Büyük milletler lisanın (siz dil diyebilirsiniz) köküne bakmaz. Başka dillerden kelimeler gelir veya başka dillere bizden kelimeler gider. Öztürkçe olarak 1930'lu yıllarda tatbik edilen ve Güneş Dil teorisi denen ecnebi birinin müdahalesiyle kısmen kurtarabildiğimiz Türkçemiz, o yıllardaki tatbik edilen korkunç katliamının yaraları halen mevcudiyetini devam ettirmektedir. Türk milleti dinamik ve diri olduğundan "fatih" hususiyeti vardır. Ancak lisan bakımından Arapça kadar zengin değildir. 

Şuurlu atalarımız bunun farkına vararak Arapçadan binlerce kelime alarak güzel Türkçemizi zenginleştirmişlerdir. Ehemmiyetine (siz “önemine” diyebilirsiniz) binaen diyebilirim ki, 1930'da Türkçemize tatbik edilen korkunç katliama rağmen yani yabancı kelime iddiasıyla Arapça-Farsça kelimelerin atılmasına matuf çalışmaya rağmen günümüzde kullanmakta olduğumuz kelimelerin en az yüzde 50'si Arapça kökenlidir.

ŞUNU UNUTMAMAK LAZIMDIR; "Fethedilmiş" kelimeler vardır ve bunların kökenleri Türkçe değilse bile milletimiz bunları kullana kullana Türkçeleştirmiştir. 

Netice olarak biz milletçe cihan devletler kurmuş bir iradenin halefi mevkiindeyiz ve "tangırtılı ve tungurtulu" kelimelerle iktifa edemeyiz. Kendini köksüz olarak görenler varsa yani kuruluş ve tarihe çıkış noktası olarak Cumhuriyet'in kurulduğu tarihle eşleştirenler varsa onlar varsın gitsin 250 kelimeyle oyunda oynaşta olsunlar.

BİZ TÜRK MİLLETİNE MENSUBUZ VE CİHANŞUMÜL BİR MİRASIN TEMSİLCİLERİYİZ. 

Zira biz içine kapanan, pasif olan, yönetilen, güdülen ve batının peyki olmayı kabullenmiş bir topluluk olmayı reddediyoruz. 

Biz milletçe herkesi en az bizim kadar haysiyetli ve şerefli olduğunu kabul eden bir zihni hassasiyete sahibiz ve muhataplarımızdan da aynı hassasiyeti bekliyoruz. 

Biz güdülmeyi reddediyoruz gütmeyi de. 

Biz asimile olmayı kabul etmiyoruz asimile etmeyi de. 

Biz propaganda yapmıyoruz ve yapmayız da. 

Biz ilhamımızı sevgili peygamberimizden alan millet olarak tebliğ yaparız ve yapıyoruz. 

Atalarımızın kullandığı lisanı kullanmayı tercih ederiz. Biz biliriz ki, dil sadece anlık iletişimi temin etmez. Dil aynı zamanda bize, maziden hatıra ve irfan getirir. Yani dünden bugüne lisan vasıtasıyla intikal eden irfan ve kültür vasıtasıyla milletçe birliğimizi muhafaza ederiz. Birlik ve beraberliği muhafaza ederek istikbale emin adımlarla ilerleriz. 

"Olanak" ve "olasılık" gibi köksüz kelimelerle lisanımız muhafaza edilemeyeceği gibi mevcut imkânlarımızı da kaybederiz. 

Dil bir milletin varlık sebebidir. Dil kaybedilirse nesiller yok olur.