Özlüyorum… Gönlümde bir hasret ağıdı yakılıyor. Sıla; bir çizik atıyor, özlem dolu yüreğime… Sızlıyorum.

Geçmişe dalıp dalıp gidiyor buğulanan gözlerim… Ne çok şey gelip geçti. Hayatın sahnesinde, izlemekle kaldık hepsini… 

Özlüyorum… Çünkü hayali yanı başımda, o ise çok uzaklarda… 

Umut edip, hülyalara arkadaş ettiğim onca şey, çok uzaklarda bir yerlerde beklemekte… Geceleri zemheri gökyüzünde göz kırpan umutlarım, hayallerim ile kaymayı, yeni diyarlara yolculuk etmeyi beklemekte…

Özlüyorum… Kokusunu bana taşıyan rüzgâr, onu arzulatıyor, yüreğime dolduruyorum.

Bir esinti okşuyor kalbimi… Buram buram hissediyorum varlığının tılsımını… Elimi uzatsam dokunacakmışım gibi… Sarıp sarmalıyorum sevgiyi bir daha gitmesine izin vermezcesine… 

Özlüyorum… Çünkü bakışları şuracıkta, bana sabit, içime işlercesine bakmakta…

Kısa kısa birbirine dokunan o minik buluşmaları, utangaç hareketlerle karşılıyorum. Her temasın akabinde bir ok saplanıyor en derinime… İliklerime kadar hissediyorum. 

Özlüyorum… Her hücrem o diye haykırırken, onun yokluğuna sarılıyorum. Biliyorum ki yokluğu bile o olduğu için var.

Mevlana’nın sözünün izinden gidiyorum; “Dediler ki; ‘Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.’ Dedim ki; ‘Gönle giren, gözden ırak olsa ne olur.’”  

Özlüyorum… Biz onunla iki parçalı bir aşk yapbozunun birbiri ile tamamlanmış, arada bütünlüğün sağlandığı bir hayat resmiyiz. Birlikte olursak azlığımız çok şey anlatır. Ayrı kalırsak çokluğumuz dahi anlamsız kalır.  

Bir bütün elmayı yarıdan kesince, nasıl ikisinin de kesilen kısmı kararmaya ve buruşmaya başlarsa, bizde bir bütün olduğumuz zaman diri ve güzel görünürüz. Ayrıldığımız zaman çürümeye ve yavaş yavaş solmaya başlarız.

Özlüyorum… Bu hayat sahnesinde iki kişilik başrole sahip usta birer oyuncuyuz seninle… Leyla ile Mecnun, Aslı ile Şirin, Romeo ile Juliet gibi… Başka oyuncular ile uyum sağlayamayan, birbirine bağlı…

Nasıl bir çiçek dalından koparılıp topraktan ayrılınca solar, onu yaşam kaynağı olan başka bir suyun içine koysan bile bir süre sonra hasretinden yapraklarını dökmeye ve kendini ölümün soğuk kollarına bırakmaya başlarsa, ayrıldığımızda hayatın sahnesinden kayboluruz.

Özlüyorum… Onu hayatımın sekizinci harikası yapıp, gönlümde korumaya alıp, birilerinin hasar vermesinden korkarcasına…

Bir anne merhameti, ana sevgisi ile sarıp sarmalıyorum. Anaç tüm duygularımı kurban ediyorum. Kimsenin kirli ellerinin dokunmasına izin vermezcesine koruyorum. O benim; mutluluğumun pınarı, gönlümün baharı, ömrümün müjdesi…

Özlüyorum… Çünkü o benim ruh-u revan’ım… Vazgeçemediğim. 

Bu hafta bir değişiklşk yapalım. Ve özlediğinize gelsin. Sevgi ve muhabbet ile kalın yazı dostlarım.