Son zamanlarda yaşamımıza  paralel yönetim kavramı iyice girdi. Koca bir ülkenin temelini sarstı adeta.

Sadece Hükümetle Cemaat arasında yaşanan bir olgu gibi görünen aslında yaşamımızın her yerinde olan olaylar, her yönü ile düşünce dünyamızı da sarstı.

Ama hiç bir paralel girişim bizi bu denli kendimizi sorgulama haline sokmadı.

Hiç bir paralel girişim derken, aslında biz paralel yaşamları hayatımızın her yönünde 
yaşıyorduk ama, paralel bir yaşamdan bahsetmiyorduk. Çok güzel bir tanım, tespit oldu.

''Her hayır sandığımız şeyde şer olabileceği gibi, her şer sandığımız şeyde de bir hayır vardır ''  sözünün adeta tecellisi oldu, sanki.

Aslında çok iyi niyetli bir girişim; ülke esnafının dünya çapında organizasyonu, dünyaya açılımı, Türkçe'mizin ve ülkemizin, kültürümüzün dünya insanlarıyla kavuşması.Devletin yapmasının  emperyal bir girişim olarak algılanacağından  açıkça yapamayacağı girişimlerin vatandaş eliyle yapılması. Dünya çapında siyasi, kültürel, insani, ticari,bilimsel, bürokratik kaynaklarımızın derinleşmesi, bağlarımızın  kuvvetlenmesi,Modern dünyanın  emperyalist, sömürücü stratejilerine karşılık, karşılıklı  gönül rızasına dayalı, paylaşımcı   tarihi köklerimizle buluşma hareketi.

''Şeytan ve siyasetin şerrinden Allah'a ''sığınırım , temkin boyutuyla yola çıkıp, siyasetin merkezine bulaşma talihsizliği ile paralelleşen bir yapı.Özünde bulunan bütün samimi gayretleri gölgede bırakan sonuçlar.

Bir tarafta, siyasetin içine kadar girip, yasal erkin paraleli olacak kadar etkili olmasına izin veren bir sistem.

Aslında paralel yaşam sadece bu değil, bu olay paralel yaşamı toplumun anlayabileceği bir sonuçla yaşamımıza girdi.

Tarihin her döneminde paralel güç olagelmiş, Bu sistem ve bu kültürel yapı ile de bu olay son olmayacak.

1960 darbesi..

12 mart muhtırası,
TÜSİAD'ın gazate ilanı ve kıtlıklar,

Bürokrasinin bitmeyen paralel gücü. Her hükümetin alternatifi..

Ecevit'in ortaya attığı Kontra gerilla hareketi, Ergenekon,

Yargının bir türlü bağımsız olamayan  yapısı, gücü olanın çıkarabildiği mahkeme kararları,

Devletin kaynaklarını kendi lehine kullanan Lobiler,Karteller, Rant güçleri Devletin içerisinde yapılanmış çeşitli güçler ve yapılar..

Biraz daha özelde, kurumlarda, hemşehrileşmiş güçler.. Halkın temsilcilerinden başka her kesin etkili olduğu yapılar..

Özel sektörde, şirket içerisinde göstermelik müdürler, yöneticiler, Onları takip eden, mobil gölge kamera vazifesi gören, bir takım insanlar.

Hatta asıl olan şu anki siyasal erkin, paralel olarak siyasi yaşama başlaması.

Ve sonuç sürekli olamayan süreçler, sık sık değişen politikalar, adama göre iş yapmalar, şeklen yasaya, kurallara uyup, fiilen altı oyulmuş organizasyonlar. On yılda bir sarsılan siyasi hayat, ki eskiden askeri idi şimdi farklı isimlerle karşımıza çıkıyor. En son şekli paralel yapı.Batan şirketler, Holdingler, Heba olan, israf olan kaynaklar. Ve yeniden yeniden ayağa kalkma çabaları..

Aslında bu yapıları şirketlerde de olsa siyasi hayatta da olsa yönetimi elinde bulunduranlar, ellerinde imkanlar varken , Yapıyı kurumsallaştımadıklarından oluyor.Güç ellerine geçince, yetkiyi sisteme devretmiyorlar. Kısa devre iş yapmak, kestirme çözümler bulmak kısa dönemde hızlı karar alıyor gibi gelse de mehter marşı gibi iki ileri bir geri giderek bir türlü normalleşemiyoruz.

İş başında iken kurumsallaşmanın önünü açmak için, liyakata dayalı,  ölçüleri olan, bilimsel metodların desteklediği sistemi kursalar, belki de bir türlü göçebe anlayışımızdan kurtulamayan yapımızı devlete dönüştürerek , devlet olma tekamülünü sağlayacaklar.
Şimdi ne oluyor, güvene dayalı , denetimsiz insanlara ve gruplara bağlı yönetim belli bir andan sonra suistimallere açılıyor. Ölçülemeyen davranışlar gelişiyor. Ve güvenilen insanlarla savaş düzeyinde mücadele başlıyor.Üstelik güvene dayalı yöntemlerle çalışma haliyle açılan kapılardan, sadece doğru insanlar girmiyor; yerli yabancı her yapı, güç oradan sızıyor, sızma ihtimali artıyor. istemediğimiz yapıların da müdahalesine açık hale getiriyoruz. 

Aslında bütün bu paralellikleri, bizim kültürümüz, sistemleşemeyen yapımız, beklentilerimiz üretiyor.Aceleci tavrımız, sabırsızlığımız, günlük olayları değerlendirme yapımız,startejik  düşünmeyen, sadece taktiksel anlık kararlarımız, bütünü dikkate almada mahir olmayışımız, tabii ki bu tip süprizleri her zaman bize dayatıyor.

Olan Millete, Milletin Kaynağına oluyor..Güçlü bir iktidarın , yönetimin kusursuz da olsa sorumluluğu var ki, burada yapılması gerekeni yapmamak var ki bu büyük büyük bir sorumsuzluk.

Bir kişinin kahraman olduğu, bir yerde takım sonunda yenilmeye mahkum..