istedi,bu istemedi” değil! Halkımız istediği için yapmalıyız.Ekonomiyi bağımsız hale getirip sermayeyi tavandan tabana yaymak sureti ile adaleti tesis etmeliyiz. Bölge ülkelerle komşuluk hukukuna dayanan iyi geçinme ve ticaretimizi geliştirmeliyiz.Sınırlarımızdaki barikatların karşılıklı olarak kaldırıp sınır ticaretini artırmalıyız.Artık doların boyunduruğunda kurtulup karşılıklı faizsiz kredi verip kendi para birimlerimizi kullanmalıyız.Gerekirse mal mübadelesi yaparak ticaretimizi artırmalıyız.Devlet gücünü gösterip vatandaşının can ve mal güvenliğini sağladığı vakit terör taban bulamayacaktır. 

 

EL OĞUŞTURANLARA FIRSAT VERMEDEN ÇÖZÜMÜ, KESİN SONUÇLARINI ALANA KADAR DESTEKLEMELİYİZ.