Yıl 2008…

Aylardan Haziran…

Haziran’ın da ortasını geçmişiz…

Sıcak günler…

Ama hava koşullarını daha da sıcaklaştıran bir dönem yaşanıyor…

A Milli Futbol takımımız, İsviçre ve Avusturya’nın ev sahipliğini yaptığı Avrupa Şampiyonası’nda oynuyor.

O zamanki adıyla Çek Cumhuriyeti’ne karşı oynuyoruz.

Maçın son bölümüne 2-1 yenik durumda giriyoruz. Ama sahneye Nihat Kahveci çıkıyor ve attığı iki golle takımımızı çeyrek finale taşıyor.

Ankara’da televizyon başında maaile, eşim Huriye, oğlum Furkan ve kızım Pınar ile maçı izlerken kazanılan galibiyet ile birlikte havalara fırladık.

Bu sevincin ardından, ‘çeyrek final maçını stadyumda, Ernst Happel’de izleyelim’ düşüncesi dilimizden dökülmeye başladı.

Ertesi gün Pazartesi sabahı Viyana’ya uçak bileti, otel rezervasyonu, maç bileti ayarlamalarını yaparken buldum kendimi.

Ve ardından o zaman 11 yaşında olan oğlumla birlikte masrafları cebimden karşılamak kaydıyla, Viyana’ya gidip milli takımın tarihi 120 dakikalık ve sonrasında penaltılarla yendiği Hırvatistan çeyrek final maçını seyrettik.

Müthiş tribün desteği, Hırvat ataklarını savuşturmak için yükselen tekbir sesleri, 119’uncu dakikada yenilen golle yaşanan hüzün, 120’inci dakikada atılan golle gelen mutluluk ve penaltılarla gelen tur sevinci…

Bu hatıramı neden anlattım…

Bir iki yıl öncesine kadar kaybolan Milli takım taraftarlığının alınan başarılı sonuçların ardından, Şenol Güneş ile birlikte tekrar kazanıldığını görüyorum.

Lucescu döneminde Ay Yıldızlı takımımızın maçının oynandığı gün, kimsenin haberi bile olmuyordu. Birçok kişi, maçın varlığından haberdar değildi.

Ama artık tekrar kırmızı beyazlı formalar dolaplardan çıkartıldı, giyildi ve stadyumda ya da televizyon başında takımımız desteklendi.

Milli takım taraftarlığını kaybetmememiz ve unutmamamız gerekir. Hepimizin birer sarı laciverti, sarı kırmızısı, siyah beyazı, bordo mavisi, yeşil beyazı olabilir. Ama aslolan kırmızı beyaz milli takım formasıdır.

Konya kenti, İzlanda ve Fransa zaferlerine ev sahipliği yaparak ve stadyumunda oynanan maçlarda en üst seviyede deştiğini vererek ışığı yakmıştı zaten.

Konya’nın yaktığı meşale, verdiği coşku, kazandırdığı dinamizmin peşinden artık diğer kentler de gitmeye başladı.

Milli takım, bir değerdir. Bu değeri daha da parlatalım.

Milli takım taraftarlığımızı unutmayalım, hep öne taşıyalım.

Bakarsınız önümüzdeki yıl soluğu hep beraber Londra’da alırız.