Seçim atmosferine doğru hızlanarak yol alıyoruz.
Demokrasinin ana kuralı gereği sonuçları seçmenlerin tercihleri belirliyor.
Seçmenin tercihlerini de öz olarak; seçmenin beklentileri belirlemektedir.
Şimdiye kadar gerçekleşen seçimlerimizde gördüğümüz gibi tepkisel oylar, çözüme yönelik oylardan daha ağırlıklı.
Her ne kadar çözüme yönelik davranışları tercih eden seçmen kitlesi artmakta ise de yeterli olduğundan kuşkuluyum.
Her ne kadar dünyadaki gelişmeler bizi çözüme yönelik tercihlere doğru yönlendiriyorsa da, kendi çözümlerimiz konusunda yeterince doğru tespitlerden uzağız.
Özellikle Anadolu’nun kırsal kesimlerine doğru duygusal tercihler ağır kazanmakta.
Memleketin asıl kazancından çok, akrabacılık, aşiretçilik,particilik, inanç birliği gibi dayanışmalarla fayda sağlamaya yönelik tercihler öne çıkmakta.
Dünyada, ülkemizde gelişen şartlar artık daha gerçekçi kararları alma zamanının geldiğini gösteriyor.
Bunun sonucu, özellikle kırsal kesimde uzun yıllar içinde bulunulan memleketin potansiyel varlığına uygun projeler , çözümler üretilemediği için, dünyadaki gelişmelerin çok gerisinde kalınmış,
Belki de çöl olan bir İsrail’in tarımsal alanda her türlü gelişmeyi sağlayıp, bizim gibi yılda üç ürün alan topraklara sahip ülkelerin çiftçilerine bile tohum satabiliyorsa,
1,5km² alana sahip Monaco yıllık bir milyar Euro milli geliri üretebiliyorsa,
Konya kadar büyüklükte Hollanda 6 milyar Euro çiçek ihracatı ile( Toplam Tarım İhracatı 92 Milyar Euro) ülkemizin toplam tarım ihracatının ( 15 milyar$) yarısı olabiliyorsa,
Bir cep telefonun firmasının toplam piyasa değeri ülkemizin milli gelirinden fazla ise,
Bunların sebebi o ülkelerin doğru tercihleri, bizleri de duygusal kararlarından kaynaklanmaktadır.
Kendi ülkesinin potansiyelini, insan kaynaklarını, insan becerilerini en faydalı şekilde değerlendirme yeteneğini kazanmış olmalarıdır.
Ülkemizde hala üniversitelerle, meslek odaları, organize sanayi bölgeleri, yerel yönetimler el ele verip potansiyel gücün bereketine (sinerjisine) ulaşamıyorsa,bu aklımızın doğru kullanılamamasıdır.
Bir ilin, ilçenin belediye başkanı, valisi, kaymakamı, ticaret ve sanayi odaları bir ortak paydada buluşamıyorsa ,
Bunları bir araya getirecek akıla, ferasete sahip insanlar sorumluluk alıp devreye girmiyorsa,giremiyorsa,
O beldenin, ilçenin,ilin yönetiminden bahsetmek sadece iyi bir niyet olacaktır.
Ki yüce kitabımız bizlere bir çok öğüdünü verirken ‘’ akletmez misiniz’’ diyerek bize bahşettiği irademizi hatırlatmaktadır.
Yine meşvereti, istişareyi öğütlemektedir.
Emperyalist düzenin bize dayattığı faydacı zihniyetle;
Elimizde bulunan ahşaplarla, ağaçlarla muhteşem bir gemi yapmak yerine, içine bindiğimiz gemiden kendimize küçük sandallar yaparak denizde yol almaya çalışarak sadece kendi suyumuzda dolanıp duruyoruz.
Bu düşünce tarzı ile memleket gemisini ne kadar uzağa götürebiliriz?
Devletin malı deniz yemeyen domuz, bal tutan parmağını yalar diyerek kendimize, içinde bulunduğumuz memleket gemisinin tahtalarını söküp, küçük sandallar yaparak asıl memleket gemisinin batışına zemin hazırlamaz mıyız?
O zaman yapmamız gereken;
Tercihlerimizi yaparken ön plana memleketimizi koymalıyız. Memleketimizi nasıl geliştirebiliriz ona bakmalıyız.
Memleketimiz , Vatanımız kendimizden, ailemizden, aşiretimizden, partimizden daha önceliklidir.
Gelişmiş bir vatanda, memlekette yaşayan insanlar illa ki bu gelişmeden faydalanacaklardır.
Yani örneğimize dönersek, memleket gemisi ne kadar gelişmiş , sağlam, güçlü, büyük modern olursa o zaman o kadar uzak mesafelere rota çizebilir. Sadece sığ sularda değil , okyanuslarda da yol alabiliriz.
Sadece kendi yükünü değil başkalarının da yükünü çekebilir.
Güçlü modern ve gelişmiş bir gemiden kaliteli mürettebatlar yetişir. Namı yedi düvelde bilinir.
Bu ancak dayanışma ile olabilir.
Memleket fikrini geliştirerek ,
Birlikte proje üreterek,
Toplumun gerek insan kaynakları, gerekse potansiyel her türlü kaynağının katkısını ana hedefe yönlendirerek , memleket gemisinin rotasını doğru çizerek, gelişme hedefi etrafında toplanarak yapılabilir.
Bu davranışın önündeki en büyük engel;
İnsanların ümitlerini hayalcilik diyerek kırmaya çalışmak,
İnsanları bölmek, senci benci ocu diye ayırarak toplumun dayanışma ruhuna nifak sokmaya çalışmak.
İnsanların algısını boş hayallerle esas hedefinden saptırmaktır.
Anlık mutluluklarla insanları oyalayıp, insanların uzun dönemli bakış açılarını köreltme siyaseti ile insanı dikkatini uyuşturmaktır,
Bu durumda alınacak en güzel önlem;
Dayanışmak,
Her konuyu konuşmak,
Kesinlikle küsmemek,
Kızmadan önce araştırmak,
İstişare ve meşvereti ana dayanma gücü kabul etmek.
Açık olmak,
Her ne yaparsak yapalım muhabbetle yapmak.
Muhabbetle kalmak.
Allah tercihimizi hayır etsin.
Önce memleket gemisinin rotasını doğru yola oturtalım, o bütün mürettebatı doğru menzile ulaştıracaktır.