Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde bir grup iş adamı, akademisyen, gazeteci, düşünce kuruluşu temsilcisi ve aydınla bir araya gelen Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, tarihe not düşecek şu açıklamayı yaptı: 

“Karşı karşıya kaldığımız oyun, ikinci Sykes-Picot'dur. Şimdi bizleri etnik olarak bölmeye çalışıyorlar. Bölgenin büyük unsurları arasında sürekli problemler çıkartmaya, mezhep politikalarını diriltmeye çalışıyorlar. Mezhepler üzerinden ümmeti bölmeye çabalıyorlar. Bu meseleleri ikinci plana bırakıp ortak hedefler üzerinde anlaşmamız lazım...” 

Yerinde bir tespit yapıyor; Sayın Kurtulmuş. 

***

Osmanlı Devleti'nde yaşananları bir düşünün. 

600 yıllık Cihan Devleti Osmanlı'yı parçalamak ve İslam hakimiyetini ortadan kaldırmak için darbeler, suikastlar, gizli antlaşmalar yapılmadı mı? 

Birinci Dünya Savaşı'nın asıl amacı neydi? 

Almanya değildi elbet, söz konusu olan Osmanlı'ydı. 

Savaş 1918'de bitmesine rağmen Haçlı İttifakı niçin Osmanlı toprakları üzerinde 1923'e kadar savaşı sürdürdü?

Niçin Milli Mücadele'nin zaferle sonuçlanmaması için çalıştı?

Fransa niçin Güneydoğu'yu, İtalya niçin İç Anadolu'yu, Yunan niçin Ege'yi, İngilizler niçin Marmara'yı işgal etmek istedi?

Soruların cevabı ise oldukça basit; Türkleri Orta Asya'ya geri göndermek, İslam hakimiyetine yer yüzünde son vermek. 

Onun için Osmanlı'yı parçalamaya yönelik gizli antlaşmalar yapıldı. 

26 Nisan 1915'teki Londra Antlaşması, 

1-6 Mayıs 1916'da yapıla Sykes-Picot ( Seyko Piko) Antlaşması, 

Mart 1916'da yapılan Petrograd Protokolü, 

19 Nisan 1917'deki  Saint Jean de Maurienne (Sen jon dö Moren) Anlaşması... 

Tamamen Türk-İslam Birliği'ne son vermek üzere imzalanmıştı. 

Bugün de aynı anlayış devam ediyor. 

Şu anda da Haçlı İttifakı, Türkiye'yi bölgesel güç konumundan çıkarmak için planlarını ortaya koyuyor. 

Sayın Kurtulmuş'un da vurguladığı gibi nasıl ki Sykes-Picot Antlaşması ile Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu'daki topraklarının paylaşılması düşünüldüyse aynı şekilde yeniden çizilmesi istenen Ortadoğu'da Türkiye'nin varlığı istenmemektedir. 

Bölgesel mezhep çatışmalarının körüklenmesinde, 

Türkiye-İran İlişkilerinin bozulmak istenmesinde, 

15 Temmuz'un gerçekleşmesinde, 

DAEŞ/İŞİD gibi terör örgütlerinin Türkiye'ye saldırmasının...

Nedeninin altında yatan gerçeklik budur. 

***

Haçlı-Siyonist İttifakı, Türklerin Anadolu'ya girdiği 1040 yılından itibaren planlarını hiçbir zaman çöpe atmamıştır, zamanı geldiğinde tozlu raflardan çıkarıp tekrar kullanmıştır. 

Şu anda da eski planlarını uygulamanın derdindedir. Mezhep çatışmaları ile Türkiye ateş çemberi içine alınıp, ümmet çatışması hedeflenmektedir. 

Bu plan geçmişte olduğu gibi yine tutmayacaktır. Şerif Hüseyin, Kral Abdullah gibi hainler bir tarafa Türk-İslam ümmetinin kalbi Türkiye ile atmaktadır. 

Ancak Türkiye olarak ihtiyatı elden bırakmamak gerekmektedir. 

Artık şunun farkındayız ki müttefik görünen ülkeler bizi yani İslam'ın sancaktarı Türkiye'yi, akrep gibi ateş çemberi içine almak istemektedir. 

Fakat Türk Milletinin akrep gibi kendini öldürmeye niyeti yoktur, ateş çemberini yaracak ve dünyanın tüm insanlığa ait olduğunu yeniden gösterecek güç ve kuvvete sahiptir. 

İçimizde müttefik yanlısı gafiller olsa da oyunları yerle yeksan etmeye muktediriz. 

İşte Fırat Kalkanı ile büyük bir oyuna 100 yıl sonra yine, “dur” dedik. 

Sykes-Picot ile Büyük İsrail'in hayalini kuranlar yine hüsrana uğradı. 

Türk Silahlı Kuvvetleri milletinden aldığı kudret ve kanından aldığı güçle hem sözde Büyük Kürdistan'ın bir anlamda Büyük İsrail'in kurulma hayalini yıktı. 

Türkiye'yi, YPG, DAEŞ gibi çakal sürüleri ile korkutabileceğini sananlar 100 yıl sonra yine beyninden vurulmuşa döndü. 

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, “Yeni bir devlet kurulmasına müsaade etmeyeceğiz...”, ifadesi Sayın MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, “El Bab'ı başlarına yıkın...” çıkışı bu anlamda önemlidir. 

Sözde Müttefiklerimizin kuşatması altında büyük bir oyunu bozduk,  Allah'ın izni ile de kıyamete kadar sürecek Hilal-Haç Mücadelesinde İslam galip gelmeye devam edecektir...