Cennet mekân Muhsin Yazıcıoğlu, ergenlik yıllarımızın efsane Ülkü Ocakları Başkanı, gençlik yıllarımızın Muhsin Başkanı, 1993 yılından itibaren siyasi hareketimizin lideri, genel başkanıydı.

Vefatından sonra, zaman zaman eş dost sohbetlerinde, siyasi tartışma ortamlarında, cennet mekân Muhsin başkan ile çok sık paylaşımlar yaptığım hususunda örtülü tenkitler almaktayım. Tabii ki Muhsin Yazıcıoğlu ’da bir fani idi, bir gün mutlaka ölecekti buna hiç itirazım olmazdı. Ama bu Anadolu’nun yağız delikanlısını, yeni nesillere anlatmak bir vefa borcuydu.

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu, Rahmetli Hasan Celal Güzel’in ifadesi ile” Asrın Alpereni”, Lütfü Şehsuvaroğlu abinin ifadesi ile “Ashabı Kehf’in delikanlısı”, 1980 öncesi ülkücü gençliğin “Efsane başkanı”, cemaatlerin, tasavvuf erbaplarının, mütedeyyin kesimin “Bizim Muhsin’i”, Mahir Damatlar abinin ifadesi “Dava arkadaşlığının mührü”, Deniz Baykal’ın ifadesi ile “Meclisin sigortası”, Devlet Bahçelinin görüşü ile ömrünü Türk milletine adamış dava adamı”, Sivas’ın Yiğidosu, Anadolu’nun delikanlı evladı, gençlerimizin reisi, Furkan ve Firuzenin babası, örnek bir aile reisi, Askerimizin, ordumuzun güvendiği devlet adamı, zorda kalanların, sıkıntıda olanların sığınacak abisi, ülkücü şehit ailelerinin görünmeyen hamisi…

12 Eylül darbesinin kâbus gibi çöktüğü o karanlık süreçte daha tutuklanmamış iken rahmetli Alparslan Türkeş’in tutuklu olduğu dil okulundan kendisine gönderdiği mesajda “Yakalanırsa çok işkence görür, çok zulmederler ona. Yurt dışına çıksın telkinlerine; “Dava arkadaşlarım, idam sehpasında, işkencelerde şehit edilirken, zindanlara doldurulurken, dört bir yandan askeri cunta tarafından aranan arkadaşlarımız var iken, 4000‘den fazla şehidimizin ve binlerce mağdurumuzun ailesi bizden maddi ve manevi yardım belerken, harekâtımız dağılmaya, yok edilmeye çalışılırken, ben nasıl kendimi düşünür ve yurt dışına çıkarım diyerek davasına ve arkadaşlarına adanmışlık örneği gösterdiği için sevmiştik.

24 Aralık 1995’te genel seçimler yapılmıştı. Bu seçimde Refah Partisi birinci parti olarak çıkmayı başarmıştı. Ancak parlamentoda salt çoğunluğu sağlayamayan Refah Partisi yüzde 19'ar oy alan Anavatan Partisi ve Tansu Çiller'in Doğruyol Partisi arasında koalisyon arayışına girmişti. Arada kurulan kısa süreli hükümetlerden sonra, 1996 yılında kurulan Refah Yol hükümetine hiç menfaat, hesap kitap yapmadan 8 milletvekili ile destek verip "Müslümanların iktidarına mâni oldunuz dedirtmeyeceğiz" diyerek milletin vicdanına kulak verdiği için sevmiştik.

2007 yılında bir grup arkadaşımız ile beraber, partili bir arkadaşımızın temasları sonucu İngiltere’ye ziyarete gidilmişti. Rahmetli başkan “lortlar kamarasında” bir konuşma yapmıştı. Konuşma sonrası Ak parti hükümeti ile ilgili bir soruya “Devletimizin iç meselesini burada konuşmam” diyerek Devlet adamlığı portresi çizmişti. Biz Muhsin başkanın içerdeki ve dışardaki meselelere devlet adamlığı bakışı için sevmiştik.

