Düz bir ova üzerine kurulmuş olan bir şehir olan Konya, bisiklet kültürünün en iyi yaşatıldığı şehirlerden biri.

Bisikletin başkentiolarak biliniyoruz.

Geçtiğimiz günlerde üzerinde plakası olan bir bisiklet dahi gördüm. Demek ki zamanında bisikletlere plaka dahi veriliyormuş...

Bu kültür yakın zamana kadar bizde o kadar yaygındı ki, 7'den 70'e herkes bisiklet kullanabiliyordu.

İlkokul yıllarındayken, babama bana bir bisiklet alması için yalvardığım günleri hatırlıyorum.

Şimdilerde ise bisikletin yerini tablet bilgisayarlar ya da son model otomobiller aldı.

Ne alakası var bisikletin tablet bilgisayar ve otomobille değil mi?

Babama bisiklet alsın diye yalvarıp boncuk boncuk gözyaşı döktüğüm yaşlarımda olan çocuklara bakıyorum şimdi, hiçbirinin ailesinden bisiklet gibi bir isteği yok.

Ağlıyorlar, onlar da gözyaşı döküyorlar. Ama bisiklet için değil...

Okulların kapandığı dönemde karne hediyesi olarak bisiklet alacak olsanız, onu bile ellerinin tersiyle itiyorlar.

Beğenmiyorlar, burun kıvırıyorlar...

Neymiş efendim, bisiklet istemiyormuş. Akıllı telefon istiyormuş, tablet istiyormuş. Arkadaşları ile internette takılacakmış. Cebinde interneti taşıyacakmış...

Gelelim otomobil meselesine. Borçla yaşayan ve borcu seven bir toplum olduk çıktık. Popüler kültür bir taraftan, para babaları bir taraftan, kapitalist sistem bir taraftan bastırıyor.

'Sen de al, senin neyin eksik'diyor...

Borç harç, gidip hemen otomobil alıyoruz.

Özellikle son 10 yıl içerisinde Konya trafiğinde seyreden araç sayısının 4 misline katlamış olduğunu söylesem herhalde şaşırmazsınız.

Çünkü herkes görüyor. Trafikte kullanılan araç sayısı, yollardaki yoğunluk, ulaşımda yaşanan problemler her şeyi gözler önüne seriyor.

Artık bir aileye bir tane araç yetmiyor. İkincisini ve hatta üçüncüsünü de temin etmek istiyor aileler.

Ne yalan söyleyeyim bugünün şartlarında imkanı olanın ailesinden herhangi birinin özellikle eş ve kız çocuklarının toplu ulaşım araçlarına binmek yerine kendi özel araçlarını kullanmalarını ben de tavsiye ederim.

Tıklım tıkıştoplu ulaşım araçlarında kucak kucağa yolculuk yapılıyor olmasına benim gönlüm razı değil.

Neyse konuyu dağıtmayalım. Dönelim tekrar bisiklete. Aslında bisiklete benden ziyade bu kültürü el birliğiyle yok edenlerin dönmesi lazım.

Bisiklet şehriolarak bildiğimiz Konya'da bisiklet altyapısı olmadığı için her geçen gün bisiklet sayısı azalıyor, otomobil sayısı artıyor.

Trafikte bütün düzenlemeler, temeline kara taşıtlarını aldığımız bir zihniyet üzerinden yapılıyor. Önceliğimiz her daim motorlu ve en az 4 tekerli olan kara taşıtları.

Aman onlara bir şey olmasın. Yaya, bir şekilde yolunu bulur. Bisikletli mi, tamam onlara da ayrıca yol yaptık. Ama bu yol belli bir yerden sonra biter.

Bitmese ne olur. Bizde bisiklet yolu mantığı yok ki zaten.

Bisikletini seven, bisikletsiz kendini eksik hisseden, bir yerden bir yere gideceğinde yola çıkmadan önce 'bisikletimle gidebilir miyim?' diye düşündüğümüz günler geride kaldı. Bu yüzden bisiklet yolları da otopark oldu.