Gece, yorgun gözlerimi bir ezginin ahengine hapsettim. Parmak uçlarım dokunmaya korktuğu klavyenin üzerinde… Yazılacak sayfalarca cümle varken suskun olan yüreğim anlamsız sessizliğin ardına takılıp gitmekte…

Papatyalar iliştiriyorum yaralı yanlarımın kulak arkalarına… Senin yanındayım diyenlerin mesafesini görünce, şaşırmıyorum uzun zamandır. Etrafında dört dönenlerin tatlı dilleri, sadece menfaati bitinceye kadar… 

Vicdanınızın sesini açın. Vefasızlık arananlar listesinin ilk sırasında!

Önceden duyguların maskeleri düşürdüğüne inanırdım. Fakat şimdilerde onlarda gizlenen meziyetlerden bihaber… 

Herkes insan içine çıkarken yüzünün tüm kusurlarını örten bir makyaj yapıyor. Yoğun kapatıcılar, pürüzsüzleştiriyor duyguların yarattığı mahzun ifadeleri… Menfaat gölgelendirip ortaya çıkarıyor yüz şeklini… Gurur parlatıyor elmacık kemiklerini… Kırmızı popüler bir özgüven de kendini besbelli ortaya koyuyor. 

Doğallıktan yanayım. Gözenekleriyle, sivilceleriyle yeri geldiğinde siyah noktaları ile gurur duymalı insan. Kaz ayakların göz çevreni işgal etmişse kimin umurunda?.. Sen, seni var eden her çizginle sensin. Gizleme varlığına anlam katanlarını…

Benlerinde benliğini bulmalısın ya da yaşının verdiği alın çizgilerinde tecrübelerinin farkına varmalısın. Üç günlük dünya diye boşuna demiyorlar kardeşim. Üçün biri geride kaldı. İkincisinin üzerinde adım atmaktasın. Üçüncüsüne ise garantin yok.

En çok bunu seviyorum işte… Neyi mi?

Her şeye rağmen kusurlarımla da olsa kendimle barışık olmayı… İnsanın düşüncelerinin, beyninin ve yüreğinin makyajı olması gerektiğine inanıyorum. 

Yüzüne kat kat boya, pudra sürsen ne olur?.. Önyargısız ve egosuz bir yüreğin olmadıktan sonra… 

Kirpiklerinin uzunluğundan bakmamalısın kimseye… Bazen sinir bozucu bir sivilcenin bile senden bir parça olduğuna sevinmelisin. 

Kimse sana güzelsin diye saygı duymaz. Ama bilinçli, kültürlü olan her insan el üzerinde tutulur. Şöyle bir söz vardır, çok severim: 

“Yollarda pürüzsüz ve dümdüzdür fakat altından kanalizasyon geçer.”

Şikâyet etmek ne haddimize… Biz şükretmeyi öğrenenlerdeniz. Makamımız edep, muhakememiz vicdan… İdam kararı çıktı menfaatlere. Kimi gözyaşı döker, makyajı gözaltlarını karartır, kimi ise ayakta alkışlar… 

Gece yorgun gözlerimin daldığı sahneyi çok uzaklara çocukluğuma taşıdı ezginin melodisi… Bir salçalı ekmeği yarıdan bölüp tebessümle arkadaşıma verirken buldum kendimi… Saf, masum, temiz… Toprakta oynadığımız bilyelerim, rüzgârda göklere kadar süzülen uçurmam… 

Ne varsa güzellikten yana bölüşmüştük o zamanlarda… Şimdilerde güzellikler gün yüzü görmez oldu. Bu ne yaman çelişki!

Çocukluğumda yağan yağmurları kova kova biriktirseydim de şimdi dünyayı onunla yıkasaydım, temizlenir miydi acaba onca kir pas, boya?..