Siyaset veya Politika, Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış olarak tarif edilmekte. Peygamber efendimiz,” Bir kavmin efendisi, en makbulü, onlara hizmet edendir. Hizmet edene, ahirette hesap da sorulmaz, azap da yapılmaz” buyuruyordu. Demek ki, siyaset bir hizmet aracı idi. Amaca giden bir araçtı. “Millet yanmasın diye kendini ateşe atanların davası olması gereken siyaset, ne yazık ki milleti yakıp kendisini kurtaranlar davası olmuştur” diyordu. Siyasette hiçbir menfaat ve rant elde etmeden milletine hizmet etmeye çalışan siyaset adamı olduğu için sevmiştik.

Ölümünden kısa bir süre önce 2009 yılı Mart ayında Karaman ilimizde yaptığı bir konuşmasında Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Küf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hâkim değilsiniz. Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah'ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Allah'ın izniyle, olsak da milletle olacağız. Olmasak da, milletle olmayacağız. Yarın ahirette Allah, bize `Niye iktidar olmadın' diye sormayacak. Sorsa da `Vermediniz' diyeceğiz. “İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok. “diyerek siyasetin, kire bulaşmadan, yamulmadan, emrolunduğu gibi dost doğru yapılabileceğini bize gösterdiği için sevmiştik.

Siyasette hep açıklıktan, şeffaflıktan yana oldu. Ekranlar önünde farklı, kulis odalarında farklı hiç konuşmadı. Neye inandıysa, inandığını lafını eğip bükmeden, politikaya mahkûm etmeden dost doğru söyledi. Allah'a vereceğimiz hesapla, tarihe vereceğimiz hesap arasında çelişki yoktur” diyerek siyasi mücadelesinin yalın hali için sevmiştik.

“Ben yüreği Tillolu, Menzilli, Arvaslı, Çalapçurlu u bir Kürde sevdalı ve Tuğrul atam kadar Eyyubi’yi de kendine ced bilen Sivaslı bir Türk olarak ve bin yıllık tarihinde bir tek Yezit ile tanışmamış yüreği ehlibeyt sevgisi ile dopdolu, semahları, demeleri, nefesleri kilimin özgün bir deseni olarak inanır ve derim ki; Çalış kurtul, sev kurtul, oku kurtul, düşün kurtul… Bizim bu topraklarda inşa ettiğimiz ve yedi iklime hükmeden medeniyetimizin temelinde aşk vardı, sevgi vardı. Müslüman olmayanı dahi Allahlın emaneti sayan, canını, malını, namusunu aziz tutan bir müsamaha ve sıcaklık vardı. Farklı olana tahammül farklı inançlara engin bir hoşgörü vardı. Farklılığa tahammülsüzlük zayıflıktır. Kendi nefsine itimatsızlıktır” diyordu. 55 yıllık ömrüne bin yıl sığdıran, bin yıllık terkibin peşinde koştuğu için sevmiştik…

Şehadetinin 11.yılında hala Muhsin başkanın davasının aydınlığa kavuşturulmasında “bir arpa boyu” yol alınmadı. Bu süreçte ihmali olanlar, kusuru bulunan ile mutlaka bu dünyada hesaplaşacağız. Çünkü bizim bu sistemden bir Muhsin Yazıcıoğlu alacağımız var. “Kanlı çukurun ”hesabı mutlaka bir gün sorulacak. Bu gayret ve azimdeyiz. Esas hesap galiba mahşerde olacak gibi. Şairin dediği gibi “Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Hâlbuki biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak.”

Cenabı Allah’ın rahmeti, bereketi, feyzi, ihsanı, ikramı başta şehit başkanımız Muhsin Yazıcıoğlu’nun şahsında bütün şehitlerimizin üzerine olsun.

Baki selamlar.