O ASKER Kİ; ASAKİRİYE MANSURİYE MUHAMMEDİ

Yıl 1915 yer Çanakkale

Bir tarafta; dizginlenemez emperyalist emelleri uğruna bir milleti yok etmeyi göze almış azgın sömürge ordusu, diğer tarafta ise tarihte en güçlü olduğu anlarda dahi adalet çizgisinden sapmamaya gayret eden, namusu ve şerefi uğruna vatan savunmasına koşa koşa gelen kahraman Mehmetçik yani Türk Ordusu.

Bir tarafta karşısındakine  acımasızca kimyasal silah kullanan İngiliz ve müttefikleri diğer yanda Almanlar tarafından zehirli gaz kullanın telkinini, ''SAVAŞINDA BİR ADALETİ VARDIR'' diyen Türk kumandan. İşte biz böyle bir milletin mirasçısı çocuklarıyız.

35 yıl güney doğumuzda illegal PKK ile savaş verdik. PKK'nın her türlü kancıklığına, kansızlığına, şerefsizliğine ve soysuzluğuna rağmen, adaleti elinden bırakmayan Mehmetçiğin, ekmeğini paylaştığını, yanındaki can arkadaşının şehit oluşunu gördükten sonra soğuktan donmakta olan teslim aldıkları teröriste parkasını çıkartıp verdiğini gördük. Türk devletinin, bu şımarık çocuklara müşfik yüzünü gösterdiğini gördük. KENDİSİNE TAŞ ATAN SÖZDE MİLLETVEKİLİNE de eşit davrandığını gördük. Araçlarını yakan. karakollarını uzun silahlarla tarayan, bayrağına saldıranları bile büyük devlet vakarı ile mukabele edişini gördük. Kendi halkından olanları bile acımasızca katledenler, ateş yakıp halay çekerken; Hunharca katledilenler için gözyaşı döken Mehmetçikler gördük.

İşte Türk askerinin ve devletin bu özelliğini bildikleri için 35 yıldır Kürd'ü ile Türk'ü, Acem'i, Ezidi'si, Süryani'si ile bütün olan, TÜRKİYE HALKINA zulüm eden İNGİLİZ MAŞASI PKK, halkların kardeşliğinden, barışmasından rahatsızlık duymuştur. Varlığını Kürt ve Türk anasının gözyaşına bağlayan bu cani örgüt, içerideki siyasi işbirlikçileri marifetiyle Kobani'yi bahane ederek tekrar eylemlerine başlamıştır.

ESED zulmünden kaçan  Arap ve Türkmenler Türkiye'ye sığınırken, onlara yardım elini uzatan hükümetimize saldıran sözde Türkiye büyük millet meclisi partisi olan ancak yüreğinden İngiliz maşası PKK ya bağlı olan bir partinin eş başkanı'' Suriye'nin içişlerine karışıyorsunuz, niçin kapıları açıyorsunuz'' diye eleştiriyorlardı. IŞİD'in bölgedeki terörü Suriye'nin sınırımıza yakın KOBANİ kentini kuşatmasından sonra, “Kobani'ye  niye yardım etmiyorsunuz''diye yurt içinde eylemler yapmaya başladılar.

Bu ikiyüzlü politikacılar askerimize taş atacak kadar edepsizleşti, yetmedi sokağa dökülün diye çağrılarda bulunarak halkı kin ve tahrike yönelttiler. Kendilerine hizmet veren kamu binalarını, otobüsleri, okulları, parkları, yolları kullanılamaz hale getirdiler! niçin?

Askerimiz Kobani'ye girip oradaki Kürtleri kurtarsın diye. Peki siz niye gidip savaşmıyorsunuz? İstanbul'da İzmir'de, Antalya'da ve diğer bölgelerde kamu ve vatandaşların mallarına zarar vereceğinize gidin ve savaşın. Tabi cesaretiniz varsa. Efendim biz gideceğiz de orada IŞİD var. Türkiye kapılarını açsın biz oradan geçelim. Yalanın kuyruklusu. Sen gideceksin de yo lmu bulamadın? 200 PYD militanı, silahlarını teslim edip Türkiye'ye sığınmışlar. Daha sonra kapıları açın biz Kobani'de savaşmaya gideceğiz sesleri yükseldi. Yetkililer, gitmek isteyene kapıyı gösterince Türkiye'de kalmak için adeta yalvardılar. Ayrıca, Türkiye'ye yasal olmayan yollardan nasıl giriyorsan oraya da aynı yoldan girebilirsiniz. Ama IŞİD kafanızı kesecek diye korkunuzdan MEHMETCİĞİ gönderip aklınızca bir taşla birkaç kuş vuracaksınız. Devlet orada uğraşırken siz burada insanları bölme faaliyetleri içinde olcaksınız öylemi?

PKK Kandilde keyif yapsın ülkeme saldırsın ama ben Kobani'ye  gideyim. PYD nin başı Salih Müslim'e, gel muhaliflerin yanında yer al, sana da kuzey Irak Kürt yönetimi gibi Ankara'da temsilcilik açma yetkisini görüşebiliriz , Esed'den kurtulalım denildiğinde tereddütsüz  Esed'in yanında yer aldı.Tuttuğu dalın kendisine hayrı olmadığını görünce de ciyaklamaya başladı.

