Bir seçimin sonuna daha geldik. Aslında yeni bir başlangıç.

Konuşuldu, tartışıldı.. Söylenmedik söz kalmadı. 

Üstelik toplum önderleri olacak insanlar, dillerine hakim olamadılar, hırslarına hakim olamadılar..

Çoğu zaman akılları dillerine yetişmedi. 

Ama her şeye rağmen, her şey konuşuldu. 

Sadece liderler değil, seçmenler de  kendi aralarında konuştular.. Hatta liderlerden daha olgun.Daha bilinçli idi.. 

Televizyonlar da konu enine boyuna, taraflı tarafsız, ama olgunluk içerisinde tartışıldı.. Özellikle parti programları, gerçeklikleri, gerçekleştirilebilir oldukları çok tartışıldı..Liderler Kanal kanal kendilerini ifade etti. Partilerin  uzman vekil adayları kanalların  başvuru konukları idi.. Hatta bu seçim  küçük partiler dahi kanallarda kendilerine önemli bir yer buldu. Tabii olmazsa olmaz  reklamlar;  Kanalları siyasi reklamlar işgal etti adeta.. Reklamlar aynı zamanda programların tanıtımı olarak da kullanıldı!

Bu kadar çok mitingin yapılması ve televizyonda yayınlanması,  mitingleri sıradanlaştırdı.. Ayrı kentler olarak yapılmasına rağmen ekran başında aynı konuların tekrar, tekrar konuşulması olarak algılandı

Yeni bir sayfa, yeni bir başlangıç zamanı..

Hz Mevlana ne güzel demiş:

Her gün bir yerden göçmek ne iyi.

Her gün bir yere konmak ne güzel.

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.

Dünle beraber gitti, cancağızım,

ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

8 Haziran ama tek başına iktidar ama koalisyon,  meclisin büyük çoğunluğunun değişeceği bir vekalet dönemi başlıyor.

Bütün partiler şapkalarını önüne koyup olayları yeniden gözden geçirmeliler;

Biz seçim yaptık ama yaşam gemisi yol alıyor! Ekonomi, siyaset, diplomasi, dünyayı değiştiren politikalar durmaksızın devam ediyor.

Söylenen sözleri, deklere edilen programları güncelleyerek,  merkeze memleketin muktedirliğini koyarak, muasssır medeniyet rotasındaki yerimizi almalıyız.

Kavga dövüş olabilir. Ama memleketin bekası makamların bekasından daha önemli..

Halkın sakin duruşu, sabrı ve seçimi izleme şekli ile artık daha demokratik  bir  politika istiyor..

Din, ırk, salt ideoloji kavramları üzerinden değil, gerçekler üzerinden politikalar istiyor.

Cebini yaşamını olumlu etkileyebilecek içi dolu politikalar. 

Politikaların sebebini merak ediyor.

Bilgilendirilmek istiyor.. Daha şeffaf bir yönetim istiyor.

Sadece Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında konuşulan sonra imzaya açılan değil, kendi tepkilerinin de dikkate alındığı, yönetim sürecinin paylaşıldığı bir yönetim tarzı istiyor.

Kişiye bağlı yönetim değil, kurumsallaşmış bir yönetim istiyor. Bireyler, bu cumhurbaşkanı ve başbakan dahi olsa, doğruları yapsa bile kurumsal bir yapıda olmasını istiyor.

Muhalefetten de alternatif olmalarını, doğruları göstererek muhalefet yapmalarını istiyor. Sadece ne yapılırsa tersini söylemenin zamanı geçti.,

Dünyayı takip eden bir halk var, gündemi takip eden bir halk var. Sosyal medyadan Tv den kendini ifade edebilen , interaktif yaşamı içselleştirmiş bir kamuoyu var.. İktidar ve muhalefet doğruyu yapsın, doğruyu söylesin , onu değerlendirebilecek bir halk var.. Özellikle yeni bir nesil geliyor.. Belki de bu neslin kararı bu seçimde sürprizler yapacak..

Artık dünya ile iç içe olduğumuzu toplum kabullendi. Sınırlarımız içerisinde politika yapmanın başımızı kuma gömmekten başka bir şey olmadığını anladı.  Artık bir köydeki vatandaş internet aracılığı ile dünyanın öbür ucundan alışveriş yapabildiği gibi, dünyanın öbür ucundaki bir üretici, köyümüzdeki bir genci kendi müşteri kitlesi olarak görebiliyor!

Zaman ülkemin medeniyet bayrağını dünyanın her yerinde , her konusunda göndere çekebilecek icraatların zamanı..

Çünkü halk kendisini komşusu ile değil dünya ile karşılaştırıyor.İnsanlık içindeki konumunu ölçüyor..

Bayrağı yükseklere taşıyan ister iktidar olsun isterse muhalefet olsun, halkın gözünde büyüyecek. Yoksa bir dahaki seçimde halkın gözünde çok daha küçük kalabilirsiniz.