İnsanların birbirilerine olan güveni paralel mevzularının ayyuka çıktığı dönemlerde sarsılmıştı. 

Yoldan geçene, karşımıza dikilene ve hatta selam verene 'acaba bu da mı paralelci' gözüyle bakılıyordu. 

Bu bakış açısı 15 Temmuz'daki darbe girişimi ile daha sağlam bir zemin buldu. 

Açığa alınanların, görevden alınanların, hakkında soruşturma başlatılanların, gözaltına alınanların haddi hesabı yok...

Sayı her geçen gün tırmanıp giderken, binler, on binler havada uçuşuyor. Yakında yüz binleri görürsek şaşırmam...

Rakamın büyüklüğü değil de, bu kadar insanın nasıl hain olabileceğini sorguluyorum. 'İnsanoğlu işte çiğ süt emmiş' demek içinde bulunduğumuz ahvali açıklamak için yeterli gelmiyor. 

İlk etapta askeriye içerisindeki darbeci kalleşlere yöneldi oklar. Sonrasında aynı şekilde polis teşkilatı ele alındı. Olayın kapsamının genişletileceği belliydi. Anayasa Mahkemesi'ne kadar gitti olay...

Merkezi yapının dışına çıkalım biraz. Mesela bulunduğumuz, yaşadığımız, sevdiğimiz şehir olan Konya'ya bir bakalım...

Bütün kamu kurumlarında köklü bir temizlik yapılıyor. Bayram temizliği gibi... Dip bucak dalınıyor. En küçük bir pislik bırakmamak için uğraşılıyor. 

Temizlik yapılırken bazen lüzumsuz eşyalar da çöpe gider. Pis değildir ama lüzumsuz oldukları için ayak altından kaldırılmak istenir. 

Bir de sizin için çok gerekli olsa da varlığının kıymetini bilmeyenler onu bir çırpıda yok ediverebilir. 

Verdiğim örnekle ne kadar açıklayabildim Türkiye'nin ve Konya'nın bugününü bilmiyorum. Ama at izinin it izine karıştığı aşikar. 

Hal böyle olunca kurunun yanında yaşlar da yanabiliyor...

Kim kuru, kim yaş orasına hiç girmek istemiyorum. Çünkü birilerinin paralelci, darbeci veya antiparalel, antidarbeci olduklarını söyleyebilecek kadar yakın veya uzak durmuyorum kimseye...

Açıktan vatan hainliği yapanlar zaten ilk etapta temizlendiler. Elleri kırılasıcalar... Kendi kurdukları tuzağın kapanına fare misali kısılıp kaldılar. 

Öyle inanıyorum ki son demlerini yaşıyorlar. Bu köklü temizlik ile bir defa o başlar kalkmasın diye kesilecektir...

Bir de temizlik sonrası süreç var. İşin bu kısmı şimdilerde pek fazla düşünülmüyor. Ne olacak bu ülkenin hali?

Tamam, temizlemekte fayda var. Zaten temizlik bizde imandan gelir. İslam bize her şeyden önce temizliği öğretir. Müslüman temiz olmalıdır. Eyvallah...

Vatan hainlerinin yıllar yılı bu milletin öz değerlerini sömürdükleri, yuvalandıkları bu yapılar yıkıldıktan sonra yerini doldurmak mesele...

Vatan hainlerinin yerini kim dolduracak?

Arkadaş ortamında, dost meclisinde sürekli olarak tartışıyoruz bunu. Üzerimize vazife olmayarak şucu bucu ayrımının son bulması gerektiği ve liyakat sahibi insanlara vazife verilmesi gerektiği kanaatinde buluşuyoruz. 

Darbeci vatan hainlerine verilecek cezanın ise ölümden daha beter olması gerekiyor. Zaten idam gelse bile bunları vurmuyormuş. Müebbet kere müebbete çarptırılsınlar. Ölmek için bahane çok. Gereken cezayı çektikten sonra ölüm onları nerede olurlarsa olsunlar bulur.

Devletin bana göre en önemli kurumlarının başında Milli Eğitim geliyor. Şöyle bir göz gezdiriyorum. Milli Eğitim allak bullak... Ağacın yaşken eğileceği yerleri kendilerine üs edinmişler. Dile kolay, 40 yılın adı var. 40 yıllık bir yapıydı yıkılan / yıkılmakta olan. 

40 yılda nice beyinler yıkanmıştır kim bilir. Aymazlıkta sınır tanımayıp bunu aleni bir şekilde de yaptılar ya, ona yanarım. Sınavı bahane ettiler, başarılı öğrencilere burs vereceklerini söylediler, koyun gibi sürü halinde onlara gittik. 

Bir yiğit 40 yılda yetişir derler ya. Bu ülkenin 40 yılda yetişen yiğitlerinin paralelciler kadarı heba olup gitti. 

Yazık ki ne yazık...