 Elbette ki oraya da gidilir. Gidiliyor da. Şanlı Urfa valisi televizyonda açıkladı. Günde 60 tır gıda ve ihtiyaç malzemesi gönderiliyormuş. Ayrıca sınırımıza gelen, Ezidi, Kürt sığınmacıların sayısı 200000 aşmış. Bunları bilmiyorlar mı?  Elbette ki biliyorlar ama dert başka. Dertleri Türk Kürt kardeşliğini bozmak! Niye? Çünki göbeklerinden bağlı oldukları İngiliz ve İsrail'in çıkarları bozuluyor da ondan. Bunların bütün enerjisi İngiliz pillerinden! Kısaca pilleri biterse hayatları sona erecek, bunu bildikleri için saldırıyorlar.

Bir kadın Mv. askere taş atar, diğeri emniyet amirine tokat atar, bir diğeri halkı sokağa döker, bir başkası da kuzey Irak Kürt yönetimine giderek “siz Türkiye'ye yanaşıyorsunuz ama bölgedeki egemen güçler ne der,  önünü ardını hesap ettiniz mi?''diye İsrail ve İngiltere sopası gösterir. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür. Siz kimin milletvekilisiniz? Kimin hesabına çalışıyorsunuz? Türkiye ve halklarının olmadığı kesin!

Hem Türkiye Cumhuriyeti anayasasına göre milletvekili seçileceksin, imkânlarını kullanıp maaş alacaksın, hem de gidip aleyhte faaliyetlerde bulunacaksın. Hedefiniz belli, Türkiye'yi İsrail ve İngiliz'e peyk yapmak.

Rahmetli annem anlatmıştı;

Konya'ya bir vakit yeni vali atanmış. Şehrin eşrafı ve ileri gelenlerle bir toplantı yapmış. Toplantıdan sonra sormuş; Konya'nın neyi meşhur diye. Eşraftan demişler ki efendim etli ekmek ve fırın kebabımız meşhur, ama kış gecelerine de arabaşı çekeriz oda çok güzel olur demişler. Velhasıl vali hazretleri arabaşını merak etmiş ve en iyi ustayı çağırtıp yaptırmış. Çocukları ile oturmuş sofraya. Ömründe hiç yememiş görmemiş ki adamcağız. Daldırmış hamur tepsisine kaşığı. İrice bir lokma alıp ağzına atmış, tabi hamur olduğunu görünce  yiyemeyip tükürmüş. Herhalde burası pişmemiş deyip başka taraftan almış tabi oda aynı. Sinirlenmiş bahçedeki köpeğe atın demiş. Atmışlar. Köpek hamur yemediği için şöyle bir koklamış oda yememiş. Neyse, vali hazretleri bir başka toplantıda yine eşrafı da hazır yakalayınca , alaylı bir uslupla “Bu sizin arabaşını evde çocuklarla birlikte yiyemedik, köpeğe verdik oda yemedi'' deyivermiş . Bu anlatım eşraftan birinin çok zoruna gitmiş ve valiye dönerek “vali bey vali bey! Bu, arabaşı öyle mübarek bir yemektir ki onun melaikelerden hamisi (koruyucusu) var öyle ite köpeğe yedirmez'' diyor.

Ey satılmış kafalar, İngiliz anahtarları, İngiliz ve Yahudi pili kullanan bu, pilli oyuncaklar; attığınız molotoflar, attığınız taşlar o askeri korkutur mu sanıyorsunuz? Sizin piliniz ona yeter mi sanıyorsunuz? Sizin karşınızda susuyorsa asaletindendir, taşıdığı üniformanın sorumluluğundandır! O asker ki yedi düvele karşı durmuştur! Ulu Hakan Abdülhamid Han'ın dediği gibi “O ASKER; ASAKİRİYE MANSURİYE MUHAMMEDİDİR'' YANİ KENDİSİNE YARDIM VAADEDİLMİŞ  MUHAMMED ORDUSUDUR'' ÖYLE İTE KÖPEĞE, ÇAKALA, SIRTLANA YEM OLMAZ!!

Sayın cumhurbaşkanı bu olaylardan sonra yeni yaptırımlar getirilmesi gerektiğini söyledi. Kamu mallarına zarar verenlerin cezalarının ağırlaştırılıp tutuklu yargılanmalarını sağlayacaklarmış.

Peki sayın Cumhurbaşkan'ım ; Meclisin çıkartacağı yeni yasalar,

 Sorumluluk makamında olup ta, sorumsuz davranan siyasilerin ve devlet erkini elinde bulunduranlara da ceza verebilecek mi? Başbakana anayasa kitapcığı fırlatarak ekonomik kaos yaratanlarda cezalanacak mı? 17 ve 25 Aralık'ta operasyon düzenleyip , doları bir gecede 300 400 tl zıplatanları da cezalandıracak mı? Verilen ceza sadece yer değiştirmek mi olacak? BÖLGESİNDE MESAJLAR  ATARAK  İNSANLARI SOKAĞA DÖKENLERİ DE ETİKETİNE BAKMADAN CEZALANDIRACAK MI?

Devlet kendine zarar verenleri ağır biçimde ceza verirken vatandaşın malına canına namusuna kasd edenlerin cezası da artırılacak mı? Yoksa şimdiki gibi hırsızlığa altı ay verip hafifletici sebeblerle hükmün açıklanmasını geri bırakıp adamı salıverecek mi? Yahut iki yıldan az ceza alanlara da bir gün yatırıp adli kontrol yasasıyla bırakacak mı? Dilerim kamu vicdanının da karşılığı olan kararları alırsınız.

Yoksa devletin onaramadığı kamu vicdanındaki yarayı toplum kendi yasalarıyla onarmaya çalışacaktır. Tıpkı eskiden olduğu gibi.

DEVLETİMİZİN YARGISINA OLAN GÜVENİMİZİN TESİS EDİLMESİ DİLEĞİMLE!