Tam bu konu ile yazı yazmayı ötelemişken, arkadaşlarım  uyardı.Bölgemizin iri televizyonun, iri(?) iki müntesibi oturmuş haftalık ulusal ve yerel olayları değerlendiriyorlar.Son günlerde bedestendeki hareketlilik üzerine yazmış olduğum iki yazıdan, öylesine rahatsızlanmışlar ki,Bendenizi de aşağılayıcı bir uslupla "ADAM,  gazeteci değil oturmuş köşe yazısı yazıyor yav''demiş bir tanesi.

Yani onlar ne anlar bu işlerden demeye getiriyorlar. Çünkü, bunlar Nişantaşı elitleri gibi bedesten esnafına ve varoş mahallelerinin insanlarına bakışı, Bidon kafalı,şiş göbek,kıllı bacak gibi hakaret düzeyini de aşan edepsizlere benzemektedirler.

Liboş takkeli bu gazeteci müsveddeleri;

Bir hayli ürkmüş yada ürkmüş gibi gözüküyorlarmış. Bu hazretler, dönem yağdanlıkları olduğu için,kılıç kimin elinde ise onun dalkavukluğunu yaparlar.Yeni değil tanışıklığımız. O iri TV'nin kurulduğu günlerden beri birbirimizi tanırız. Size kalsa iki kaz güttürmezsiniz. Ama haklarını yemeyelim küçük maaşlı memur olarak başladıkları,yalnızca isim hakkı  50 milyon dolar olan ayrıca plaza ve ekipmanları ile bayağı bir ederi olan  televizyonun sahibi olmayı başardılar. Ülkenin anlı şanlı ekonomistleri ve üniversitelerimizin ekonomi bölümleri bu başarı öyküsünü tez konusu yapmalarını öneririm.Bu konudaki başarılarını tebrik etmek lazım!

Padişahın biri bir gün dalkavukluğuyla ünlü bir vezirinin de hazır bulunduğu  yemekte  patlıcanın ne kadar iyi bir yemek olduğunu söylerken o vezir atılmış “efendim patlıcan şöyle lezzetlidir böyle şifalıdır" diye anlatmaya başlamış nerede ise ölüme bile şifadır demeye getirmiş. Aradan bir zaman geçmiş. Bir başka gün yine padişah, yahu bu patlıcan şöyle kötü diyecek olmuş. Yine aynı vezir atılmış başlamış patlıcanı kötülemeye. Padişahın sabrı taşmış ve kükremiş “bre adam daha geçen gün övüyordun şimdi yeriyorsun'' diye çıkışmış bizimkisine. Vezir pişkin tabi... Efendim ben, patlıcanın değil sizin dalkavuğunuzum'' demiş.

 İşte bu yağdanlıklar Konya'da kim güçlü ise onun dalkavuğudurlar.

Bir şeye de teşekkür ediyorum benden bahsederken de ''adam'' diye bahsetmişler. Evet, ben adamım. Sakın kimse onlara adam diye hitap etmesin alınırlar. Çünkü onlar adam değil,sayın ya da mister televizyoncu diye hitap etmelisiniz. Ancak gazetede köşe yazısı yazabilmem için gazeteci olmadığımdan da dem vurmuşlar.  Ne zamandan beri ülke için söyleyecek sözü olanların,sıfatların da gazeteci olmadığı için gazetede yazı yazmaları yasaklanmış. Yapılan hataları veya doğru işleri dile getirmenin sadece gazetecilere tanınmış müktesep hak olduğu,  hakkında kanun yada yönetmelik çıktığını da doğrusu duymadım.

Bir zaman bir dava için, müşteki sıfatı ile hâkim huzuruna çıkmıştım. Sanık avukatı hâkime bizi şikâyet ediyordu. “Efendim konu ile ilgili çok tanığımız var ama müşteki tanıklara yalan beyan vermekten dava açıyor, o yüzden tanıklar korkuyor, getiremiyoruz" diyordu. Maalesef böylesine trajikomik olaylar hayatımızın her safhasında karşımıza çeşitli kimliklerle çıkabiliyor.

Bunun gibi yağdanlıklar, efendilerimizin hatalarını dile getiriyorlar diye tepiniyorlar. Bizim suçumuz ise, gazeteci bile olmamamız.

 BENİ GAZETECİ OLMAMAKLA SUÇLAYANLAR BARİ GAZETECİ OLSA!

Peki, efendi, siz hangi  gazetecilik okulu mezunusunuz?

Ya da basın yayın televizyonculuk mu okudunuz?

Kelime dağarcığınızdaki otuz kelime ile siz gazeteci oldu iseniz vay bu  Konyalının  haline

Doğrusu, ben ne gazetecilik, ne de üniversite okudum. Sıradan, ama bu ülke için söyleyecek sözü olan bir vatandaşım.

Şimdi hukuk okumadım diye, hukuksuzluk hakkında konuşamayacak mıyım?

Konya'nın hangi  semtine, hangi  caddesine, hangi meydanına giderseniz gidin bedesten  esnafının, dışarıya ürününü teşhir ettiği gibi hem de daha büyük metrajlarla ''işgal''etmişler.

Sokaklar cadde boyları özel arabaların park işgalleri ile dolu.

