Aşkım diyorlar, aşkım,

Flört ettiklerine aşkım, eşlerine aşkım,

Kediye aşkım, köpeğe aşkım,

Oğlana aşkım, kıza aşkım!

Bilmiyorlar ki aşk geçici bir duygudur, aşık maşukuna kavuşunca aşk biter bilmiyorlar. Çabuk biten, yitip giden geçici, aldatıcı bir histir aşk dedikleri. Evlilikleri ayakta tutan aşk değildir. Aşkla evliliğini devam ettirmeye çalışanlar başarılı olamazlar. Evlilikleri diri tutan, sulayan muhabbettir. Muhabbet ahbaplarda yani dostlarda olur. Fanilerden en iyi dost, insanın karı veya kocasıdır.Muhabbet; içinde merhameti, sevgiyi, saygıyı, anlayışı ve sabrı barındırır. Muhabbet bazen susmak, bazen göğüs germektir. Muhabbet menfaatsiz sevmektir. Kelimelerimizi, kavramlarımızı harcadılar, yerine silik kelimeler bıraktılar bize! Aşk dediler, flört dediler! Değerlerimizi değersizleştirdiler! Bu yüzden kediye de, eşe de aşkım diyecek kadar hissizleşti hislerimiz. Şimdilerde gençler, ilk günkü geçici duygunun devamını istedikleri, muhabbeti öğrenemedikleri için yıkıyorlar yuvalarını. Renkli ekranların ardındaki yalan hayatları gerçek sandıkları için, gerçek hayata uyum sağlayamıyorlar. Bu yüzden anlayamıyorlar 50 yıl süren evlilikleri! Pörsüse de, şişmanlasa da,yüzünde derin çizgiler, eller nasırlaşsa da nasıl aynı muhabbetle sevilir eşler anlayamıyorlar. Eşini; aşkı değil, cennet sebebi görenler sükûna erer ve huzur bulabilirler ancak. “Kendileriyle 'sükûn bulup-huzurla durulmanız' için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da O'nun ayetlerindendir. Bunda elbetteki düşünen bir kavim için ayetler vardır.” Hitap çok önemlidir. İletişim, öncelikle hitapla başlar. Hitap, sözün başladığı yerdir; sözün gidişatını belirler, çoğu zaman.

Sevgili Peygamberimizin yaptığı gibi güzel vasıflara vurgu yapan hitaplar, kişinin o vasıfları korumak istemesine ve geliştirmesine sebep olur. Hataya dikkat çeken kötü hitaplarda o hatanın kalıcı olmasına sebep olabilir. Kullanılan kelimeler hipnoz gibi etkiler.

Kişinin ismi de onun için güzel bir hitaptır. İsmi güzel söylememeniz de karşınızdaki için kıymetli. Bir evlilik bozulmaya başladığında ilk kaybedilen isimdir. Önce karı-koca birbirinin isimlerini söylemeyi bırakır “baksana, alo, bizimki, babamız, anneniz!” gibi tuhaf şeyler söylemeye başlarlar. Başkalarının yanında eşine hitap etmesi gerektiğinde “bu” demeye başlarlar.

Tabii eşlerin birbirine hitabında da cinsiyete uygunluğuna dikkat edilmesi gerekir. Bir erkeğe “bebeğim, tatlım, yavrum” demek ya da erkeğin isminde kısaltma yapıp “cik” ekleri getirmek pek hoş etki bırakmasa gerek. Ya da bir kadına “yiğidim, aslanım, oğlum!” gibi hitaplar da kişiye pek doğru mesajlar vermez.

Şimdiki gençlerin sevimli olmak adına eşlerine kullandığı tuhaf hitaplar da var. “Minnoşum, böcüğüm, danam, şerefsizim, tosbağam, tombişim!” gibi. Bu hitapların sevgiyi ne kadar beslediği günümüz aşklarının halinden belli.Hitap, deyip geçmeyelim, sözün başı sözün gidişatını, söz de yakınlarınızla ilişkinizi, kısacası hayatınızı etkiler.

Sosyal ilişkilerde ahlâkî kurallara uymak, kemâlin tecellisidir. Sevgiye dayanan İslâm ahlâkının ördüğü sosyal değerler, fiilde ve sözde nezahet, nezaket, zarafet içerir. Dolayısıyla insanların birbirlerine karşı sevgisi, kuru bir “sevgi” sözcüğünden ibaret değildir. Bu sevgi; empatiyi, merhameti, tevâzuyu, yardımı, güzel sözü, sabrı, nasihati ve özveriyi gerektiren diğer ahlâkî yaklaşımları içeriyorsa “Nerede benim rızâm için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim” müjdesine muhataptır.