Malum çevrelerin ve küresel güçlerin her türlü zorlamasına rağmen koalisyon çalışmaları akametle sonuçlandı. Başından sonucu belli olan bu görüşmeler dostlar alışverişte görsün kabilinden yapıldı. Herkes seçmene mesaj vermek çabasındaydı. Masadan biz kalkmadık!

Yeniden seçim yahut erken seçim her ne ise! 7 Haziran akşamı sonuçlar ortaya çıkmaya başladıktan sonra belli olmuştu. Daha ilk gece resti çeken Sayın Devlet Bahçeli, paçasını toplayamayan Demirtaş, ve başkasının başarısına sevinen Kılıçtaroğlu. Yeni seçimin ipuçlarını bilmeden veriyorlardı.

Seçim kampanyası sürecinde Cumhurbaşkanını hedef alan muhalefet onun orada kalamayacağı noktasında propaganda yürüttüler. Aynı Saiklerle koalisyon görüşmelerinde de Cumhurbaşkanını odak noktasına koydular. Cumhurbaşkanını yok sayan bir AK Parti istediler. AK Parti deseydi ki; “Kardeşim bundan böyle Cumhurbaşkanını ve on üç yıllık iktidar dönemini yok sayıyoruz ne isterseniz yapabilirsiniz” deseydi, inanın ne terör olayları olur ne dolar suni artışı olur, ne yolsuzluk dosyası telaffuz edilirdi. Hatta hükümete siz devam edin biz dışarıdan destekleyelim bile denirdi. 

Küresel ağabeyleri de bunu öyle emretti!

Onlarda günlerce Türkiye aleyhine yürüttükleri kara propagandayı Tayyip Bey üzerinden yürüttüler.

CHP sözcüleri ve Genel Başkanı muhalefetin AK Partisiz hükümet kuramayacağını anladıktan sonra, AK Partiyle koalisyon olabileceğini ve bunun nasıl bir hükümet olacağını tarif etmeye başladılar.

Bakınız; CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç "CHP Merkez Yönetim Kurulu, Türkiye'nin derin ve yakıcı sorunlarının çözümü amacıyla, ülkenin yüksek çıkarlarını gözeterek, en az 4 yıl ufku olan, “reform” odaklı, profili yüksek, geniş tabana dayanan bir koalisyon hükümeti kurulması yönünde iradesini koymaktadır” diyordu sonra görüşmeler sürecinde çark ediyor “reform hükümeti” yerini “RESTERASYON hükümeti” alıyordu.

Bu ne demek? Sizin on üç yıllık hükümetinizin yaptığı icraatın tümü yanlış! Yeni kuracağımız hükümetimiz bunu tamir edecek.17-25 aralık operasyonları,paralel yapının görevden uzaklaştırılan elemanlarının iadesi gibi konuları AK Parti'nin önüne koymak ne kadar samimi?

Hem hükümet ortağı olmak için can atacaksın hem de şartlar ileri sürüp sonrasında da bana bir teklif sunulmadı diyeceksin!

Olmadı Kemal bey! Olmadı!

Bir ay! 40 saat! Ne konuştunuz Allah aşkına! 

Hiç bir şey mi?

O zaman bu millet size sormaz mı; 40 saat boyunca, havadan sudan,maaş bordrolarından,hayat pahalılığı falan mı konuştunuz?

Çıkın halkın önüne, mademki şeffaf yeni CHP diyorsunuz.Dobra dobra size ne teklif edildi, siz ne istediniz açıklayın!

Bu halkın bunu bilmeye hakkı var! 

Hiç olmazsa sarayın tuvaletlerini yada altın klozetlerini,çatal bıçak,tabak takımlarını ve halılarını konuşmuşsunuzdur,bunları anlatın.

Masum pozlarla halkı etkilediğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Yoksa,tekrar seçim sonrası için iktidar pazarlığımı yaptınız?

Bir taraftan AK Parti ile görüşürken diğer yandan PKK'nın uzantısı parti ile hangi taktikleri geliştiriyordunuz? 

Köşeye sıkışmış PKK'nın nefes almasını sağlayacak çözüm sürecini özgürlüklerin genişletilmesinin içine mi sığdırdınız?

Son günlerde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli her zamanki üslup bozukluğu ile “AKP ve CHP hükümeti kurmalılar,yetmiyorsa HDP de içinize alın, buyurun size geniş tabanlı hükümet.Bizde ana muhalefetteki yerimizi alırız.”diyor.

 Peki siz iktidar olmak, halkımıza hizmet vermek için siyaset yapmıyor musunuz? Sağda solda ip atıp, ip sekmek için mi siyaset yapıyorsunuz?

Bu milletin alın terinden elde edilen vergilerden aldığınız maaşın karşılığı bu mu?

Lafa geldi mi “ben vatanımı milletimi seviyorum. Anlaşamadı iseniz ülkeyi hükümetsiz koymayız.”

 Buraya kadar güzel de; “Sonrasında şartlarımız var onları kabul ederseniz on dakikada kurarız” Buna, eski Türk filmlerindeki gibi ucuz kahramanlık derler.

 NEDİR ŞARTLARINIZ? 

“Ver Bilal'ı al iktidarı” seviyesizliğinde bir siyaset tarzı.

Yahu böyle siyaset olur mu?

Şartlı vatan, millet,ülke sevgisi olur mu?

Ben falanı çok seviyorum ama benim dediğimi yaparsa! Demekten ne farkı var?

Sizin derdiniz üzüm yemek değil, sizin derdiniz bağcıyı dövmek!

