’ONLAR ‘ÖLMEDEN EVVEL ÖLMEK’ SIRRINA ERDİKLERİ İÇİN, VEFATLARINDAN SONRADA GÖNÜLLERDE YAŞAMA ŞEREFİNE  MAZHAR OLAN BAHTİYAR KULLARDIR.’’

  Bir kitapta okumuştum  ne zaman  hakikate yol almış  bizi ve gönüllerimizi çorak bırakmış bir büyüğümüzün yokluğunu, vefatını hatırlasam  bu cümlelerin içinde kaybolur giderim  hep. Bir Konyalı  olarak her Aralık bu hüznü daha da derinden yaşarım. Konya’nın manevi mimarlarından Mevlana hazretleri Ölmeden evvel ölmek sırrına ermiş, asırlardır gönüllerde yaşamıştır ve öyle umuyorum ki kıyamet sabahına kadarda yaşamaya devam edecektir. ‘’O’’ bir gönül tabibidir. 

‘’O’nun  gönül nidası ve deruni sadası , kıyamete kadar gelecek insanoğlunun kalbi marazlarının değişmez devasıdır.’’ Hemen dizi dibindeki bizler dünyanın diğer ucundan gelen her ferdin sancısını anlayamamış olsak da  kıtalar ötesinden  şifasının namı bugün bile ilk gün ki tesiriyle çok geniş bir coğrafyaya  etki etmektedir.

  Geçmişimizde (henüz deforme olmadan önce) toplum olarak bu sırra oldukça vakıftık. Oturup biraz araştırırsak toplum olarak Kur’anı Kerim ve hadis okumalarının hemen ardını Mesnevi Şerif ‘in aldığını görebiliriz. Medrese inşa   ettiren  koca görkemli Osmanlı Sultanları ve hanımları dahi  yaptırılan medresenin bir bölümünü muhakkak  Mesnevi Şerif için tahsis eder ve öğrencilerin  bu denli şifalı sözlerle  yetişmelerini sağlarlarmış.  Daha nice irşad hikayeleri vardır  yarasına merhem bulan  Ölümü öldüren  mimara gönül bağlayan. İşte o kişilere şu nasihati miras kalmıştır; 

‘’Salih kula ölüm, bir vuslattır En yüce  Dosta  kavuşma vesilesidir’’ Mevlana Hazretlerinin ifadesiyle  ŞEB-İ ARUS’tur (düğün gecesidir) Hak aşıkları için ve hatta bu yola yönelmişler için  ölüm, dünya gurbetinden  sılaya dönüş sevincidir. işte bu çizgiyi kavraya bilmek için evvela şu gerçek kabul edilmelidir. ‘’İnsanların çoğu, bedenlerinin  ölümünden korkarlar. Asıl korkulması gereken  husus, kalplerin ölümüdür’’ sözleriyle şeb-i arus sırrını açıklamaktadır.

Mevlana hazretleri   15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizi ile karşılaştı. Mevlana Şems’de “mutlak kemalin varlığını” cemalinde de “Yaradan’ın  nurlarını” görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi Şems aniden öldü. Mevlana  hazretleri  Şems’in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selahaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizi’nin yerini doldurmaya çalıştılar. Yaşamını Hamdım, piştim, yandım sözleri ile özetleyen Mevlâna hazretleri  17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk’ ın rahmetine kavuşmuştur. Mevlana hazretlerinin cenaze namazını Mevlâna hazretlerinin  vasiyeti üzerine Sadreddin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlana’sını gönül arkadaşını  kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlana hazretlerinin cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdırmıştır.

Mevlana ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyor ve  O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah’ına kavuşacağını söylüyordu nitekim öylede oldu .  Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen “Şeb-i Arûs” diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

Hz. Mevlana’nın Vasiyeti: Size, gizlide ve açıkta Allah’tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, isyan ve günahları terk etmeyi, oruç tutmayı, namaza devam etmeyi, sürekli olarak şehveti terk etmeyi, bütün yaratıklardan gelen cefaya tahammüllü olmayı, aptal ve cahillerle oturmamayı, güzel davranışlı ve olgun kişilerle birlikte bulunmayı vasiyet ediyorum. İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır. “Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir”

Allah’ım bizleri mümin kardeşlerimizin kusurlarını örtmede gece gibi kıl.

Tüm mahlukata karşı merhamette güneş gibi kıl.

Cömertlik, yardım ve hizmette akarsu gibi kıl.

Hiddet ve asabiyette ölü gibi kıl.

Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi kıl.

Hoşgörü ve müsamahada denizler gibi kıl.

Allah’ım bizi olması gerektiği gibi göründürüp, göründüğü gibi olanlardan eyle.

Amin. Amin .amin.