Rahmet veren, bereketlendiren, mağfiret bulmaya vesile olan, on bir ayın sultanı, içinde bin aydan daha değerli olan Kadir Gecesi'ni gizleyen Ramazan ayının son günlerindeyiz artık. 

Ne güzel bir aydır elveda demeye hazırlandığımız Ramazan ayı...

Düşünsenize, yüce Allah bu ayda insanları, nefis terbiyesine tabi tutmak için -haram olan zaten haram- helalini bile yasaklıyor...

Haziranın sıcağında buz dolabını açıp kana kana soğuk su içmek istiyorsunuz ama içemiyorsunuz. 

Özellikle akşam saatleri yaklaştıkça envaı türde yemek çeşidi gözlerinizin önünden geçiyor. Ama hoca Allahuekber demeden bunlar hayalden öteye geçemiyor. 

Sonra sadece maddi nefis terbiyesiyle kalmıyor. 11 ay boyunca terbiyesizleşen nefisler, terbiye edilmek için dizginleniyor. 

Sabır öğretiliyor mesela insanlara... Daha sakin ve sükunet içinde olmak gerektiği öğretiliyor...

Kimilerine göre de Ramazan ayının sonuna geldiğimiz bu günler, mübarek 11 ayların yaklaştığı bir dönem olarak beliriyor. 

Ramazan'ın manevi hazzını yaşayamayan, kalpleri kurum bağlamış, iftar sevincinden, sahur mahuriyetinden bihaber insanlar için de mübarek 11 aylara az kaldı.

Mesele sadece oruç tutmak değil. Ya da oruç tutmak sadece aç ve susuz kalmak değil. Kimi insanlar var ki, hal ve hareketlerine baktığınız zaman sanırsınız ki, orucunu size tutuyor...

Kimileri de var ki, (hasta ve tutamayacak durumda olanları hariç tutuyorum) sanki onlara Ramazan ayı hiç gelmiyor. 

O kadar da rahatlar ki, insanın gözünün içine içine sokuyorlar gündüz vakti yiyip içtiklerini. Geçenlerde kırmızı ışıkta beklerken yanımda bekleyen aracın sürüsü yemek yiyordu. Afiyet olsun da, ağzının şapırtısından, gevişinin sesine, oradan da kursağına düşen lokmanın 'curk' sesine kadar duydum. Bir de gözümün içine bakıyor, bir şey dememi mi bekliyor anlayamadım. 

Bu sadece bir tanesi. Buna benzer niceleri var. İmtihan ediliyorum herhalde diye düşünüp geçtim. 

Konya'da Ramazanın hiç gelmediği insanlar ve bu insanların koloniler halinde yaşadığı mekanlar da var. 

Mesela Alaeddin Tepesi civarı, Zafer yürüyüş yolu...

Normal bir günden farklı olan tek şey, akşam saatleri yaklaşırken işletmelerin ne kadar masa sandalye varsa yayaların yürümesi için ayrılmış olan alana doldurup buraları işgal ediyor olması. 

Her sene gördüğümüz ve artık tepki vermeyecek kadar alıştığımız bu manzara beraberinde birçok tehlikeyi de getiriyor. Her gün akşam saatlerinde o bölgeden geçiyorum. Zaten trafik kalabalık. Yayalar kaldırımlar işgal altında olduğu için araç trafiğinin aktığı yoldan ilerlemek zorunda kalıyor. 

Zaman zaman bir korna sesinden ötürü yayalar ile sürücüler birbirine girecek duruma geliyor. Allah'tan kimilerimiz oruç. Oruç bizi tutuyor. Tutamayanlar da tutanları imtihan ediyor. 

Neyse, artık sonuna geldik. İki ucu bir ortası derken, son düzlüğe geldik. Az daha sabrederiz olur biter...

Şunun şurasında mübarek 11 ayların gelmesine ne kaldı!