Her nedense 15 temmuz yaklaşırken aklım tarihe geri gidiyor  ve hep ecdadımızın millet-i sadık a olarak andığı ermeniler geliyor. Ne büyük hayal kırıklığı … Yüzyıllar boyunca aynı mahallede aynı fırından ekmek yiyeceksiniz , elbiselerinizi bayramlık hazırlıklarınızı  mahalledeki Ermeni terzinize emanet edeceksiniz  sonra sırtınızdan vurulacaksınız  dedelerimiz için ne büyük acı…

Müslüman bir coğrafyada yaşadığının bilincinde  olup Ramazan aylarında çocuklarını yiyeceklerle dışarıya bırakmayan sadık ermeniler.İhtiyacını anlar anlamaz  gayrimüslim yakıştırması yapmadan soluğu yanında alan Osmanlı tebası. Coğrafyamız ne kadar talihsiz değil mi  önce gönül veriyorsunuz sonra yüreğinizi söküyorlar.

Yanlış anlaşılmayalım burada Fetö partizanlarını Ermenileştirmiyoruz.Ama acı hep aynı acı.Hatırlayalım hepimiz dersaneler döneminde; en azından  değerlerimize bağlı yetişsinler diye göndermedik mi evlatlarımızı hem de kendi ellerimizle.O dönemde hangimiz yakıştıra bilirdik çalınan sorular.Hiç yakışır mıydı iman edene çalmak.otobüslerde  boyunlarında salavat çekmekiçin zikirmatik taşıyan çocukları hatırlarım. Ne acı içimizin gizli gizli oyulması hem de bizim değerlerimizle.

O zamandan bu zamana gelesiye ne badirelerden geçtik. Allaha hamd olsun artık onlar geride kaldı. İnşaallah bir daha o günlere geri dönmeyiz ve de dönmeyeceğiz Allahın izni ile. Osmanlı devletinin kuruluşu aşamasından Osman Gazinin Şeyh Edebali’nin evinde gördüğü rüya  meşhurdur. Osman Bey rüyasında, koynuna bir ayın girdiğini ve o anda göbeğinden bir çınar ağacının çıkarak gölgesinin dünyayı kapladığını, gölgesinin altında dağların olduğunu, dağların dibinde suların çıktığını, kiminin bu sulardan içtiğini, kiminin bahçesini suladığını kiminin de çeşmeler akıttığını görür. Osmanlı Devleti’nin tarihi bu rüyanın açılımı gibidir. Milletimiz Anadolu’ya diktiği bu ulu çınarla asırlarca insanlara adalet ve merhamet suyu dağıtmıştır.

Evet o zamandan günümüze kadar dışardan ve içerdeki yardakçılardan asırlarca devam ede gelen adalet ve merhamet suyunu kurutmaya çalışmışlar ama başaramamışlardır. Son olarak ta 15 temmuzda denediler ama dinine imanına vatanına sahip çıkan millet sayesinde yine başaramadılar. Bunda başarı sağlayamayınca da iyice deliye döndüler. Ekonomik yönden saldırdılar olmadı yurt dışındaki vatandaşlar üzerinden saldırdılar yine olmadı. Osmanlı dan kalma adalet ve merhamet suyunu asla kurutamayacaklardır.

Artık bizimde oturup kafamızı iki elimizin arasına alıp iyice düşünmemiz lazım. İçimizdeki hainleri temizlememiz lazım. İçimize gizlenmiş bizden gibi görünüp te arkamızdan oyun çevirenleri temizlenmesi gerekir. Yeni Başkanlık sisteminde buna dikkat etmemiz gerekir. Başkanın yapması gereken Mümkünse her şehirden gayr-i resmi olarak beş altı iyi kişi seçin, bunları yalnızca siz bilin; bu “iyi” den maksadım “güzel ahlakı ile tanınmış, bilgili ve ehliyetli, iktidardan hiçbir beklentisi olmayan” kişilerdir. O şehrin ve çevrenin doğru bilgisini bunlardan alın. Aday seçiminden imkan tahsisine kadar önemli tasarruflarınızda teşkilattan ziyade bu kişilerin raporlarına güvenin.

Başkanın işinin çok zor olduğunu biliyoruz. Çevresin bulunan insan kalitesi sebebiyle işininzorlaşacağını  biliyoruz. Sizi biraz teselli edebilecek bir olay, Hz Ali nin Halifeliği zamanın da;Bir edepsiz adam Hz. Ali’ye gelmiş, onun yönetiminden şikayet ve kendisine “Senden öncekiler ne iyi idiler, başımıza gelenler hep senin kötülüğünden geliyor” diyerek hakaret etmiş. Hz. Ali ona şu cevabı vermiş: Bunlar benim kötülüğümden olmuyor; Ebu Bekr’in yanında ben vardım, Ömer vardı, Osman vardı… Ömer’in yanında da biz vardık, benim yanımda ise sen ve benzerlerin var, olanlar bundan oluyor.”Ne yapalım, elbise yapmak için mevcut kumaşımız budur, ama kumaşın sağlam yerlerini kullanarak da sağlam bir elbise yapabiliriz vesselam.