Bugün  Üniversite hayatını  ve yaşamı, biraz kendimden, biraz  yaşadıklarımdan, biraz öğreniyor olduklarımdan yola çıkarak, kişinin yaşamındaki insan ve iş kaynakları konusunu, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Aslında yabancı kelime kullanmayı hiç sevmiyorum, kullanmamak için özen gösteriyorum ama,  bu network kelimesini kullanmak istedim.

Network derken , insan işinin çevresi , iletişim içerisinde bulunduğu insan kaynakları ağı ve onun yaşamdaki etkinliğini irdelemek istiyorum

Şimdiki üniversite gençliğinin de kullanmaya başladığı bu kavramı, iş yaşamını  örgütlemeye çalışan gençlerin,   dışardanmış gibi aldıkları bu kelimeyi,  kendi yaşamımızdan da derlediğim düşüncelerle anlatmak istiyorum.

Gelişmiş ülkelerde,  üniversite öğrencilerine daha üniversitede iken hayatla nasıl bağ kuracakları öğretiliyor.

Hatta şöyle bir söz de kullanılıyor ‘’Network yoksa başarı da yok’’

Gelecekte çalışmak istedikleri  iş alanında, tabir caiz ise öğrencilere,  kaliteli insan ilişkileri, kaliteli beceriler , kaliteli kurumlarla, kaliteli iletişimler biriktirmeyi öğretiyorlar.

Bu konularla ilgili projeler yapmayı, bu projelerle iş hayatının dikkatini çekmeyi öğretiyorlar.

Aynı zamanda, okul bitince  önlerine yabancı bir dünya çıkmaması için, hayatı özellikle iş hayatını tanımaya ayıracakları zamanı, daha okuldayken hallederek  bir nevi zaman kazanıyorlar.

Üstelik  iş hayatında tanıştıkları insanlar onların olmak isteyecekleri konumlar, gitmek isteyecekleri yerler olacağı için, daha  üniversitede  onlarla tanışarak onların eksiklikleri ile beraber, onlarla nasıl uyum içinde çalışabileceklerini de öğreniyorlar.

Bu arada onların danışmanlığını  kazanarak, yaşanmış hatalarından kurtulmayı, yapmak isteyip de yapamadıklarını yaparak, yani tamamlayarak kendilerini iş dünyasına hazırlıyorlar.

Üniversite;  sosyalleşmenin en etkili basamağı ama en az sosyalleşme kadar,  insanın,  iş hayatına hazırlanması demek.

Kendisini mükemmel bir sosyallikle yetiştirmiş bir insan, özellikle ülkemiz gibi toplumlarda;  iş hayatına hazır değilse, iş hayatı ile gerek beceri, gerek bilgi, insan kaynakları olarak gerekli ağları kuramamış ise hayata başlarken çok zorluk çekecektir.

Çok eski zamanlarda meslek kuruluşları, loncalar, Ahilik gibi kurumlar, çırak, kalfa ustalık ilişkileri ile edebi,yeteneği, becerisi ve işe bağlılığı ölçüsünde kendisine bir gelecek kurabiliyordu.

Bu kurumların etik değerleri ve kuralları vardı.

Şimdi belki daha çok iş hayatı ile ilgili kurum var ama bunlar, iş ve insan kaynaklarını yönlendirmek, danışmanlık yapmaktan çok,   siyasi manevralarla kendilerine zemin hazırlamakla meşguller.

Mesela meslek kuruluşları, kendi konuları ile ilgili üniversitelerle,  YÖK ile birlikte çalışsalar, kendi sektörlerinin ihtiyacını planlamanın önünü de açabilirler.

Hatta üniversite, sanayi ve meslek kuruluşları,  iş hayatı ile üniversiteleri   bir birini tamamlayan  kurumlar olarak  bilimi, teknolojiyi de daha güncel kullanabileceğimiz hale getirirler.

Hatta kendi teknolojilerimizin yolunu açarlar, mevcut çalışmalara ivme kazandırırlar.

Günümüzde insan kaynakları olarak algıladığımız,  Hemşericilik, particilik, cemaatçilik, aşiretçilik gibi liyakat esaslı olmayan yollarla, devlet ve şirket yönetilemeyeceği, büyük bedeller ve kayıplar ödenerek öğreniliyor, ama daha çok yolumuz var.

İşte gençler ve onların hocaları öğrencilerini iş hayatı ile birlikte çalışabilecekleri projeler yapmalılar.

Öyle öğretim üyesi olmak bir paye değil bir sorumluluk. İyi öğrenciler kadar kendi alanında sıra dışı buluşlara imza atacak bir sorumluluk.

Tabii öğrenciler de bu konuda üniversitelerini zorlamalılar.
Kaliteli iş projeleri ve talepleri ile hocalarını ve kurumlarını zorlamalılar.

Üniversite, iş hayatının hazırlama yeridir.

Benim iş hayatında ve politikada gördüğüm;  Üniversitede kaliteli organizasyonlarla vakit geçiren insanlar aynı zamanda kendilerini geleceğe de hazırlamışlar.

Sekizinci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal kendi ekibiyle çalışmıştı.

Cumhurbaşkanımızın Ekibi Gençlik zamanında Milli gençlik vakfı ve İstanbul Büyük belediye başkanlığı döneminde biriktirdiği ilişkilerle şimdi uyum içinde çalışıyor.

Arnavutluk’ta demir çelik fabrikasında birlikte çalıştığımız Genel Koordinatörümüz, Bülent Sarıgül’ün insan kaynakları konusundaki ilişkilerini ilgi ile izlerdim.

Şimdi kendi fabrikasının Patronu.

Değişik sektörlerde Yöneticilerin ekip kurma kabiliyetleri, başarıları, biriktirdikleri insan kaynağı kapasitesi ile doğru orantılı idi.

Bence üniversitede okuyan bir genç öncelikle üniversitesinin yerini yapacağı işe göre seçsin.

Üniversite hayatı boyunca da ilgilendiği sektörün ve çevresinin bütün detayı ile ilgilenerek vakit geçirsin.

Sosyal medyada bu konuda insanlarla iletişim kurmaya çalışsın.

Onlarla iletişim kurmanın yoları günümüzde daha kolay. Birkaç arkadaşla birlikte projelerle firmaların ve yöneticilerin ilgisi çekilebilir.

Onların bir sorununu keşfedip ona göre bir proje yapılması, iş hayatının kapısını daha okurken aralamak demek.

Yani hangi meslekten olunursa olunsun, okurken mesleğinizi besleyin.

Kaliteli ilişkiler biriktirerek,

Olmak istediğiniz yerdeki insanların dikkatini çekerek,

Çalışmak istediğiniz şirketlerle mümkün olduğunca sağlıklı ilişkiler geliştirmek.  Bu konuda fakülte yönetimi ve hocalardan faydalanabilirsiniz.

Fuarlar, seminerler, açılışlar, paneller birer iletişim kapısıdır.

İyi bir soru, iyi düşünülmüş bir eleştiri, sıra dışı bir bakış açısı ile söz almak elbette dikkati cezbeder.

Bunun için de bilgi, beceri, kültür, deneyim, sıra dışı fikirler biriktirmek işinizi kolaylaştıracaktır.

O şirket ya da çalışan insanlarla, hangi seviyede olurlarsa olsunlar iletişim kanalları açmak, okul sonrası iş hayatına bir adım daha yaklaştıracaktır.

Kendi ördüğünüz geleceğiniz size muhteşem bir iş yaşamı olacaktır.