1940'lı yılların muharirlerinden Peyami Safa diyor ki, “öğrenci kelimesi lise son sınıfa kadar olan talebelere tahsis edilmişti. Fakat üniversiteli talebelere hangi sıfatı vereceğimizi tespit edemedik”. 

Görüyorsunuz değil mi, insanımızı neyle uğraştırıyorlar? 

1940’lı yıllarda Safa, yüksek tahsil talebelerine “etudiant” kelimesinin mukabili olan “talebe” karşılılığı olabilir diyordu. 

Tek partili dönemde milletimiz yeniden “yaratılıyordu” ya !?

Nereden bilsin Peyami Safa kültür ve irfanımızda oluşturulan bu derin yaranın tedavisinin uzun süreceğini? 

Yıl 2018. Aradan 80 sene geçmiş. 80 sene sonra ilk okul talebelerine yakıştırılan “ÖĞRENİCİ” sıfatı üniversite talebelerine de sirayet etmiştir. 

Ne oldu şimdi? 

İlkokul talebesi veya ilköğretim talebesi haline gelmiş olmuyor mu üniversite talebesi, ona “öğrenci” demekle. 

Hayat daima ileri değil miydi? 

Üniversite talebesine, ilk okul muamelesi yapılması anlamına gelmez mi, ona “öğrenci” demek? 

Öyle anlaşılıyor ki, 1930’lu ve 1940’lı yıllarda Türk milletinin inkişaf etmesini istememişler. Milletimizin geri kalmasını, çocuklaşmasını ve yerinde saymasını hedeflemişler. 

Kültür olarak da farklı bir tatbikat olmadı. Mesela İslam öncesine dönülmek istendi. Yani Türk milletinin çocukluk devresi olan İslam öncesi yıllarına döndürmek için arkaik kelimeleri gündeme getirerek lisanımızı tahrip ettiler. İslam sonrası dilde, kültürde, siyasette, mimaride ve irfanda meydana gelen tekamüller zecri düzenlemelerle heba edilmiştir. 

Milletimiz bütün bunları tekrar kazanmaya başlamıştır. 

Kaybedilen zamana yazıktır. 

Ama ne yapalım, büyük milletler büyük imtihanlar geçirirmiş.