Öyle bir dönem içerisinde yaşıyoruz ki bir sonraki gün ne olacak öngörmemiz maalesef ki mümkün olmuyor. Farklı bir açıdan bakarsak, küresel anlamda belirlenen bazı değerlerin bile yeri geldiğinde ne kadar önemsiz ve de geçersiz olduğunu anlıyoruz.

ÖRNEKLENDİRELİM

  • Ticaret yapma özgürlüğü (Ticaret savaşları vardı hani kısıtlamalar vb. Şimdi toptan kısıtlanıyor)
  • Seyahat özgürlüğü (İnsanların seyahat özgürlüğü önlenemezdi hani… ama bir anda ters düz olduk)
  • Demokrasi ve halkın kararları (Ülke yöneticilerinin koronavirüs kapsamında aldıkları önlemler demokratik mi? Hadi halk oylamasına gitsek ya!)
  • İnsanların tecrit edilmesi (insanları nasıl evlerine hapsedersiniz… Örneğin İtalya’da yaşananlar hani Avrupa Birliği ve özgürlük naraları… Tırnak içerisinde Kuzey Kore’den ne farkınız kaldı!)

Sonuçta bir şey öğrenmemiz lazım. Dünya ölçeğinde insanoğlunun geçmişten günümüze getirdiği bir birçok değer ve gelişme sonucunda bir anda her şeyin yerle bir olabileceği bir dönem içerisinde yaşadığımızı 2020 yılı, bizlere avam tabirle çimçik atarak kendimize getirdi. Tabi getirdiyse.  Bu dönem bize insanoğlunun ne kadar teknolojik olarak gelişmiş bir dönemde yaşıyor olsa bile aciz olduğunun bir hatırlatmasını görüyoruz…

ULUSLARARASI KURULUŞLAR VE BİRLİKTELİKLERDE ACİZ KALDI

  • Dünya Ticaret Örgütü, hadi bakalım üye ülkelerle ticareti şöyle güzelce düzenleyin de görelim.
  • Dünya Sağlık Örgütü, hadi bakalım tüm ülkelerin uygulayacağı bir virüs önleme paketini ortaya koyun. Pandemi ilan etmek meseleyi çözmüyor
  • Avrupa Birliği, Hani topluluk içerisinde insan dolaşımı serbesti. Bırakın topluluğu ülkeler kendi içerisinde ev yasağı getiriyor.
  • NATO, hadi bakalım koronavirüs biyolojik bir saldırı ise, bu virüse karşı Füze savunma sistemlerini konuşlandırın. Topyekûn mücadele nerede 5. Maddeyi işletsenize. Düşman kim bu arada?

KISACA

Ey insanoğlu ne yaparsan yap, küçük bir zerre niteliğindeki bir virüse karşı bir anda aciz kaldın. Unutma ne olursan olsun yine de acizsin haddini aşma hatırlatması olabilir mi? Acaba

GÖÇMEN MESELESİNİ BİR HATIRLATALIM

Suriye meselesinin başlaması ile birlikte ülkemiz, birçok mülteciyi (3 milyondan fazla) misafir etti, ediyor da. Avrupa ve gelişmiş ülkeler ise hani insan hakları ve uluslararası hukuk naraları atıyorlardı ya işte onlarda kıyıda köşede sessiz kalıp bu insanlara kucaklarını açmamışlardı. Son dönemlerde ise Türkiye’nin mültecilerin Avrupa’ya geçişini engellememe kararı alması ile birlikte ne kadar vahşileştiklerini ve bu vahşiliğe nasıl ödenek ayırdıklarını Yunanistan üzerinden görmüş olduk.    Başka bir açıdan bakarsak, ülkemiz bu mülteciler için Avrupa’ya geçişte bir güvenlik duvarı oluşturmuştu. Aynı soğuk savaşta olduğu gibi Rusya’ya karşı güvenlik duvarı olduğumuz dönemleri hatırlayalım. Ama şimdi bu oyun bozuldu.

Maalesef mültecileri ülkemizde barındırma konusunda da ülkemizde birçok acımasız eleştiri ve bakış tarzları da oldu. Farklı bir bakış açısıyla bu düşünce sahipleri kendilerine göre haklı da olabilirler ama dediğim gibi farklı bir açıdan ama çok şükür hem milletimizde hem de devletimizde tek açı olan ve inancımız gereği yapılması gerekenler galip geldi ve biz misafir etmeye devam ettik ve ediyoruz da.

NE ALAKA GÖÇMEN VE KORONAVİRÜS DERSENİZ?

Bende şaşkınım birden bu noktaya nasıl geldiğimden. Aslında şaşkınlık hali var ama bu şaşkınlık buraya nasıl geldiğimle alakalı değil.

Öncelikle Hükümetimizin ve tabi ki de Sağlık Bakanımızın gayretleri neticesinde Koronavirüs çok şükür ülkemize çokta sirayet edemedi, inşallah ‘ta edemeyecek. Fakat Allah göstermesin de bu öyle bir virüs ki ne kadar önlem alırsanız alın önlemeniz bir yere kadar olur, bir yerden sonra sizlerde diğer ülkeler gibi aciz kalırsınız. O yüzden günümüz modern tabiriyle şans faktörü çok önemli.

BİRAZCIK DÜŞÜNDÜM, AKLIMA GELDİ BİLMEM SİZ NE DERSİNİZ?

En son şaşkınlık halimin ne olduğunda kalmıştık. Şaşkınlığım, günümüz modern tabiriyle “nasıl bu kadar şanslı olabildik?” Yani yanı başımızdaki İran, Avrupa bu virüsten kırılırken, siyasetçiler, sanatçılar, futbolcular, basketbolcular dünyanın farklı yerlerinde yaşayan ünlü -ünsüz kişilere böyle sirayet eden bir virüs varken, gerçekten nasıl bu kadar şanslı olabildik?

Aklıma geleni paylaşayım. Belki katılırsın belki de katılmazsınız. Acaba yıllardır sahip çıktığımız, ev bark verdiğimiz göçmenler var ya… Bütçeden kaynak aktarıp doyurduğumuz, iş verdiğimiz, halk olarak yardım ettiğimiz insanlar var ya. Evet acaba sırf inancımız ve devlet geleneği olarak yaptığımız bu sahiplenme neticesinde YARATAN bize ve ülkemize rahmet nazarıyla bakıp bizi sahiplenmiş olabilir mi? Siz ne dersiniz bilemem ama şans dediğimiz faktör bu işi karşılamaz onu net biliyorum. Doğrusunu Allah bilir diyelim.

SONUÇ Şu an için insanoğlu “küresel hapse” mahkum olmuştur. Suçu ise kendine işlediği İnsanlık suçudur. Bu suçların azalması ve Azad olunmak dileği ile…