Nitekim bu iki husus, insanın şahsiyet ve karakterinde pek müessir bir rol oynamaktadır. Zira kişi, muhabbet duyduğu kimsenin yolundan gider. Bu sebeple muhabbet duyulan kimsenin istikâmet üzere olması, onu seven kimseyi de doğruya meylettirir. Bunun aksine yanlış yolda ise, seven kimseyi de yanlışa sürükler. Aynen bunun gibi helal lokma da, insanı istikâmet üzere yönlendirirken haram lokma insanı Hak’tan uzaklaştırır.

Bir de şu hususu ifade etmek gerekir ki, kazanılan mal helâlliği ölçüsünde, israfa gitmez. Zira para yılan gibidir. Mutlaka girdiği delikten çıkar. Bu sebeple helal olmayan kazanç, insan için iki türlü ahiret azabı olacaktır. Biri kazancın haram olması sebebiyle, diğeri de paranın israfa gitmesi dolayısıyladır.

Günümüzde mal-mülk ve servet hususunda dikkat edilmesi gereken bir diğer mühim nokta da, bunların insanın kıymetini belirleyen bir ölçü hâline getirilmemesi gerektiğidir. Fakat üzülerek müşahede etmekteyiz ki, kimi insan kıyafetiyle, kimi arabasıyla, kimi eviyle hatta koluna taktığı bir saatle bile üstünlük vehmine kapılabilmektedir. Hâlbuki kulların Hak katındaki kıymeti, ne zenginlikle ne de soylulukladır; ancak takva iledir.

Para insan yaşamında önemli bir araçtır. İnsanların maddi, manevi gelişimine hizmet ettiği gibi, insanlar para karşısındaki tutumları ile kendi kimlik ve kişiliklerini de oluştururlar. İnsanın dünyaya geliş nedeni, dünyasal değerlerle; parayla, pulla, maddeyle ve dünya insanı ile karşılaşmak, onlara karşı tutum ve davranışları ile ruhsal gelişimini sağlamaktır. Paranın varlığı ve yokluğu bu imtihanın en önemli ölçüsüdür. Allah kimi kulunu bollukla, kimini yoklukla imtihan eder. Yoklukla imtihan kolaydır; zor olanı bolluk ile olanıdır.

Paranın insan yaşamındaki önemi ve insan yaşamına etkisi azlığı veya çokluğu ile ilgili değildir. Onu taşıyanın yüreği ile ilgilidir. Küçücük dairesinde 1600 lira emekli aylığıyla, “Bol bol harcıyorum” diye ruhsal bolluk ve aydınlık içinde mutlu yaşayan arkadaşlarım olduğu gibi, milyarlarca lira varlığı ile ruhsal sefalet içinde yaşayan, depresif ilaçlarla ayakta duran, yokluk duygusu içinde varlığının kıymetini bilmeyen, her günü kavga ve mücadele ile geçen, üç kuruş için yalana, dolana sapan, taklalar atan, mutsuz yaşayan, zavallı insanlar da tanırım. 

Nefsin isteklerini karşılamak için para önemlidir. Ama nefsin istekleri çoktur. İnsanı akıl almaz davranış ve tutumlara yönlendirir. Bilincini, idrakini, anlayışını köreltir. Sabrını, metanetini, gönlündeki aydınlığı bitirir. Sonu gelmeyen aşırı istek ve tutkular insanı açgözlü yapar. Açgözlü insanı bu dünyada doyuracak ve mutlu edecek hiçbir şey yoktur. Neyi isteyip de ulaşsa, sahiplendiği anda daha büyüğünü istemeye başlar. Onun kaderi, açgözlülük, doyumsuzluk, acı ve depresyondur.

Açgözlü insanların, hırslarından, doyumsuzluklarından, hasisliklerinden kendilerinin de utandıkları zamanlar olur. Zayıf kişiliklerini saklamak için çocuklarının geleceğini bahane ederler. “Onlar için biriktiriyorum” derler. Açgözlü babaların bıraktıkları servetle, bugüne dek mutlu olan hiçbir insana rastlamadım. Hiç kimse kendi açgözlülüğünü çocuklarının safiyeti arkasına gizlememelidir. Çocuklara yapılacak en büyük iyilik, onlara kendi varlıklarını oluşturma, kazanma, başarma, cömertlik içinde vererek, severek, hayır ve hizmet yaparak yaşama ahlakını kazandırmaktır.

Para bizi muhtaçlıktan kurtarır. Eğer onun gerçeğini, geçiciliğini anlayarak, tok gözlülükle sahiplenir, gururdan, kibirden uzak, hak, hukuk, adalet içinde kazanır ve harcarsak, insanlık için hayırlı sayılan hizmetlerde kullanırsak para hem kendisi yücelir, hem de bizi yüceltir. Para ile perişan olan zavallılar, açgözlü olanlardır. Açgözlü insana para aktıkça daha açgözlü ve daha doyumsuz olur. Yaşamım boyunca çok fazla ve çok az paraya sahip arkadaşlarım oldu. İbretle izleyip gördüm ki, tok gözlü bir insanı, para cömert, saygın ve itibarlı yapıyor. İnsanı rezil eden ve acınacak durumlara düşüren şey ise açlık ve fakirlik değil, açgözlülüktür.

Sağlık, başarı, huzur ve mutluluk daima yanınızda olsun! Selam ve dua ile kalın!