Bizler misafir on kısmetle gelir,birini yer,dokuzunu bırakır diyen misafirperverliğiyle insanlığa nam salmış bir milletiz.Hucurat Süresi 10.ayet’te ise“Ancak mü’minler kardeştir.”Emr-i ilahisi, iman edenlerin bir yönüyle aynı ailenin çocukları olduğumuzu beyan eder. Mü’minler hem Hz. Adem’in çocukları olarak insanlıkta hem de büyük İslam ailesinin birer ferdi olarak imanda kardeştirler. Bu kardeşliğin kıvamı da bir vücudun azaları gibi, birbirine sımsıkı kenetlenmiş bir binanın tuğlaları gibi olmaktır. Kardeşlik geniş yürekliliktir. Kan bağından olanların yanı sıra iman bağıyla birbirine bağlananları da içine alan bir yüreğe sahip olmaktır.

Kardeşlik sınır tanımaz bu yönüyle. Hududu kalemle değil imanla çizilen yürek coğrafyamızın sınır ötesi ufuklarında buluruz birbirimizi, bilir, tanır ve severiz. Nimet biliriz kardeşimizi, kardeşliğimizi. Ayet-i kerimenin (Enfal,63) ifadesiyle bu nimet Allah’tandır. O’nun iman nimeti sayesinde kardeşler olduk biz. Biliriz her nimetin bir şükrü, bir külfeti, bir de hesabı vardır.

Kardeşlik şükür ister. Kardeşliğin şükrü; kendimiz için ne istiyorsak Mevlâdan, daha fazlasını istemektir kardeşimiz için. Kardeşliğimiz pekişir böylelikle, nimet artar, büyütür bizi. Biz birbirimizi büyütürüz.

Kardeşlik bir sorumluluk yükler bize; bedel ister, tahammül ister. Paylaşmak, yardımlaşmak, dayanışmak düşer omuzlarımıza. Emri bil ma’ruf, nehy-i anilmünker; hakkı ve sabrı tavsiye… uyarmak, uyandırmak için külfetine katlanırız. Arıtırken arınır ve arınırken arıtırız.

Kardeşliğin bir de hesabı vardır. Yaptığımız yanlışların ve yapmamız gerekirken yapmadığımız doğruların hesabı. Hesaba çekilmeden önce muhasebe yapmak gerekir. Ne yaptın kardeşlerin için? Aç ve susuz kalanlar için, zulüm altında “Nerede bizim kardeş bildiklerimiz?” diyenler için. Birlik adına ne yaptın? Fitneler, tefrikayı körüklerken, vahdet adına hangi adımı attın? Biz değil de sen ben diliyle mi konuştun?

Kardeşlik, sen ben davası gütmeden biz olma bilincine ermektir, birlikten doğan manevi güce yaslanır, aile, millet ve ümmet olmayı; var olmanın ve birlikte yaşamanın bir gereği ve bereketin başat sermayesi olarak görürüz.

Allah için sever, Allah için buğzederiz. Sevgimizin ve buğzumuzun temelinde Allah rızası vardır. Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz hangi ırka ya da kavme mensup olursak olalım ve hangi ülke sınırları içerisinde yaşarsak yaşayalım, tanışmak içindir alt kimliğimiz, ayrılık sebebi değildir. Hele üstünlük iddiasında bulunmak zehirli bir virüstür, şiddetle kaçınırız ve üstünlüğün ancak Allah’a yakınlıkta ve takvada olduğunu bilir, öyle iman ederiz. ‘ Bir ’ olana yakınlaştıkça, birliğimiz pekişir.

Kardeşlik duyarlı olmaktır. Tırnağına halel gelse kardeşinin ya da ayağına bir diken batsa, acısını yüreğinde hissetmektir. Ajanslardan bir haber gelse ya da gazeteden bir yazı okusa ‘Ben ne yapabilirim?’ diye düşünmek ve bir şeyler yapmanın imkanlarını aramaktır.Kardeşlik vatanından uzakta olanlara ya da vatanını terk etmek durumunda bırakılanlara bağrını, evini açmak, sofranda olanı paylaşmaktır. Muhacir olan kardeşlerinin derdiyle hemdert olmaktır. Her hicret edenle ilgili, ayet-i kerimede belirtilen kalbî kıvama uygun bir fedakarlığa talip olmaktır:

Türkiye ise göçmenler konusunda büyük özverilerde bulunuyor, devletimiz de milletimiz de elinden gelen gayreti gösteriyor. Peki, bizler her birimiz, Suriyeli göçmenlere ne kadar kardeş olabildik,onların yaşadıkları travmayı atlatabilmeleri için bireysel olarak hangi gayreti gösterdik? Ülkemizde misafir ettiğimiz bu insanlara karşı ensar-muhacir kaynaşmasına benzer bir tutumu hakkıyla gösterebildik mi? Toplamda çok şeyler yaptık ama bireysel bazda bu büyük faziletten ne derece pay sahibi olabildik?

Türkiye’deki Suriyeli göçmenler üzerinden bir fırtına koparılmaya çalışılıyor. Türkiye’ye sığınan göçmenlerin yüzde 95’e yakın bir kısmı kadın, çocuk ve yaşlı erkeklerden oluşuyor. Her ailenin Suriye’de yaşadıkları drama ek olarak, burada hayata tutunmak için çektikleri nice çileler var. Göçmenlere yapılan pozitif ayrımcılık elbette hak-hukuk ihlallerine sessiz kalınması anlamına gelmiyor. Suriyelilerin içinde de yanlış yapanlar veya kasıtlı olarak provokasyon çıkarmak isteyenler olabilir. Bunlara karşı yapılması gereken meseleyi devlete ve hukuk sistemine havale etmek gerekir.

Bu yüzden tarihi bir örneklik sergilediğimiz bu konuda ortaya koyduğumuz fazileti boşa çıkarmamak ve oynanan oyunlara düşmememiz gerekir.