Geçtiğimiz yıl yapılan Mevlana Araştırmaları Çalıştayı'nda 21 maddelik bir bildiri yayınlanmıştı.

Bu arada çalıştay Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırma Enstitüsü tarafınan düzenlenmişti.

28 maddelik bildirinin içinde en tehlikelisi 11. maddeydi.

Söz konusu madde de “İlk ve orta öğretimde müfredat programlarında Mevlana ve Mesnevi'den bahis bulunmadığı göz önüne alınarak bu eksikliğin giderilmesi konusunda Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu konu da çalışma yapması” istenmişti.

Şimdi bu madde uygulamaya geçirilmek için çalışma başlatılmış durumda.

Üniversitelerde ilgili bölümlere yazı gönderilerek, Mevlana ve mesnevi dersi verebilecek hocalar noktasında isim isteniyor...

Şimdi böyle bir ders hangi akla hizmet için okullara konulmak isteniyor?

Buradan Mevlana Araştırmaları Enstitüsüne, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne, Milli Eğitim Bakanlığı'na, bildiriye imza atan Mevlana'nın felsefesini işlerine geldikleri gibi yorumlayan akademisyenlere, bilmem kaçıncı kuşaktan torununuyum diye çıkıp dedelerinin ismini kullanan Çelebilere soruyorum;

Hz. Mevlana'nın Allah dostu olmaktan başka özelliği nedir ki, ders olarak dahi okutulmasını istiyorsunuz?

Okullarda şu anda zaten seçmeli olarak Kur'an Kerim ve Siyer dersi veriliyor.

Hz. Mevlana, yüce Allah'tan ve Hz. Peygamber'den üstün ne özelliği var ki ders olarak koymak istiyorsunuz?

Hz. Mevlana'yı, Kur'an ve Peygamber'e alternatif olarak sunmayı mı planlıyorsunuz?...

Mesnevi son yıllarda popüler bir kitap olmasının dışına çıktı.

Kendini boşlukta hissedenler tarafından ilahi bir kitap olarak görülmeye başlandı.

İslam'a geçiş ilahi kitap Kur'an'la olması gerekirken, hoşgörü, dinlerarası diyalog ile Mesnevi bilmem kaç dile çevrilerek, Kur'an bir yana bırakıldı.

Nasıl prim sağlarız? Düşünceşiyle gerçek mevlevilik saptırıldı. İşi öyle bir hale getirildi ki dünyanın dört bir tarafında mevlevihaneler açıldı. Tarikatlar kuruldu. Zihinlere sadece dönerek ilahi aşka ulaşacağı fikri yerleşti.....

Amerika'da, Avrupa'da boşlukta kalmış insanlar Mevleviliği, Budizm ve Konfüçyanizm gibi din olarak görmeye başladı, Mesnevi'yi de ilahi kitap. Öyle bir hale geldiler ki Konya'ya bile gelmez oldular çünkü her yerde sema yapılarak Mevlana anılmaya başladı. Beyaz elbiseyi giyen dönmeye başladı. Her döndüğünde de ilahi aşka kavuştuğunu sanıyor. Müslüman olmadan cennetin hayalini kuruyor...

Beyler bilmiyorum farkında mısınız ama;

“Ben yaşadıkça Kur'an'ın kölesiyim. Ben, Hz. Muhammed Mustafa'nın yolunun tozuyum” diyen Mevlana'yı dinleştiriyorsunuz.

Bu bakımdan Müslüman Türk çocuğunun da zihnini zehirlemeyin. Müslüman Türk çocuğunun öğreneceği Kur'an ve Hz. Peygamber'dir.

Diğer Allah dostları gibi Mevlana'yı bilir ve saygı duyar. Ama sizler gibi de tapınma seviyesine gelmez.

Bu bakımdan okullarda Kur'an dersi mi alıyım, yoksa Mevlana mı, siyer ders mi alıyım yoksa Mevlana mı? Zihin kirliliğine yol açmadan bu düşüncenizden vazgeçin.

Çocukların kafasını da daha ilköğretimden sulandırmayın...

Milli Eğitim Bakanlığı'nı da bu noktada göreve çağırıyorum. Böyle bir dersin konulması ileriye dönük karışmıza peygamberleşmiş bir Mevlana'yı çıkarabilir.

Hatırlatmak isterim ki Çin, barış ve hoşgörüyü vurguladığı için yıllarca konfüçyanizmin buyruklarını öğrenmeyen hiçbir kimseyi memur olarak işe almadı.

Böyle olduğu için ilerleyen süreçte de bir din halini aldı ve bugün 350 milyona yakın insan bu felsefi dine inanıyor.

Aynı durumun, Mevlana için de yaşanmayacağının garantisi yok.

Bugün zaten bilerek veya bilmeyerek, peygamber haline getirilmeye çalışılan bir Mevlana varken, bir de okullarda Mevlana ve Mesnevi dersinin verilmesi ileri de Mevlana'nın yolundan giden tarikatları oluşturabilecektir.

Bu açıdan bu böyle bir ders uygulamasına izin vermemeniz, Müslüman Türk gençliğinin geleceği açısından büyük önem arz etmektedir...