Toplumu derinden etkileyen “sansasyonel” olaylardan gazetelerin 3. Sayfa haberleri yahut “vak’ayı adiye” diye tarif edilen sıradan olaylara kadar genel yaklaşım: olay yerinde ya da takiple yakalanan zanlı veya yargılama sonucu mahkûmlar üzerinden olayı değerlendirerek kapatmak… Bu yaklaşım sorunlara çözüm getirmiyor çünkü teşhis ve tedaviden uzak…

Somuta indirirsek, cinayet ,yolsuzluk, gasp vs. hadiselerinde nispeten açık/belirgin neden failin bulunması ve yargılaması ile genelde tüm görevliler işini yapmış sayılır. Ancak bu yaklaşım, sadra şifa olmaz. Adeta bataklıkta sinek avlamak gibidir. Bataklık öylece durur ve sinek üretmeye devam eder. Suçların temeline inilmek suretiyle gizli/sinsi nedenlerin: ailenin, eğitim/terbiye döneminin, ahlakî ve içtimaî yapının, kültürel anlayışın, çevresel etkenlerin, mevcut caydırıcı ceza kanunlarının ve diğer mevzuatın suçun oluşmasında birer engel/bariyer oluşturmadığı; bunlardaki boşluklardan geçerek suçun vücut bulduğu ve dolayısıyla bileşeni olduğu gerçeğiyle yüzleşmediğimiz müddetçe kısır döngü devam eder, gider. Halbuki, esasen her suç ve suçlunun mercek altına alınarak bir geri besleme sistemi kurulması ve sonuçta suç ve suçlu ile yukarıda bahsedilen bariyerlerdeki boşlukların kapatılarak etkin mücadele neticesi marjinal/ ihmal edilebilecek seviyeye indirilmesidir. Azalmayla orantılı olarak bununla iştigal eden kurumlar ve personelinin de gittikçe küçülmesi gerekir. Aslında sebep-sonuç ilişkisinden hareketle suçun bir sonuç olduğu ve sebepler ortadan kaldırıldığında suçun da otomatik marjinal düzeye ineceği ve bakiyesiyle de -son çare- caydırıcı cezalar ile mücadele edileceği makalenin ana fikrini teşkil eder.

Pratikte durumun farklı olduğunu kısa bir araştırma ile anlıyoruz. Güvenlik personeli (polis-jandarma vs. ) sayısı giderek arttığından güvenlik ihtiyaçlarının da (suç ve suçlunun) arttığı, binaenaleyh genelde sadece olay yeri mahkumiyeti / açık neden olan fail yakalanmasıyla sürecin sonlandırıldığı çıkarımı yapılabilir. Hep aynı şeyleri yaparak, farklı sonuçlar beklenemeyeceğinden süratle yeni bir paradigma geliştirilmesi gereği vardır.

Bahsi geçen konu ile dolaylı bir bağlantısı var olduğunu düşündüğüm bazı hastalıklara psikolog yaklaşımına burada değinmeliyim: Psikoloğa giden, şikayetini söylediğinde, direk olarak hastalık öyküsünden hareketle bazı hastalıklara tanı konulmaz. Hastanın çocukluğuna hatta daha evveline gidilmek suretiyle puzzle’ın tüm parçaları bir araya getirilmeye, anlamlı sonuç ile teşhise gidilmeye çalışılır.

Aslında burada ifade edilmeye çalışılan bu yaklaşımın diğer alanlara da -burada konu edilen suç ve suçla mücadeleye de - etkin uygulanmasından başka bir şey değildir. Söz konusu geri besleme sistemi, toplumun aydınları ve bizâtihi devletin kendisinin kurduğu organlar tarafından yapılması gerekiyor. Böylece açık sistem suç önleme kalkanı - idarî, iktisadî, hukukî, ailevî, terbiyevî ve içtimaî düzenlemeler- ile suça çıkan bütün yollar kapatılacak, bataklık kurutulacak; kişi, suçtan önce mutlaka çare olacak mekanizmalara kolaylıkla erişebilecek ve suçtan kaçınabilecektir. Daha da açarsak kişinin probleminin çözülmesi için danışmanlık/rehberlik, resmi ve sivil toplum kuruluşları eliyle yardım vs. ile suça ve suçluya geçit verilmeyecektir. Böylece, suç ve suçlu marjinal düzeye indirilebilecektir.

Aksi takdirde gelişmiş ülkelere nazaran fazla güvenlik gücümüzün olması ve artma eğilimi, daha güvenli mi, daha güvensiz mi olduğumuz anlamına gelir?