Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun geçici Bakanlar Kurulu üyeliği için davet gönderdiği kişilerden en çok konuşulan isim MHP Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş oldu.

Teklifi kabul eden Sayın Türkeş, bir anda gündeme oturdu.

Herkes tarafından, "görevi kabul etmez, parti disiplinine uyar" denen Türkeş'in bu çıkışı şaşırttı.

Türk siyaseti hep sürprizlerle dolu olmuştur.

Bir sürpriz de Sayın Türkeş tarafından yaşandı...

Peki, ne oldu da Sayın Türkeş, MHP Genel Başkan Yardımcısı Kenan Tanrıkulu ve MHP Milletvekili Meral Akşener gibi tavır koyamadı?...

Koalisyon sürecinde hatırlayın;

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'MHP ile temasımız sürüyor' açıklaması yapmıştı.

Bu açıklama başta MHP Lideri Devlet Bahçeli olmak üzere parti tarafından yalanlanmıştı.

Acaba temas ettikleri kişi Yıldırım Tuğrul Türkeş miydi?

Yoksa Sayın Türkeş, 1997'deki MHP Kurultayı'nda Genel Başkanlığı kaybettiğinde kurduğu Aydınlık Türkiye Partisi gibi yeni bir siyasi yolculuğa mı çıktı?

Nasıl olsa 60 yaşıma geldim, bu saatten sonra hiç değilse siyasette Başbakan Yardımcısı veya Bakan olarak bulunayım düşüncesiyle mi Sayın Davutoğlu'na, 'evet' dedi...

Alparslan Türkeş'in oğlu Ahmet Kutalmış Türkeş de bir dönem AK Parti'de milletvekilliği yaptıktan sonra, çok sert ifadelerle AK Parti'den istifa etmişti.

O ifadelerin bir bölümü şöyle; "... AKP Genel Başkanı Davutoğlu ve aynı zihniyet sahiplerinin her fırsatta babam Alparslan Türkeş'e dil uzatarak hadlerini aşmalarıdır. Kurtuluş Savaşı'na, milli mücadeleye başbuğluk ederek haçlı ordularına karşı insanlık tarihinin en muazzam zaferlerini kazanan ve böylece İslam'ın bu topraklarda var olmaya devam etmesine vesile olan Atatürk adının telaffuz dahi edilmesinden ısrarla kaçınılması, muhakkak ki bir art niyet göstergesidir. Adalet ve Kalkınma Partisi'nde milli ve siyasi iklimin süratle bozulmaya yüz tuttuğunu gördükten sonra, bu partide görev yapmanın büyük bir manevi, milli ve vicdani vebal yükleyeceği inancına kanaat getirdiğim için, tarihe not düşmek amacıyla Adalet ve Kalkınma Partisi üyeliğinden istifa ediyorum."

Şimdi Sayın Türkeş, kardeşinin bu sözlerini unuttu mu?...

Gelelim işin sonucuna.

Türkeş'in gidişiyle birlikte MHP, seçim öncesi ağır darbe aldı iddialarının da içi boştur.

Nitekim MHP'nin şahısların partisi olmadığı, dava partisi olduğu net bir şekilde gösterildi. MHP Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, görevi kabul ettiği andan itibaren ihraç istemiyle Disiplin Kurulu'na sevk edildi.

Hemen ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, "Tarih turnusol kâğıdı gibidir; ihanetle sadakati tasnif etmekle kalmaz, geleceğin hafızasına nakleder. Vatan sabırdır; mirasyediler idrak edemez" sözleriyle cevabını verdi.

Sosyal medyaya baktığımız da partililer eleştirilerini Sayın Türkeş'e yaptı. 

Yine aynı şekilde emekli astsubayın, "Yazıklar olsun" protestosu da partililerin bu süreçte MHP'ye daha çok kenetlendiğinin göstergesi.

Gelinen süreçte şu an için kaybeden Sayın Türkeş oldu.

Her ne kadar kendisi, "Hayır. Ben MHP'deyim. İstifa etmedim. Etmem. Anayasal bir görev üstleneceğim. Onlar da beni atamaz..." ifadeleri kullansa da bunların partililer ve genel merkez nezdinde bir değer olacağını düşünmüyorum.

2007'de partililer Sayın Türkeş'e, Sayın Devlet Bahçeli nezdinde bir şans vermişti, şimdi o şans da bitti.

Başbuğ'un oğlu diye gösterdikleri saygı bitmiş durumda! Yapılan eleştiriler, yorumlar bunu gösteriyor.

'Daveti kabulü ardından' MHP bir şey kaybetmedi, kaybeden Sayın Türkeş oldu! "Babamın partisi" dediği MHP'yi bir daha dönmemek üzere kaybettiği gözüküyor...