Son zamanlarda Türkiye’de yaşanan tüm gelişmelerin ortak bir özelliği var. Bu ortak özellik doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’yi karıştırmak amacıyla yapılmış hadiseler. Dünyamızın aktörleri kısa, orta ve uzun vadede Türkiye’yi kaybettirmek için 7-8 yıldır hummalı bir uğraş içerisinde. Aslında diğer pencereden de olaylara bakarsak tek taraflı bir hedef olarak da düşünülmeyebilir. Türkiye ile birlikte başka uğraş verdikleri ülkelerde olsa da ana hedef başlıca aktör Türkiye. Bunun nedeni ise bölgede ki güç bakımından tek gerçekçi olanın Türkiye olması. 100 yıl öncesinde olduğu gibi bir kez daha Batılıların topraklarımızı parselleme çabaları her geçen gün artarak devam eden bir takıntı haline gelmiş durumda. Sevimsiz Batıcıların anlamsız ve aşağılık kompleksini benimsemişler ikide bir Türkiye’nin yapmış olduğu girişimleri küçümseyerek ülkemizi her anlamda değersizleştirmeye çalışıyorlar. Adı üzerinde aşağılık kompleksi olunca ne yaptıklarını veya ne yapacaklarını doğruya yorumlamak olmaz.

Tüm bunlar yaşanırken ülkemiz elbette sınırlarının farkında. Fakat aynı zamanda gücünün ve imkânlarının da farkında olan bir Türkiye var. Bölgede istikrarlı ve iddialı bir aktör olarak, çevresinde olan bitene sessiz ve duyarsız kalmıyor. Çünkü biliyoruz ki fazla duyarsızlık bir süre sonra tam anlamıyla içeriye de zarar verir. Ancak çevremiz kısmen bölünmüş ve işleyemeyen hatta işletilemeyen devletler ile kaplanmış durumda. Ayrıca bu işlemez hale gelmiş durumu resmileştirme çabası içerisine girenlerde var. Bunun en büyük örneği ise Kuzey Irak. Bilindiği üzere Kuzey Irak, bağımsızlık referandumu ve ardından genel seçimlere gidecek. Bunun devamı ise tabi ki Suriye. Amaç ise gayet açık olmakla beraber DEAŞ zımbırtısından elde edilen toprakların üzerine çullanmak. Yemen’in içler acısı hali, İran’ın agresifleşen yapısı, Suriye’nin kendi topraklarından füze atması, Arabistan’ın İran ile girdiği çıkmaz derken coğrafya içten içe daha şiddetli kaynamaya devam ediyor. Öte yandan körfezde ki krizde Katar’ın günah keçisi ilan edilip, kurgu olan krizin arkasından çıkanlar ise tam anlamıyla ortada. Bir ucu ABD’nin Katar’a silah satışına bir diğer ucu ise Arabistan’da ki taht kavgasına kadar dayanıyor.

Türkiye’nin son zamanların hedef noktası haline gelmesinin en temel nedeni, kendisini dış müdahalelere kapatmış olması. Bir başka değişle bundan böyle dış güçlerin oyun sahası olmayacağını açık ve net bir biçimde ortaya koyması oldu. Bu tavır tartışmasız Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde oldu. İşte bu yüzdende her yerde Erdoğan düşmanlaştırıldı. Katar olayına dönecek olursak Arabistan ve BAE, Katar’dan Türk Askeri Üssü’nü tamamen kapatmasını istiyor. Bunun nedeni ise hala Türkiye’yi oyuna çekerek daha büyük krizlerin parçası haline getirme çabaları.
Gelinen son noktada ise Türkiye artık eski Türkiye değil. Geçmişte yaşanan krizlerden ve Arap baharı ile gelen krizlerden çok şeyi tecrübe etti. Her geçen gün gerilemek yerine güçlenerek bugünlere geldi. Türkiye’nin akıllı güç kullanarak yoluna devam edeceğinden şüphemiz yok.