Dün akşama milli maçı izlerken 1988 Seul olimpiyatlarını hatırladım.

Güreş dışında olimpiyat başarısı olmayan ülkemiz Naim Süleymanoğlu ile 60 kiloda, koparmada 152,5, silkmede 190, toplamda 342,5 kilo kaldırarak 9 dünya ve 5 olimpiyat rekoru kırmıştı. Namı diğer Cep Herkül milletçe özlediğimiz bir gurur yaşatmıştı.

Naim Süleymanoğlu ülkemize iltica etmişti. Bu vesile ile Bulgaristan’la sorun yaşamıştık. Rahmetli Turgut Özal Bulgaristan’a bir milyon dolar ödeyerek sorunu çözmüştü.

İşte bu olimpiyat şampiyonluğunu, üzerimize ölü toprağı serilmiş moralimizi uyandırmak için devlet ve millet olarak motivasyon kaynağı olarak kullanmıştık.

Dün Konya’da milli uyanış bir kere daha tekerrür etti.

Bu sefer çok farklıydı.

Bir kere, oyuncu, teknik direktör, seyirci çok üst düzeyde bir bilinç vardı. Herkes ne yapacağını çok iyi biliyordu.  Sahada ve tribünde duygusal değil akılcı bir duruş vardı.

Teknik direktör, oyuncu ve seyirci arasında muhteşem bir uyum vardı. Gözle görülür kendiliğinden oluşmuş, yılların birikiminden süzülmüş bir iletişim.

Maç tam bir strateji ve taktik oyunuydu. 

Savunma ve hücumda hatta sahanın her yerinde oyunun önünü açıcı, akıla dayanan hiçbir an kilitlenmeyen, rakibin birkaç adım sonrasına doğru bir oyun geliştirme stratejisi vardı. Üstelik muhteşem soğukkanlı, her alanda çözüm odaklı bir strateji. Şenol Güneş’in kişiliği ile oyuncuların ruhu sanki sahada tek vücut gibiydi.

Taktik olarak da her oyuncunun algısı muhteşemdi. Pası veren de alacak olan da çok iyi anlaşıyordu. Daha pas başlarken, alacak olanların, o yönde atağa kalkmaları ve topla yeniden buluşmaları tam isabet oluyordu.

Hızlı düşünme, çabuk karar, pratik çözüm ve asıl stratejiyi sahada yaşatan bir oyun.

Seyirci de 95 dakika aynı azim ve kararlılıkla sanki oyuncularla senkronize olarak oyuncularımızın moral kaynağı olarak bitmek tükenmek bilmeyen, güçlü heyecan yapısı ile oyuncularımızın arkasında güç olurken rakibe karşı da aynı oranda psikolojik duvarlar ördüler.

Karşımızdaki Avrupa şampiyonu Fransa. Tesadüfen şampiyonluklar yaşamış bir takım değil. Yılların tecrübesine sahip.  Strateji, taktik, moral serinkanlılık, akılcılık hepsini sahada yıllarca en iyi uygulamış bir takım.

Böyle bir takıma onun meziyetlerinden üstün bir oyunla, onu sahada her an etkisiz hale getirebilen bir oyun sonunda 2-0 ‘lık bir galibiyet.

Elbette sonuç bu skordan çok daha fazlası.

EURO 2020’ye aday olma, favoriler arasına girme açısından da güçlü bir işaret.

Sadece oyuncu ve tribün değil ekran başındakilerin de tek ruhla oyuna dâhil olunduğu bir maçtı.

Genç neslin eğer bilgi beceri ve liyakat ile donatırsan sahalarda neler olabileceğini de sahada gördük.

Teknik direktörün özgüveni sahada çok daha net hissediliyordu. Üstelik serinkanlı, vakur bir duruşla. Gösteriye kaçmadan, abartmadan ama oyuncu ve seyirci ile efor sarf eden bir yönetici.

Oyuncular arasındaki iletişime hayran kaldım. Sanki telepatik bir senkronizasyon vardı. Çok hızlı, dinamik ve pratik.  Düşünceler topun hızından öndeydi sanki.

Maçı izlerken düşünmeden edemedim.

Acaba bu maçı sanayicilerimiz, iş adamlarımız ve yöneticilerimiz zevk için değil de sevk ve idare için örnek olay olarak izleseler kendileri açısından bir sonuç çıkarabilirler mi? diye.

Mesela bir kendi yönetimleri için öz eleştiri yapabilirler mi?

İşletmelerinde böyle bir takım ruhu oluşturabilirler mi?

Böyle işini bilen insanlarla çalışmaya hazırlar mı?

Böyle bir ekibin çalışma koşullarını birlikte de olsa oluşturmaya izin verirler mi?

Eğer böyle bir çalışma ortamı olsa bünyelerinde ne gibi bir olumlu değişim olur? Onu kurgulayabilirler mi?

Yoksa bu kadar muhteşem akıl oyununda sadece seyircisi olmayı mı tercih ederler?

Bu sadece bir keyif mi?

Rahmetli Özal Naim Süleymanoğlu’nun olimpiyat şampiyonluğunu toplumsal motivasyona çevirmişti.

Konya’da bu muhteşem seyirci ve oyun gelişim için bir örnek olay olamaz mı?

Bir sanayici için gerekli olan;

Strateji, taktik, motivasyon, ruh,

Yönetim, planlama, organizasyon, karar verme, personel, 

Bilinç, akıl, empati, senkronizasyon, nöroloji, psikoloji, öngörü, hedefleme,

Dayanışma, azim, kaynaşma, kararlılık, biz olma, birlikte kazanma gibi bir işletmede olması gereken bütün ihtiyaç duyulan beceri ve özellikler saha da vardı.

Hatta pazarlama; Şenol güneşin maç sonu dört tribünü de selamlamaları futbolcu ve seyircilerle buluşmaları geleceğe dair de kuvvetli bir motivasyonun organize edilmesiydi.

Biz ekran başında en az oyun kadar bu estetik davranışları da alkışladık.