Ülke olarak, millet olarak, devlet olarak her alanda zor günler geçiriyoruz.

2015 yılı, büyük büyük hedeflerin koyulduğu ama bu hedeflerin yaşanan siyasi gelişmeler, kısa vadede iki seçimin yapılması, bu zaman diliminde yaşanan terör olayları, sosyal sıkıntılar ve benzeri üst üste koyulabilecek birçok sebepten ötürü sekteye uğradı...

2015 açıkçası Türkiye için krizlerle dolu bir yıl olmuştu.

Her ne kadar adı koyulmasa da, sadece ekonomik alanda değil her alanda kriz vardı...

Kasım ayında yapılan genel seçimlerle birlikte siyaset rahat bir nefes aldı. Ancak bu soluklanma dönemi çok da uzun sürmedi.

Çünkü siyasilerin omuzlarında büyük bir yük vardı. Alıp başını giden Türkiye, vites düşürmüştü.

Türkiye'nin eski hızına tekrar gelebilmesi için de yeni yeni hamleler yapılması gerekiyordu.

Ancak Türkiye'nin paçasından tutup çekiştirenleri hiçbir zaman eksik olmadığı gibi bu süreçte de eksik olmadı.

Terör olaylarının gölgesinde 2016 yılını karşıladık.

Ve ne yazık ki, yeni terör olayları, yeni krizler ardı ardına geliyor.

Türkiye'ye göz açtırmayan bu yapı nedeniyle her ne kadar büyük hedeflerimiz olsa da ekonomik olarak büyük sıkıntılar yaşıyoruz.

Ekonomide yaşanan olumsuzluklar beraberinde iş piyasasında daralmaları, işten çıkarılmaları ve hatta firmaların batmasını bile körüklüyor.

Gazetelerde çarşaf çarşaf eleman ilanlarının yayınlandığı dönemlerden, kapı kapı gezilip iş aranan günlere geldik.

Bugün Konya'da adını sıklıkla duyduğumuz birçok firma battı ve yok oldu gitti.

İsimlerini vermeye gerek yok. Ekonomik sıkıntıların baş gösterdiği bu ortamda daha fazla ayakta kalamadılar. Birçok sektörden çok sayıda firma, kepenklerini indirmek, tezgahlarının fişini çekmek, kapılarına kilit vurmak zorunda kaldı.

Haliyle iş arayanların sayısı da arttı.

Türkiye genelinde işsizlik oranının en az olduğu iller sıralamasında Karaman'dan sonra ikinci sırada yer alan Konya'da işsizlik oranı her geçen gün artıyor.

İşin ilginç yanı, yüksek tahsili olanlar devlete sırtını dayayamadıysa işsizlik onlar için kaçınılmaz bir hal alıyor.

Adamın okuduğu kitaplardan dağ olur...

Okuduğu bölüme bakıyorsunuz, bu adam olsa olsa ilim deryası olur.

Ancak iş başvurusu yaptığında neyle karşılaşıyor dersiniz?

“Kusuru bakma kardeş. Sen bizim için lükssün. Ben seni burada nasıl istihdam edeyim. Senin daha iyi yerlerde olman lazım. Senin yükün ağır olur. Ben seni taşıyamam...”

İyi de iyi yerler de almıyor onu ne yapacağız?

Adam yüzünü karartmış, ekmek parası kazanabilmek için, babasının eline bakmamak için gelmiş sana.

Tahsilini, eğitimini bir kenara bırakmış. Tezgahın başına geçip bir işin ucundan tutmak istiyor. Yağın pasın kirin içinde çalışmaktan gocunmam diyor. Yeter ki, çalışabileyim diyor.

Ama yok, kusura bakma sen okumuşsun.

Çalışamazsın.