Dünkü yazımızda 'korkma' demiştik...

Çünkü korkularımızı biliyor, korkmamamız gerektiğine inansak da korku kültürünün halkın kalbine yerleştirildiğini görüyoruz. 

Bunun en bariz örneği de önceki gece yaşanan olaylar. 

Ne oldu?

Elektrikler kesildi...

Gecenin zifiri karanlığında, sabaha birkaç saat kala, saatler 02:00'ı gösterdiği sıralarda elektrik kesintisi yaşandı. 

Konya'nın neredeyse tamamında elektrik kesintisi yaşanınca, kısa bir süre önce darbecileri savuşturmuş olan halk, yeni bir darbe girişimi yaşandığı endişesine kapılarak sokaklara döküldü. 

Elektrik kesintisi yaklaşık yarım saat sürdü...

Bu kadar kısa bir süre içerisinde organize olup, Valiliğin önünde toplanan, AK Parti İl Binası'nın önüne gidip bir bilgi bekleyen, dahası duramayıp askeri binaların önüne darbe girişimi varmışçasına 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi set çekmeye çalışan Konyalı, gündüz değil, gece bile uyanık olduğunu gösterdi. 

Kimileri uyuyordu, uyuyanlar da uyumayanlar tarafından uyandırıldı. 

Gecenin bir vakti kan uykudan 'Elektrikler kesildi. Konya'nın tamamında elektrik yok. Hareketlilik var. Uyuyorsan uyan. Ben çıkıyorum sen de gel' diyorsa telefonun diğer ucundaki, uyku sersemliği ile pijamayla sokağa çıkılır elbet...

Millet, devletine, vatanına sahip çıkmak için yapıyorsa bu eylemleri eyvallah.

Ama açık söylemek gerekirse, gönlümüze taht kurmuş olan korku hükümdarlığının da etkisinin olduğuna inanıyorum ben. 

Korkmadım diyebilirsiniz ama ben inanmam. Var içimizde bir korku. Ne korkusu? Darbeciler yeniden bir girişimde bulundular korkusu...

Söz konusu vatan, millet olunca candan, serden geçen milletimiz ani gelişen olaylara hızlı bir şekilde reaksiyon gösterebiliyor. 

Lakin olayın darbeyle ya da darbecilerle hiçbir alakası olmadığını, bu şartlarda halen darbe girişimine cesaret edebilecek olan hain varsa onların bile erketeye yatıp beklediğini bilmek gerekiyor. 

Madalyonun bir de diğer yüzü var. Benim canımı ziyadesi ile sıkıyor. Acaba ben mi aykırı düşünüyorum diye kendime de sormadan edemiyorum. Yine de düşüncelerim değişmiyor. 

Bir taraftan vatan ve millet aşkına sokaklara dökülürken, bir taraftan da provokatif eylemler yaparak birilerinin değirmenine su taşımak doğru değil...

Anlatmak istediğim şu ki, gecenin bir yarısında “Hainler millete hesap verecek” diyerek askeri birliklerin önünde sloganlar atmak pek de hoş değil. 

Yahu en büyük asker bizim asker değil miydi düne kadar?

Cerablus'a operasyona giden vatan evlatlarının ardından dua etmedik mi birlikte?

Hepsini bir kenara koyalım da askeri birliklerin önünde sanki o asker hainmişçesine sloganlar atanlar, son bir haftada kaç vatan evladının o slogan atanları koruyabilmek için şehadet şerbetini içtiğini biliyorlar mı acaba?

Ben de dahil olmak üzere, herkese soruyorum. Geçtiğimiz hafta cennet vatan Türkiyemizin doğusunda yaşanan terör saldırılarında şehit düşen vatan evlatları için kaç kişi gecenin bir yarısında sokaklara döküldü?

Elektrik kesintisi var, darbe girişimi olabilir diyerek sokaklara dökülüyorsak; bırakın şehit haberini bir emniyet mensubunun burnu bile kanasa sokaklara dökülmemiz gerekiyor. 

Şu an ülkede dar-ül harp var desem ne dersiniz?

Yok ağalar yok. Yarım saat elektrik kesildi diye hengameler yağdırdığımıza göre, her gün bu vatanın toprak bütünlüğünü korumak için toprağa dökülen onlarca şehit kanından haberimiz yok!

Olsa, en azından aynı refleksleri onlar için de gösterirdik. 

Yani mesele, elektrik meselesi değil...

Anladınız mı?