Daha hiçbir görüşme yapmadan sizde CHP ve HDP gibi “ülkede yolsuzluklar var, IŞİD'e silah taşıyorsunuz!”,”basının üzerinde baskı var!” “Cumhur Başkanının siyaseten iğdiş edilmesi!” Gibi akla abes taleplerinizi dillendirip sonrasında “ben ülkemi seviyorum ama benim şartlarım var” diyeceksiniz. Anadolu da bir tabir var Sayın Bahçeli; Böyle adama derler ki, “alında gaçanmı?”

Ben daha öncede yazdım MHP tarihinin hiçbir döneminde İslami referans alan bir ilişki içinde yer almaz diye. Zaman, yine beni haklı çıkardı. Seviyesi ve üslubu düşük, siyasi nezaketten yoksun, hatta nezaketsizlik sınırlarını aşıp hakarete varan “HİTLER” benzetmesi yapmanın ne ülkeye nede MHP ye yararı vardır. MHP ye gönül vermiş seçmen kitlesinin bu avcı politikasını desteklemeyeceğini ümit ediyorum.

Ben AK Parti'nin son görüşmede nezaketen yapacağını Sayın Devlet Bahçeli'nin ucuz kahramanlığına, fırsatçılığına pirim vermeyeceğine inanıyorum.

HDP 'ye gelince onun, ipinin ucu başkasının elinde. HDP Gaziantep Milletvekili Celal Doğan, HDP PKK'ya karşı tavır almalı çağrılarını gerçekçi bulmadığını belirterek şöyle söylüyor:"Bunlar reel politiğe uygun değil. Kürt siyasetinin bir kanadı Kandil'dir." Diyen Celal Doğan'da asıl patronun dağdaki teröristler olduğunu,HDP'nin görevinin Dağdaki “terörist patronlarının” taşeronluğunu yaptığını teyit ediyor.Bazen bir efelenecek olurlar, dağdan üçüncü sınıf,sözde yetkili, kaba bir ayar yapar, bizim efe olur “efemine”.Seçim öncesi halka verdiği Türkiyelileşme sözünde durup dağdakine silahı bıraktırıp düze indirebilseydi bugün ana muhalefet bile olurdu.Ama o fırsatı kaçırdı. Yanlış taktik hem HDP'nin hem de PKK'nın sonunu getirdi. 

PKK 1984 kurulurken doğu ve güneydoğuda feodal yapı(ağalık sistemi) ile mücadele etmek için kurulmuştu. Sonrasında feodallerle iş birliği içine girdi.Ağaların temsilcilerini partilerinden milletvekili çıkardılar. İngilizlerin bölgedeki çıkarlarını korumak için Türkiye'nin bir kısmını idare etmek istedi. Ağaların ve İngiliz uşağı olduğu tescillenen PKK; Yapmak istedikleri terörü şehre yayıp halkı ayaklandırmaktı, halka ve esnafa baskı yaparak bazı evleri zorla boşalttırmaya çalışıyor ve TSK tarafından 'köylerin boşaltıldığı” yalanını yaymaya çalışıyorlar.

 Ama sağduyu sahibi halk sokağa çıkmadı, bunlara inanmadı. Bunlara korku ile oy verdi ama baktı ki parçalanmaya ve İngiliz sömürgesi olmaya doğru gidiyorlar uyandı ve pasif direnişe geçti.Artık çocuklarının dağa değil okula gitmesini istiyorlar.

AKP olası erken seçimde halkın can ve mal güvenliğini sağlar teröre pirim veren hertürlü olayın önüne geçerse HDP yüzde 5 üzerinde oy almaz! 

AKP bütün teşkilatları dil birliği yapıp halkın huzuruna öyle çıkmalılar.

Köprü yaptım,yol yaptım,okul,marmaray,havaalanı,hastane yaptımdan daha çok insanları birebir ilgilendiren söylemler geliştirmeli,projeler açıklamalıdır.Söylemleri; Siyasi çekişmeden, gerilimden uzak halkı kucaklayıcı olmalıdır.

DİN adına dini katleden, “Din baron”larından uzak durmalıdır. Emekli,asgari ücretli,dar gelirli,çalışan emeklilerin durumunu iyileştiren,yaptığınız hizmetlerden istifade edebilecek bir iyileştirmeyi vaat etmelidir. Birileri istediği için değil halkının buna layık olduğu için yapmalıdır. Akademik dili bırakıp benim anlayacağım dili kullanmalıdır.

BU HALK ŞUNU İYİ BİLMEKTEDİR. “ORYANTAL MUHALEFET”İN 100 VERMESİNE DEĞİL SİZİN 25 VERMENİZE İNANIR. ÇÜKÜ SİZ BUGÜNE KADAR VERDİĞİNİZ SÖZÜ GÜCÜNÜZ NİSPETİNDE YERİNE GETİRMİŞİNİZDİR. YİNEDE ÖYLE OLACAĞINI BİLİR. O YÜZDEN SON SEÇİMDE ONLARA VİZE VERMEMİŞTİR. SİZE YÜZDE 41 OY VERMESİ BU NEDENLEDİR.

Tek yapılması gereken şey Devletin; Devlet olduğunu hatırlayıp hakimiyeti elinde tutup varlığını vatandaşının arkasında hissettirmelidir. Vatandaşının mal, can, namus emniyetini sağlamalıdır.

Ziya paşa terkib-i bendinde ne güzel söylemiş

“Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi 

Hainlere amma ki riayet yeni çıktı”

 (Gerçi eskiden de doğruyu söyleyenlerden nefret edilirdi ama hainlere saygı göstermek, onları koruyup kollamak, onların emirlerine uymak yeni çıktı.

“Ne günlere kaldık ey Gâzi Hünkâr,

Katır mühürdâr oldu, eşek defterdâr!”