Ne demişler: “Eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni, doğru olsam ok gibi yabana atarlar beni...”

Aklın öngördüğü sınırları aşan bir durumla karşı karşıyayız...

Bir şeylerin sinyali veriliyordu uzunca bir süredir...

Eveleyip gevelemeye lüzum yok, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı, hükmetme yetkisi olan adam, aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu,istifa etmeye zorlandı...

AK Parti'de 22 Mayıs tarihinde olağanüstü genel kurul yapılacağını ve aday olmayacağını söyledi milyonların önünde.

20 aylık Başbakanlığı süresince yaptığı icraatları, öncesi ve sonrası ile 7 Haziran'ı, 1 Kasım seçimine giden süreci, 1 Kasım sonrasını ve bugüne nasıl gelindiğini anlatan, anlam yüklü kelimeler sarf etti Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu...

Seçim üzerine seçim yaşayıp, siyasi istikrarın sürmesi yönünde bir karar beyan eden millet şaşkındı yaşananlar karşısında...

Şunu geç de olsa anladık ki;

Başbakanken Cumhurbaşkanı olmaya karar veren Recep Tayyip Erdoğan, Başkanlığa giden süreçte Başbakanlık koltuğunun dolu kalmasını istiyor, iki karpuzun bir koltuğa sığmayacağı gibi iki koltuğa birden oturamayacağınıbiliyor, o koltuğa 'başkası suretinde bir kendisi' yerleştirmek amacı güdüyordu...

Kendisine mutlak itaat edecek ve sözünden çıkmayacak biri olarak çeyrek asra yakın bir süredir yol arkadaşlığı yaptığı, yolun başında birçok şeyi kendisine danıştığı, sonra millete vekalet etmesini istediği, bir sonraki adımda da Dışişleri Bakanı olarak görevlendirdiği, halk nezdinde de karşılık bulabilecek isim olanProf. Dr. Ahmet Davutoğlu'nu gözüne kestirmişti Sayın Erdoğan...

23 Nisan Başbakanı gibigördü Davutoğlu'nu... Sözünün tesiri olmayacak, o ne dediyse yapılacak, Cumhurbaşkanı suretinde bir Başbakan olacaktı...

Evdeki hesap çarşıya uymazsa da 'hadi kuzum sen git artık' diyebilecekti...

Ki öyle de oldu!

Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, 20 aylık Başbakanlığı sürecinin muhasebesini yaptı ama çok yakın zamana bir de biz bakalım.

1 Kasım seçimlerinin hemen öncesinde Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu halka büyük vaatlerde bulunuyordu.

En basitinden bin lira bandını dahi henüz görememiş olan asgari ücretin bin 300 liraya çıkarılacağını ve bunun önümüzdeki 5 yıllık dönemde hayata geçirileceğini söylemişti.

Seçimden sonraki ilk icraatlarından biri asgari ücretin bin 300 liraya çıkarılması oldu.

Söz verildiği üzere vaatler kısa vadede yerine getirildi. Uzun vadesi olan vaatler için de girişimlerde bulunulmuştu...

Peki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan ne istemişti (hayalindeki Başbakan'ı göstererek):

Anayasayı hemen değiştir.

Başkanlığı gündeme getir.

Ve beni başkan yapacak süreci hızla başlat!

Bugün yaşanan siyasi süreç milleti acıtarak şu gerçeği tüm çıplaklığı ile ortaya koydu:

Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, 23 Nisan Başbakanı değildi!

Görünen köyde iki farklı karakter başrolü oynuyordu. Birinci karakter delikanlılar, ikinci karakter ise pelikanlılar!

Delikanlılarelini değil yüreğini taşın altına koymuşken, ülkeyi bu karanlık ve sıkıntılı günlerden çıkarabilmek için bir yol arayışına girmişken ve bunun ancak milletle olacağı gerçeğinden hareketle milleti arkasına alarak bir yola çıkmışken, yol üzerinde pelikanlılarlakarşılaşılıverdi umulmadık bir anda.

Bir pelikan dosyası attılar ortaya...

RTE, AK Parti; AK Parti de Türkiye demekmiş...

Makamlar, mevkiler kimseye baki değildir. Makamı mevkiyi ortaya atarak oralara kimlerin nasıl geldiğini sorgulayanların da en tepedeki makamlara nasıl geldikleri dönüp bir bakmaları lazım gelir.

(Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!)

'Küçük dağları ben yarattım' edasında hareketlere girişmek kimsenin hakkı da haddi de değildir.

Ya hu alemin iyisi sen misin?

Doğrucu başı mısın sen?

Ama yok anladık artık...

Sen diyorsun ki, 'Uğraşmayın kardeşim. Bu ülkede henüz adı tescillenmemiş bir başkanlık gerçeği var. Benim eylemim de söylemim de var olanın adını koymak üzere...'

Haydi buyur, meydan senin...

Anlamışsan eğer, hoca görevini yine yaptı. Pelikancılara karşı delikanlıca bir duruş göstererek verebileceği en güzel dersi verdi.

Ülkesini, devletini ve milletini ne kadar çok sevdiğini haykırdı. Konyalılara açtığı özel parantezde 'aman' dedi aman... 'Bakın ben bu duruşu sergiledim. Siz de benim şimdiye kadar arkamda oldunuz. Sizden beklentim bu güzel ülke için arkamda benim gibi durmanızdır' minvalinde bir açıklama yaptı.

Açıklama esnasında ön sıralarda yer alan Konya milletvekillerine zoom yapan kameranın Kerim Özkul'u gösterdiği ana takıldı gözlerim. Hocanın teyze oğlusu Kerim Özkul, gözyaşlarına hakim olamıyordu.

Allah bu devlete de bu millete de zeval vermesin...

Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler.