Bizlere bazen uzun gelse de, olmayacak hayallerin peşinden -daha zaman var diyerek- koşsak ta ömür çok kısa. Bu kısa hayatın sonucunda bahtiyarlardan olmak, iman ile son nefesi vermek için kısa hayatımıza katmamız gereken birçok değer var. Bu değerlerin başında ise iman gelmektedir. Yüce Allah kullarının kısa hayatlarını imanla geçirmeleri ve bu vesile ile ebedi hayatları olan ahiret hayatında kurtuluşa erenlerden olmaları için birçok fırsatlar sunmuştur. Bu fırsatların en önemli zaman dilimine kavuştuk. Recep, Şaban ve Ramazan aylarını kapsayan üç aylara yarın 08 Mart Cuma itibariyle girmiş olacağız. Bu sebeple Yüce Rabbimize binlerce hamdü senalar ediyoruz. Bizleri bu zamanlara eriştiren, imana kavuşturan, Ümmet-i Muhammed olmayı bizlere nasip eden Rabbimize şükürler olsun. Üç aylar kameri ayların yedincisi olan Receple başlayan, Şaban’la devam eden ve nihayetinde Ramazanla son bulan ayların toplu adıdır.  

Sevgili Peygamberimiz de: Allah’ın en seçkin ayı Receb’tir. O Allah’ın ayıdır. Kim Receb ayını yüceltirse Allah’ın emrini yüceltmiş olur. Kim Allah’ın emrini yüceltirse Allah onu naim cennetlerine sokar ve ona Allah’ın en büyük rızası vacip olur. Şaban ise benim ayımdır. Kim Şaban ayını yüceltirse benim emrimi yüceltmiş olur. Kim benim emrimi yüceltirse ben ona kıyamet günü öncü ve yoldaş olurum. Ramazan ayı ümmetimin ayıdır. Kim Ramazan ayının hürmetini yüceltir ve ona saygısızlık etmezse, gündüzlerini oruçlu gecelerini de namazla geçirirse ve tüm organlarını da muhafaza ederse Ramazan dan Allah’tan affedilmesini isteyeceği bir günahı olmadığı halde çıkar. buyurarak üç ayların  ehemniyetini bizlere sunmaktadır. Kainatın efendisi, Rasül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bu ehemniyetli ayları bir kazanca çevirmek için: “Allahım! Receb ve Şa’ban’ı hakkımızda mübarek kıl; Bizi Ramazan’a ulaştır.” diye dua etmeyi önermiş üç aylara yetişme sevincini, rahmet ayı Ramazana ulaşma özlemini, hasretini ve bu aya kavuşabilme iştiyakını her mü’minin gönlünde devamlı diri tutmasını istemiştir.

Peki Üç aylar nasıl değerlendirilmeli?

             Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insani özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insani vasıflarının artmasına gayret eder. Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevi hazza ulaşır. Enes b. Malik radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre:  Sahabeyi Kiram Şa’ban hilalini görünce, kendilerini Kur’an-ı Kerim okumağa verirler, çokça ve devamlı salat ü selam getirirlerdi.

 Ticaret erbabı borçlarını öderler, senelik hesaplarını toparlardı. Zenginler ise mallarının zekatını hesap eder, fakirlere dağıtırlardı ki, ihtiyaçlarını alabilsinler. Sıkıntılarını giderebilsinler. Bu sayede toplum hep birlikte, neşe içinde heyecanlı, aşk ve vecd içinde Ramazanı yaşasın bayram yapabilsin.

 Hakimler, valiler, mahkumlarla görüşür, ekseriyetini af edip, tahliye ederlerdi.

Görüldüğü gibi bu hadis-i şerif, ferdi, içtimai yönüyle üç aylarımızı nasıl geçirmemiz gerektiğini, bizlere açık bir şekilde izah etmektedir. Her meslek gurubunun kendine özgü yapacağı vazifeleri her kesimden insanların aynı heyecanı yaşayabilmesi için dikkat etmesi gerekli davranışları olmalıdır

Sahabe-i kiram’ın bu mevsimde Kur’an’a yönelmeleri üzerinde hakikaten çokça durulmalıdır. Mü’minlere “şifa” olan Kur’an’la dolmak, onun öğütleriyle doymak mü’min için en büyük gıdadır. Damarlarında dolaşan kanın her zerresi, Kur’an nuruyla deveran eder mü’minde… Göz, kulak onun ışığı ile görür, işitir. Akıl, fikir, onun pırıltısıyla yolunu bulur. Mü’minin irfanı, firaseti Kur’an’la açılır. Öyleyse Kur’an’ı bilmemek, onu öğrenmemek, ondan uzak yaşamak ne büyük mahrumiyettir. Bildiği halde okumağa, düşünmeğe vakit bulamamak, Allah’ın arzında, zaman ve mekanında yaşayıp da O’nun kitabına vakit ayıramamak ne büyük gaflettir. “Allahım! bizi gafillerden, mahrum olanlardan eyleme” diye niyaz edelim Rabbımıza Yalvaralım, yakaralım o Yüceler Yücesine…

Mü’min gafil olmamalı. Kur’an’ı hayatına yansıtma azmini, mücadele ve mücahedesini hiç bir an bırakmamalı. Çünkü o onunla vardır. Mü’minin varlığının yegane, biricik sebebidir Kur’an. Bu mübarek gün ve gecelerin aydınlığını fırsat bilerek Kur’an’la tanışmak, onu sevgiliden gelen mektup heyecanıyla okumak Kur’an ayı Ramazanı hatimlerle mukabelelerle karşılamak ne bahtiyarlıktır.

Bu aylardan ilki Recep ayıdır.“Receb ayında istiğfarı çoğaltın!” buyuran Rasul-i Kibriya Efendimiz, Receb’in hilali gözüktüğünde ashabına şöyle seslenirdi: “Tevbe ayının hilali gözüktü; Allah Teala’ya bu ayda iltica eden, bu ayda O’ndan af isteyenlere müjdeler olsun. İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadiste İmam (a.s) Resul-i Ekrem’den (s.a.) şöyle rivayet etmiştir:
“Recep benim ümmetim için mağfiret dileme ayıdır. Bu ayda istiğfar edin (tevbe edin ve bağışlanma dileyin.) Zira Hak Teala, çok bağışlayan ve rahimdir. Recep ayına “Asabb” (dökülen) denir; zira bu ayda benim ümmetimin üzerine çok rahmet dökülür. O halde şu zikri çok söyleyin: “Esteğfirullahe ve es’eluhu’t-tevbe.”“Allah’tan mağfiret ve tevbe diliyorum.”İbn-i Babeveyh,Salim’den şöyle rivayet etmiştir: “Ben recep ayının sonuna bir kaç gün kala İmam Sadık’ın (a.s) yanına gitmiştim. Beni görür-görmez şöyle buyurdu: “Ey Salim! Bu ayda hiç oruç tuttun mu?” “Hayır vallahi” dedim “ey Resulullah’ın oğlu!” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “O kadar sevap kaybetmişsin ki miktarını ancak Allah (c.c) bilir. Bu, Allah’ın üstün kıldığı ve hürmetini yücelttiği bir aydır. Bu ayda oruç tutanları kendi ikram ve değerlendirmesine mazhar kılmayı kendisine farz kılmıştır. Salim diyor ki ben: “Ey Resulullah’ın oğlu, eğer bu ayın kalan günlerini oruç tutarsam, bu ayda oruç tutanların sevabının bir kısmını elde etmiş olabilir miyim? diye sorduğumda şöyle buyurdu: “Ey Salim! Kim bu ayın sonundan bir gün oruç tutarsa, ölüm anındaki can çekişme ve rahatsızlıklardan, ölüm sonrasının dehşetinden ve kabir azabından kurtulur. Kim bu ayın sonundan iki gün oruç tutarsa, Sırat tan kolaylıkla geçer ve kim bu ayın sonundan üç gün oruç tutarsa, kıyamet gününün büyük korkusu, dehşet ve zorluklarından kurtulur ve kendisine cehennem ateşinden kurtuluş beratı verilir.”