Türkiye bir seçimi daha geride bıraktı. 

Seçimin tek galibi milletin sağduyusu oldu.

Kibir, büyüklenme, ben bilirim ve iktidarda kalmak için sürekli birilerini ötekileştirme çabası içerisinde olanlar ise kaybeden safında yer aldı.

Seçim sonrası ortaya çıkan sonuçtan, her parti lider kadrosunun çıkarmak zorunda bulunduğu ciddi uyarılar var.

Millet her ne yapılacaksa hep beraber yapılsın istiyor.

90 yıllık bir dönemin yok sayılıp her şeyi on iki yıl içine sığdırmaya çalışanlara, özelleştirilen milyar dolarlık tesisleri hatırlatıyor. 

Dini konuların siyasete alet edilmesini ve siyasi çıkarlar için kullanılmasını reddediyor.

Cennet ve Cehennemin boşa yaratılmadığını, hak edenin hak ettiği yere gitmesi gerektiğine inandığına işaret ediyor.

Ve bütün kurumların ve siyasi partilerin üzerinde olmasını istediği Cumhurbaşkanının bir taraf olmasına razı olmayarak makamı dolduran şahsın bîtaraf olması adına onu berteraf etti. 

Ve hepsinden önemlisi tevazu içerisinde olunması gerektiğini, kibirlenme ve böbürlenmeye geçit vermeyeceğini, “ben” yerine “biz” kelimesinin kullanılması gerektiğini bir kez daha hatırlatma ihtiyacı duydu.

***

Sandık bir iktidar çıkarmadı. 

Bunu, “başkanlığın ne kadar elzem olduğu anlaşıldı” diye yorumlayan bazı gazeteciler olsa da aslında “diktaya giden yolun kapatılması olduğunu” aklıselim olan herkes gördü.

Sandıktan çıkan bu sonuçla birlikte sonu diktatörlüğe gidebilecek olan başkanlık sisteminin önü kapatılmış oldu.  

Koalisyon kötü ve ülke aleyhine olur diyenlere, Türk Milletinin sağduyusuna güvenmelerini tavsiye ederim. Avrupa'nın en güçlü ekonomisine sahip Almanya'nın da yıllardır koalisyon hükümetleri tarafından yönetildiğini hatırlatmak isterim.

Türkiye de bir koalisyon hükümeti ile bu dönemi geçiştirebilir. Dün gece seçim sonuçları sonrasında konuşan liderler bunun önünde “tek engel olarak Cumhurbaşkanını görüyor” gibi bir izlenim bıraktı.

Siyasetin dışında kalacak ve üst akıl olmayı kabul edecek bir Cumhurbaşkanı, koalisyonun önünü açacaktır.

Tabiî seçimlerden birinci parti çıkan AKP'nin tutumu da bu konuda önemlidir. Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı balkon konuşmasında “halen hayal âleminde dolaşıyor” gibi bir izlenim bıraktı. Sanki iktidar olma hakkını kaybeden başka bir parti imiş gibi bir konuşma yaptı. Seçime katılan diğer parti liderlerini tebrik etme yerine yine miting meydanlarında imişcesine bağırarak hamaset yüklü bir konuşma yaptı. 

Vatandaşın “tevazulu olun” mesajını görmezden geldi. Bu tutum beni endişeye sevk etmedi dersem doğruyu söylememiş olurum. AKP önümüzdeki günlerde ülkeyi dalgalı ve fırtınalı bir denize sürükleyecek gibi gözüküyor. Kendisini iktidardan eden milletten intikamını almak için seçmenini diri tutma çabası içinde olduğunu düşünüyorum. Tahmin ediyorum hiçbir koalisyon çalışması içinde yer almayarak ülkeyi erken seçime götürmeye çalışacaklar.

Basında çıkan koalisyon haberleri de pek ciddi görünmüyor.  Mesela AKP ile CHP arasındaki görüşmelere “çarkçıbaşı” sözü damgasını vuracak.

AKP- MHP koalisyonunda “onlar Fatiha okuyamazlar” sözü gündeme gelecek. 

Dindar olduğunu iddia eden AKP'nin “Zerdüşt” olduğunu iddia ettikleri HDP ile koalisyon kurmaları (her ne karar Oslo ve sonrasında çözüm sürecinde kardeş kardeş görüşmüş olsalar da) zaten beklenemez. 

Ama bir azınlık hükümeti olabilir gibi geliyor. Bu durumda bir siyasi partimizin başında bulunan liderin devlet adamlığı vasfı ağır basarak kurulacak bir hükümeti dışarıdan destekleyebilir.

Ancak her ne olursa olsun bu seçimin Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan başka mağlubu yok. Millet alçakgönüllülük ve tevazu istedi. Kavgadan ve hakaretlerden bıktı ve yorgun düştü. 

Umutsuzluğa düşmeden çalışmaya devam. Aydınlık günler bizi bekliyor.