Dini bayramlarımızdan ikincisi olan Kurban Bayramı'nı kısa bir süre sonra idrak edeceğiz. 

Bu bayram da her sene olduğu gibi ipini koparan kurbanlıkların sokak maceralarını, kurbanı keseyim derken elini, ayağını kesen acemi kasapların hastane görüntülerini bol bol izleyeceğiz. 

Önce et çektirip, sonrasında fırında etliekmek kuyruğuna girenleri göreceğiz. Akraba, eş dost ziyaretleri ile devam edecek bayramımız. Bir kısmı da 9 günlük tatili fırsat bilerek önceden yaptığı tatil programlarını icra edecek. Bayram değil, tatil yapacak...

Şimdi kurban kesmek kolay. Ne var da? Herhangi bir yardım kuruluşuna vekalet veriyorsunuz. İstediğiniz yerde kurbanınız kesiliyor. Siz tatilde deniz, kum ve güneşin tadını çıkarırken, kurbanınınız da fakir fukaranın kursağından geçiyor. 

Çoluğunuz çocuğunuz Kurban Bayramı'nın ne demek olduğunu, neden kurban kesildiğini ne kadar doğru anlar, orasını bilemeyiz...

Kurban Bayramı İslami kaynaklara göre ilk kez 624 yılında Medine'de, Hz. Muhammed'in (Sav) Müslüman cemaate kıldırdığı “ilk kurban bayramı namazının” ardından vermiş olduğu hutbede kurban kesmenin faziletlerinden bahsetmesi, Allah'a adanarak kesilecek kurbanın kazandıracaklarını açıklaması ile beraber kutlanmıştır. Bu tarihten sonra da bu gelenek bayram şeklinde süregelmiştir. Hz. Muhammed kendisi de ilk Kurban Bayramı'nda 2 kurban kestirmiştir. Bunlardan bir tanesinin duasını: “Allah'ım! Bu senin birliğine ve senden bana gelenlere şehâdet eden bütün ümmetim namınadır.” şeklinde yaparken diğerinin duasını: “Allah'ım! Bu da, Muhammed ve Muhammed'in ev halkı içindir.” şeklinde yapmıştır. Bu da aslında kurbanın hem toplumsal hem de bireysel bir yön taşıdığına en güzel örnektir.

Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de yazan bilgilere göre ilk “kurban” tecrübesi Hz. İbrahim zamanına uzanmaktadır. Allah'a oğlu olması için yakaran Hz. İbrahim'in “oğlu olması halinde onu Allah'a kurban edeceğini” söylemesi üzerine kendisine yapılan büyük bir imtihan olarak karşımıza çıkmıştır ilk kurban. Kur'an-ı Kerim'de bu olay şöyle tasfir edilmektedir:

“İbrahim 'Ey Rabbim, bana iyilerden (bir oğul) ihsan et' dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince, 'Ey oğlum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?' dedi. 

İsmail, 'babacığım, sana ne emrolunuyorsa yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.' dedi. Her ikisi de Allah'a teslim oldular (Allah'ın emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: 'Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.' Dedik ve ona (İsmail'e karşılık ) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan gelenler için de iyi bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim'e. İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.”

Görüldüğü üzere, Hz. İbrahim oğlu yerine kendisine gönderilmiş olan kurbanlık hayvanı kesmiştir. Böylelikle de Allah için “insan kurban etmek” gibi kötü bir alışkanlığın önüne geçilmiş, Allah için “kurban kesmek” adeti de günümüze kadar ulaşmıştır.

Müslümanların toplumsal dayanışma örneklerinden birisi olarak modern hayatta yerini bulmuştur.

Batılı batıl gericilerin söylediği gibi bir şey yoktur. Kurban katliam değildir! Allah'ın emrini yerine getirmek, Allah için kurban vermek, Allah'ın kulları için ikramda bulunmak ve ihtiyaç sahiplerini koruyup gözetmek içindir.

Kesilen kurbanların etlerinden, derilerinden, her türlü nimetlerinden gerçekten ihtiyacı olan kişilerin faydalanacak olmasını temenni ediyorum.

Konya Yenigün Gazetesi adına siz değerli okurlarımızın ve dostlarımızın Kurban Bayramı'nı şimdiden kutluyor, hayırlara vesile olmasını yüce Allah'tan diliyorum...