ÖZGÜRLÜK YAPRAKLARI!

Okumak, okumak, okumak! Okumak insanı her yönden saran sıcacık bir battaniye gibidir. Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişinin, öncelikle kendine olan güveni artar. İnsanın düşünce ufkunu geliştirip, geniş bir görüş açısı sağlar. Olayları inceleme yeteneğine sahip olur. Okuma beraberinde zengin bir kelime dağarcığı kazandırır. Okuyan kişiler etkileyici konuşarak hitap ettikleri kişiler üzerinde etki uyandırır. Bu etki insanlarla ilişkilerini güçlendirmekte, kişiye daha sosyal bir karakter kazandırmaktadır.

İnsanlar düşünen varlıklardır. Sığ fikirli olmamak ve olayları çok yönden ele almak için düşünce ve fikir zenginliğine ihtiyaç duyarlar. Bunun içinde okumak en büyük faktördür. Okumak aynı zamanda düşünce kapasitesini ve kültür seviyesini artırır. Sözlük anlamı olarak, insan: “Toplum halinde bir kültür seviyesi çerçevesinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen ve biçimlendirebilen canlı.”demektir. Bu özelliklerin hepsi okumak fiilinde fazlasıyla vardır.

İnsanlar hayatın her anında okumakla meşgul olduklarının farkında bile değillerdir. Hayat, evren ve insanlar da kitap gibidir. Okumasını bilmeden sana ne anlatıldığını anlayamazsın. Bir yaprağın aylarca beraber olduğu dalı bırakıp yere kendini ahenkle bırakması, bize sonbaharın geldiğini anlatır mesela! Okumasını bilmezsen bir alışagelmiş olay olarak görüp geçersin bu hadiseyi... Ama her şey Yaratanın tecellisini barındırır. Sonbahardan sonra bu olayda ilk olarak Allah'ın doğaya yeniden can vermesini okumalı insan! Rabbimizin ilk emri “Oku!”dur. Okumak bu kadar değerli ve önemli olmasaydı, kâinatı yoktan var eden Allah ilk emrini OKU olarak buyurur muydu?

Kitap insanları sevgiyle besler, bilgiyle büyütür. İnsanlar, kitaplar gibidir.Beden ise bu kitabın ancak kapağı olabilir. Kapak, bir kitapta ilk dikkat çeken unsurdur. İlk bakışta içinde neler olduğunu hissetmemizi sağlar tıpkı insanların dış görünüşü gibi! Bize ilk çağrışımıyla bir fikir sunar. Ama asıl marifet güzeli ararken kapağa aldanmadan görebilmektir. Bu nedenle denemek lazım! Cildine, baskısına, tasarımına aldırış etmeden... Hemen öyle bir okuyuşta mühürlememek lazım! Bir şans daha vermek gerek. 

Bir millet okuyarak yükselir. Ve bir anne dünyayı değiştirebilir. Mevlana'nın annesi Mü'mine Hatun oğluna: “ Babandan daha çok oku evladım. Evladı babasını geçmeyen hiçbir millet yükselemez.” diye öğüt vermiştir. Atadangelme yanlış bilgilerle amel etmek, ileriye götürmek yerine insanları geriletir. Kur'an'da dahi bazı yerlerde kesin hükümler verilmemiş: “Düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz?” diye insanları düşünmeye ve hazıra konmak yerine kendi doğrularını bulmaya sevk etmiştir.

Ve bu milleti bu zamanlara getiren Atatürk: “Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.”der. Bu devlet, kitabın o çelimsiz gibi gözüken sayfaları üzerine kurulmuştur. Ve Franz Kafka insanların kendine gelmesi için şöyle der: “İnsanı ısıran ve sokan kitaplar okumalıyız. Okuduğumuz kitap, bir yumruk indirerek bizi uyarmıyorsa ne işe yarar.”

Okumak gözler açıkken hayal kurmaktır. Hayal gücünü ve düşünme kabiliyetini geliştirmektir. Teknolojinin gelişmesinin de okumaktan geçtiğini düşünüyorum. Herkes telefonun şarjının çabuk bitmesine çare bulamadı ya, seneler önce telefonu icat eden Alexander Graham Bell: “Kitap okumak, telefonunuzun pil ömrünü uzatır.” diyerek çözümün ne olduğunu açıkça belirtmiştir. Ve kitabın önemini vurgulamıştır.

Ve inanıyorum ki başarı pastasının tadını merak ediyorsanız, kitapların fiyatları dikkatinizi çekmemeli, çünkü bu sizin için hiçbir şeydir! Kitap bir arkadaştır. Ve bu arkadaşlık hiçbir fiyatla ölçülemez. Sizi yalnızlıktan kurtarır. Kimseniz yokken bile en yakınınızda olandır.

Okumak; bazen yaşadığın şehri, bazen dünyayı, bazen geçmişi, bazen bugünü, bazen bir yabancıyı, bazen sadece kendini keşfetmektir. “Kitap okuyunca ne değişecek ki?” diye soruyor bazıları! Elinde ki kitaba iyi bak diyorum, oda bir zamanlar odundu.