(İnsan içine karışmaktan hoşlanmayan, insanlardan kaçan )

Dünya denen bu hapishanenin, bedenlerimizden oluşan koğuşlarında, ruhlarımızın mahkûm olduğu bir özgürlüğü yaşamaya çalışıyoruz. Parmaklıklarımız birbirinin aynısı… Başımızdaki gardiyan düşüncelerimizi kısıtlayan bir tele-ekran…

Kandırılıyoruz!

Özgürleştikçe köleleşiyoruz, köleleştikçe özgürleştiğimizi sanıyoruz. Fakat hepimiz bir örnek olmaktan kurtulamıyoruz. Hayallerimiz, özgürlük düşüncemiz birbirinin aynısı…

Boğazda kız kulesine karşı oturup dalga sesi dinlemek… Doğa yürüyüşünde yemyeşil ağaçların heybetinin altında yol alabildiğince adımlamak… Sevdiğinin avuçları arasında olan ellerinle, sonsuz bir umman olan gözlerinde kaybolmak… İstediğin zaman alışveriş yapmak… Alışveriş merkezlerinde ellerinde poşetler ile gezmek… Güç olarak görünen paranın cebinde olması… (vesaire.)

Somut düşünüyoruz!

Öğretilmiş bir özgürlüğün ağına yakalanmış, çırpındıkça daha da dolaşıyoruz. Soyut düşünemiyoruz. Rakamların dilini hiç düşündünüz mü? İki kere iki neden dört eder? Aslında iki diye bir şey yok. Dört diye de… Olmayan rakamları anlamlandırmaya çalışıp, düşüncelerimizi sınırlandırıyoruz.

Bizler bu formülden ilkokula başladığımızdan bu yana hiç kuşku duymadık. Çünkü okulda bize öğretilen şaşmaz doğruların, sorgulanması yasak dayatmaların ve asla yanılmaz formüllerin kara tahtadaki yansımalarından biriydi bu yalnızca…

Herkes için aynı kabul ediliyor diye cevabın o olduğuna inanmak ne derece doğru?

Aklımız esir, ruhumuz köle, hayallerimiz tutsak…

Cep telefonlarımız, internetlerimiz, televizyonlarımız var fakat algımız yerle yeksan… Kendimize ait özgül bir meziyetimiz kaldı mı? Bilemiyorum. Adına teknoloji dediğimiz şu uyuşturucunun müptelası olduk.

Filmlerimiz pespaye… Romanlarımız barkodlardan ibaret… Şiirlerimiz gönüllerden uzak…

Hiçbirimiz özgür değiliz.

Hapishaneler dışarda olan insanlardan daha özgür kişilere ev sahipliği etmekte… Düşünebilen, hayal kurabilen, umut edebilen, sevdiklerini özleyen, hasret çeken, görmeden sarılan, anılarının kapısını çalan, pişmanlıklarıyla yüzleşen… Karşısına çıktığı mahkemeden çok, iç muhakemesinde kendini yargılayan…

Güneşin günümüzü aydınlatmasına şahit olan insanlar köle, onu görmeyi hayal edenler ise özgür… Alıştıkça köleleşiyor, kaybettikçe özgürleşiyoruz. İnsan içine karışmaktan, herkes gibi olmaktan hoşlanmıyorum. (Merdümgiriz)

Robotlaşmış ve özgürlüğün dahi standartlarının belirlendiği bu dünya hapishanesinde; ben, ben olduğumda ve düşünebildiğimde varım.

Özgürlük kalbimizde, hayallerimizde… Şu dört duvara aldanmayın. Bunların hepsi yalan, hiçbiri yok. Düşüncelerinizle uçsuz bucaksız papatya tarlalarında gezebilir, kurabildiğinizce koca bir dünyada yaşayabilirsiniz.

Esas olan köleler dışarda, her istediklerini yapabildiklerini düşünüyorlar. Hayatın farkında değiller.

Ne yapınca, ne olunca tam olarak özgür olmuş oluyoruz ki?

Kendinizi özgürlüğün tanımına mahkûm etmeyin. Çünkü özgürlük bir kılıfa sığdırılamayacak kadar sonsuz ve içimizde gizli…