Dünyada ülke olarak ayakta kalmanın tek yolu güçlü olmaktır.

Ekonomi, siyasi, savunma, enerji gibi tüm alanlarda güçlü olan ülkeler ayakta kalmayı başarırlar ve varlıklarını sürdürürler.

Aksi halde her alanda zayıf olan ülkelerin bağımsız olarak yaşama şansları yoktur. Bu ülkeler ya güçlü ülkelerin sömürüsü altında ezilerek yaşarlar veya tamamen yok olurlar.

Artık dünya, güçlülerin dünyası olmuştur. Bu dünyada güçlü isen varsın, zayıf isen sana yaşama hakkı tanımıyorlar.

Güçlü olmak için ne yapmak gerekir?

Her alanda güçlü olmanın yolu, öncelikle devlet - millet kaynaşmasını sağlamaktan geçer.

Devlet, milletine hizmet yolunda olmalı, millet de devletine tam güvenmelidir. Devlet, millete bu güven duygusunu verebilmelidir.

Devlet – millet kaynaşması ve işbirliği, ülkenin her alanda büyümesini de beraberinde getirecektir.

Devlet, her alanda ülkenin büyüyüp gelişmesi yolunda çaba sarf eder, gayret eder, terlerken, millet de devletinin bu gayretine katkı ve destek verecektir.

Ülkenin hem maddi hem manevi alanda kalkınması arttıkça gücü ve saygınlığı da artacaktır.

Ülkemizde son aylarda denizlerimizde kaynak arama çalışmaları hız kazanmış ve bu çalışma Karadeniz’de semeresini vermiştir.

Karadeniz’de yapılan sondaj çalışmaları büyük oranda bir doğalgaz kaynağı bulunmasına vesile olmuştur.

Yapılan gayret, ülkemizin büyüyüp gelişmesine çok büyük katkı yapacak bir sonuç doğurmuştur.

Benzer çalışmalar Akdeniz’de de bütün engellemelere rağmen devam etmektedir. Akdeniz’deki çalışmaların da olumlu bir sonuç vermesini bekliyor, umut ediyoruz.

Bu çalışmalar ve alınan bu sonuçlar milletin, devletine olan güvenini daha da arttırmakta ve devlet – millet kaynaşmasını daha da pekiştirmekte ve milletimizi sevince gark etmektedir.

Bu gayretler, bu çalışmalar her alanda devam etmelidir.      

Bilhassa savunma alanında, her türlü savunma silahını dışarıya bağlı kalmadan kendimizin üretmesi çok önemlidir.

Bu alanda ülkemizin büyük adımlar attığını biliyor, takip ediyor ve çok büyük memnuniyet duyuyoruz.

Ülkemizi savunmada günün şartlarına uygun, her tür teknolojik silahı üretmek için büyük adımlar atılmaktadır.

Türkiye’mizin büyüyüp gelişmesini istemeyen dış güçler ile onların uzantıları, gücümüzü kırmak ve güçlü devlet olma yolundaki adımlara set olmak için her türlü engellemelere başvurmaktadırlar.

Son günlerde bunun örneğini Akdeniz’de görmekteyiz.   

Doğu Akdeniz’de kendi kıta sahanlığımız ve kara sularımız içinde yaptığımız sondaj çalışmalarını engellemek için bazı batı ülkeleri Yunanistan’ı kışkırtarak üzerimize salmakta ve çalışmamızı engellemek istemektedirler.

Daha önce de bu tür saldırıları Suriye konusunda görmüş, yaşamıştık.

İşte bu tür engellemeleri ortadan kaldırmak için savunma alanında çok güçlü bir sistem kurmak gerekiyor.

Savunma alanında çok ileri adımlar attığımızı ve silahlarımızı büyük oranda kendimizin ürettiğini yukarda bahsetmiştik.

Ancak bu alanda en büyük güce ulaşmak ve dış güçlerin her türlü saldırılarından güvende olmak için tam manasıyla caydırıcı bir seviyeye ulaşmamız şarttır.

Buna ulaşmanın tek yolu da nükleer silahlara sahip olmaktır.

Nükleer silah deyince tabi ki Atom Bombası, Hidrojen Bombası ve Nötron Bombası akla gelmektedir.

Bu asrın en ileri ve en güçlü silahları bunlardır.

Dünyada 7 bin nükleer başlığa sahip Rusya'yı, 6 bin 800 başlıkla ABD takip ediyor.

Ayrıca; Fransa'nın 300, Çin'in 270, İngiltere'nin 215, Pakistan'ın 140, Hindistan'ın 130, İsrail'in 80, Kuzey Kore'nin 60 nükleer savaş başlığına sahip olduğu tahmin ediliyor. 

Nükleer silaha sahip olan bu ülkeler maddi anlamda güvende olan ülkelerdir.

Bizim de tam anlamıyla güvende olmamız için nükleer silaha sahip olmamız gerekiyor.

Bir Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

“Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın. Savaş atları yetiştirin ki bu hazırlıkla Allah’ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve onların ötesinde sizin bilemeyip de ancak Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutup yıldırasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız, onun karşılığı size eksiksiz ödenir, size asla haksızlık yapılmaz.”(Enfal 60)  

Bu Ayeti şöyle açıklamamız ve şöyle anlamamız mümkündür:

(Gizli, açık) Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler, bombalar,  tanklar) hazırlayın. Ki bunlarla Allah'ın ve sizin düşmanlarınızı ve Allah’ın bildiği sizin bilmediğiniz diğer (gizli şer ve nifak odaklarını) korkutasınız (ve caydırıcılık gücüne sahip olasınız. Bu konuda cimrilik ve tedbirsizlik yapmayasınız) . Allah yolunda (cihad uğrunda ve milli savunma amacıyla) her ne harcarsanız, (nasıl bir katkı sunarsanız, o ahirette) size tam olarak ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız. (Allah adalet sahibidir.)

Ukbe b. Amir’in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (a.s.m) bir gün minberde şöyle buyurmuştur:

Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın ayetini okudu ve bilesiniz ki, kuvvet atıştır, kuvvet atıştır, kuvvet atıştır.”(Taberî, İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).

Bu ayet ve hadis, Müslümanların düşmanlarını korkutup yıldıracak tarzda kuvvet ve güce ulaşmalarını şart koşmaktadır.

Bu zamanda caydırıcı olacak güce ulaşmak ve düşmanları korkutup yıldıracak kuvvete kavuşmak için zamanın silahları ile silahlanmak gerekiyor.

Bu zamanın en büyük silahları şüphesiz Atom Bombası, Hidrojen Bombası ve Nötron Bombası olarak bilinen Nükleer Silahlardır.

Bu Ayet ve Hadis’ten anladığımız odur ki ülkemizin tam manasıyla güvende olması için Nükleer Silah üretmemiz farzdır.

İşte o zaman millet ve devlet olarak en büyük güce ulaşacağız.

İşte o zaman kutlayacak bir bayramımız daha olacak. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.