Kültürümüze aykırı yabancı menşeli  kara kara boyalarla ruhumuzu karartmış kafelerin, imar ihlallerini göreceksiniz. Adamların gerçekte hizmet vermesi gereken yer yüz metrekarelik dükkân. Ruhsatını da öyle alıyor.Yani yüz metrekareye göre ruhsat vergisi ödüyor.Sonra balkondu, bahçeydi derken ticari alan 300 metrekareye çıkıyor. Tabi iki yüz metresi kaçak. Emlak vergisi öderken de tapusunda gözüken 100 metrelik dükkânınkini ödüyor. İstese de fazlasını ödeyemez,çünkü tapusunda 100 metrekare gözüküyor.

Şimdi,  bedestende terör estirenler, bu kaçak ticari işletmeleri görmemeye devam edecek misiniz? Üyesinin hakkını aramayan odaların,Ticaret odasının başkan ve yöneticileri,hâlâ o üyelerinizden aidatlarını ödemesini isteyecek misiniz?

ÖDEYEMEYENLERDEN İCRA MARİFETİ İLE TAHSİL YOLUNA GİDECEKMİSİNİZ?

Kendi işyerlerinde büyük büyük metrelerle “işgalleriniz'' sürerken, o garibanlara 30cm,40 cm. pazarlığını sürdürecek misiniz?

Evet,oturduğunuz yerden ahkâm kesen siz gazeteci müsveddeleri,yukarıda zikrettiğim durumları köşelerinizden yahut eksik Türkçenizle ekranlarınızdan verme cesaretini  gösterebilecek misiniz?

Hayır yapamazsınız.Çünkü;

 Siz misterler, oralarda arkadaşlarınızla hoş (boş)vakit geçirirken, hukuku,hukuksuzluğu göremezsiniz, dahası görmezsiniz!  İş bedestenin gariban esnafına gelince vurun abalıya öylemi? Çünkü bedesten esnafının size reklam verecek parası yok. Diğerleri aleyhinde bir şey yazar-çizerseniz o zaman da reklam geliriniz düşer. Yani tamamen duygusal!

Onun için siz 40000 kişilik bedestenle ilgili haber yapamazsınız.Yaptırmazlar! Yapanları da sizin gibi yağdanlıklar, tenkit eder.Yüz kişiyle konuşur iki kişi lehinize konuşunca, bak bedesten de bizim gibi düşünüyor diye olayı manipüle edersiniz.

Öylesine nadan,öylesine layüsel  bir tavır sergiliyorlar ki,bir ara zihinlerinin(?),yada göbeklerinin ucunda olan akıllarının bir kenarındaki baklayı çıkartıveriyorlar. “Efendim vatandaşta muşambasını,çiçeğini başka yerden alıversin.Bunların orada işi ne?'' 

Şimdi anlaşıldı Vehbi'nin kerrakesi.

Asıl dert burada işte.Oradaki küçük esnafı ödeme zorluğu içine düşürüp buradan çıkartmak.

Burada yapılmak istenen, bedestenin esnaf profilini değiştirmek.Marka adı altında bir liralık malı beşe satan dolayısı ile vatandaşa değil size fayda sağlayan sömürücüleri getirmek. İşte biz burada sayın başkanın dostları olarak yapılan bu yanlış işe alet olmayın diyoruz. Gelin profesyonel  kamuoyu araştırma şirketlerini getirin. Esnafından müşterisine kadar anket yapsınlar. Bedestenin hangi halinden memnun?

 Şimdi biz, Sayın Başkana yanlışını söylediğimiz zaman suç mu işlemiş oluyoruz?

 Bendeniz ve ailem, Sayın Başkana saygı ve sevgimizin ne kadar samimi ve içten olduğunu kendisi ve ortak dostlarımız bilir. Bizim ısrarımız Sayın Başkanın böylesine hatalar yaptırılarak siyasetin dışına itilmesinin önüne geçmektir.3  dönem kuralı belediye seçimleri içinde sanırım geçerlidir.O yüzden 2019 yılında yerel ve genel seçimler birlikte yapılacaktır. Bedesten ve diğer yerlerde de bu uygulamayı eğer başkana yaptırabilirlerse yıpranmış bir Tahir Akyürek'in, milletvekilliğinin önüne engel olarak çıkartılacaktır. Dolayısı ile parti içindeki Akyürek karşıtları da Sayın Başkandan kurtulmuş olacaklardır.Bizden uyarması!

Kendisini tanımaktan ve arkadaşım, dostum diyebilmekten onur ve mutluluk duyduğumu iftiharla söylüyorum. Kendisi ile ilişkimiz sadece dost ve arkadaş olmamızdır.Ne gücünden ne de nüfusunda istifade etmek aklımızın ucun geçmemiştir. Bundan böylede geçmeyecektir.

Belediye ile hukukumuz: Belediyenin sınırları içinde ikamet ediyoruz. Ammeye yapmış olduğu hizmetlerden istifade ediyoruz. Ayrıca verdiği hizmetin karşılığında da vergi harç gibi ödevlerimizi de yerine getirmekten öte bir şey değildir.

Bu yazdığımız yazılar dalkavukların yapamayacağı şeylerdir. Çünkü onlar gücün, kulu ve kölesi olanlardır.

 William Shakespeare'ın dediği gibi

İKTİDAR DALKAVUKLUKTAN HAZ ETMEYE BAŞLADIĞI ZAMAN,ŞEREF DAİMA AYAKLAR ALTINDA EZİLMİŞTİR.

 BEDESTEN ESNAFI BU DALKAVUKLARIN, ŞEREFSİZ HAYALLERİNİN KARŞISINDA, ŞEREFİ İLE DİMDİK AYAKTA KALMAYA DEVAM EDECEKTİR.