AKP MKYK Toplantı ertesi AK Parti Genel Başkanı; AK Partinin Genel Başkanı ve Başbakan Adayı olarak Sayın Ahmet Davutoğlu'nu açıkladı. Ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olsun.

Sayın Genel Başkan; Aday belirleme kriterlerinden bir tanesinin, Üç dönem kuralı olduğunu söyledi.

Açıkçası bu kuralı uygulamanın bir milat olduğunu düşünüyorum. Kurumsallaşma dönemine bir açılım olduğunu düşünüyorum. Daha şimdiden CHP Genel Başkanlığına adaylığını açıklayan Muharrem İnce İki dönem seçim kazanmaz iktidara gelemezsek, Genel başkanlıktan çekilirim dedi. Güzel yansımalar. Diğer partiler, sivil toplum örgütleri, kamu kurumları ve Yerel yönetimlerde de bunun yansımaları olacağını düşünüyorum.
Belki görünürde bu sistem Recep Tayyip Erdoğan'ı koruyor görünse de güzel bir başlangıç.
Aslında bu sistemi özel sektörde de uygulamalı. Ben olmazsam olmaz mantığı toplumun genel yarası. Bu sistem hiyerarşide kariyer hareketinin önünü açacak, yeni düşünce ve fikirlerin hızla hiyerarşinin üst seviyelerine doğru yükselmesini sağlayacak. Yeni fikirler, yeni bakış açıları toplumun önünü açacak. Ayrıca kurumların belirli noktalarında, yeteneksizlik seviyelerine gelmiş, kendini yenileyemeyen, yerini korumak için kurumun ya da devletin önünü tıkayan yöneticilerin sebep olduğu zararların bedelini yıllardır ödüyoruz.

AK Parti madem böyle bir sistem hareketini başlattı, kurumsallaşma hareketini devletin her kademesine yaysın. Kurumsallaşma belki hızı yavaşlatır ama daha emin adımlarla yol almamızı sağlar.
Küçük deniz araçlarının manevrası kıvrak olur, ancak deniz aracı, yük ve menzil büyüdükçe manevra ihtiyacı ve kabiliyeti azalır. Okyanuslarda yol alıyorsa, zaman alır ama artık rotası çok daha düzenli hazırlanır, tiziz bir planlama yapılır ve uzun yolun yolcusu demir alır.

Bu kadar güçlü bir hükümet ve meclis ve Cumhurbaşkanı; yönetimin, bu muktedir gücünü, yetkileri, kurumlara devretme becerisi şeklinde yönlendirebilirse, Yeni Türkiye'nin rotasını da otomatiğe bağlamış olur. Ülkenin geleceğini, kişilerin becerilerinden alıp, kurumların marifetlerine teslim etmiş olur.

Bu yönde çok güzel adımlar atıldı, Askeri bürokrasi, sivil bürokrasinin devlet üzerindeki etkileri, artık hızla milletin temsilcilerine geçiyor. Ama çok önemli bir bürokratik güç hala yerinde bulunuyor. Hemşeri bürokrasisi. Bu bürokrasi tanıdık hemşeri kadrolaşmaları ile kurumları ehliyet, bilgi, beceri, kriterine göre değil kendi ihtiyaçlarına göre yönlendiriyorlar. Bazen bir şehrin hemşeri bürokratik gücü, o şehrin menfaatlerini ülke menfaatlerinin üzerinde tutabiliyor, ya da kendi şehri için alternatif maliyeti çok yüksek kaynak israflarına sebep olabiliyor.

Ve hala şu ana kadar AK Partililer bir olayı değerlendirirken Genel Başkan düşünmüştür diyebiliyor. Parti içi istişarenin çok kuvvetli olduğunu, son sözün genel başkanda olduğunu biliyorum, ancak genel başkan sempatisi aklın uyuşmasına sebep olmuş gibi. Bunu uzun dönem zararlarını sonuçta ülkemiz çekecektir. Tabii parti de! Açık toplum siyasetin içinden başlar çünkü siyaset toplumun önünü açmak için var olan bir kurum.

Sistemi harekete geçirmek isteyen hükümet; kurumların işleyişini, kurallarını, bilime, evrensel hukuk kurallarına, hakkaniyete, prensiplere bağlamalıdır. Tabii kendi kültürümüzü evrensel normlarda ve ilkelerde yeniden harmanlayarak özgün bir şekilde. Muasır medeniyet illaki; bir ülke ve ülkeler topluluğu da değildir. İnsanı baş köşeye oturtan, insanlık makamını egemen kılan, hak adalet kavramlarını yaşamın her alanında, her varlık ve canlı için yaygınlaştıran bir sistem olmalı. Ve kişisel değerlerle değişmeyen ancak bir bireyin bile haklı, doğru adaletli talebini en üst düzeyde karşılayabilecek bir sistem. Özgür düşüncenin kurum içerisinde, toplum içerisinde yeşerip evrensel olabilme kabiliyeti olan sistem.

Dünyanın adalete, vicdana haklının güçlü olmasına her zamankinden fazla ihtiyaç duyulduğu bu dönemde; ülkemizin dünyanın bu ihtiyacını karşılaması yaşamsal bir zorunluluk. Çünkü modern dünya kapitalist ve emperyalist bakış açısı içerisinde insanlık kavramını kaybetti. Sadece olaya görünürde ülke menfaati ama gerçekte bazı ekonomik güçlerin talepleri doğrultusunda bakarak güçlünün haklı olduğu bir dünya düzenin hakim olmasını sağladılar.

Madem Yeni Türkiye diyoruz; At üzerinde savaş kazanılır, at üzerinde devlet yönetilmez. Devlet kurumları ile yönetilir. Tabi istişarenin ve meşveretin açık olduğu kurumlar.