Bir Kurban Bayramı daha geride kaldı. 

Aile olarak bir araya toplanıp bu ibadeti idrak etme gayreti içerisinde olduk. Bizim ailemiz açısından mutlu ve huzurlu bir Kurban Bayramı geride kalmış oldu. Aynı lezzeti ve tadı önümüzdeki yıllarda yaşamak dileğimiz.

Ancak İslam Âlemi açısından aynı şeyi söylemek mümkün değil!

Her yıl olduğu gibi yine kan ve gözyaşı içinde geçirilen bir bayram!

Irak, Suriye, Yemen, Mısır, Libya, Doğu Türkistan'ın sahibi Uygur Türkleri vs. kan ağlıyor. 

Türkiye'nin Güney Doğusu ateşe atılıp kaynatılmak isteniyor. Halk bu şer odaklarına karşı feraseti ile karşı koysa da bazı makam ve mevki sahipleri bu durumu devam ettirmeyi kendileri için fayda telakki ediyorlar. 

Bütün bu olumsuzluklara bir de İslam Âlemini meydana getiren insanların eğitimsizliği ve bencilliği ekleniyor. Sonuçta bu yıl olduğu gibi önce vinç faciası sonrada çıkan izdihamda dokuz yüzün üzerinde Müslüman hayatını kaybediyor. Buna da “Takdiri İlahi” deyip geçiyoruz. 

Gerçekten alınması gereken tedbirlerin alınmaması, ihmaller, boş vermişlikler, adam sendecilik, kalite yerine kayırma, iş bilme yerine birilerinin adamı olma gibi kriterlerin ön plana çıktığı bir dünyada bu işlerin olması kader olmasa da sıradan olaylar haline geliyor.

***

İslam  lemi şu anda Orta Çağı yaşıyor.  

Avrupa bu işi sırası ile yaparken biz tersine yapıyoruz. Avrupa yani Hıristiyan Âlemi Orta Çağdan Modern Çağa geçiş yaptı. Biz yani İslam Âlemi ise Modern Çağdan Orta çağa geçiş yaptık ve bu kafayla devam edersek karanlık çağa doğru yol alacağız.

8. ve 15. Yüzyıllarda rasathanelerimiz ile gök bilimleri konusunda zirvede iken İbn-i Sina gibi tıp alanının zirvesi sayılan bir bilim adamını, Ali Kuşçu gibi matematik ve gökbilimcimizi yetiştirmiştik. 

Bu dönemde yetiştirdiğimiz dünya çapında ki bilim adamlarımızdan bir kaçının ismini sizlerle paylaşmak istiyorum.  Bunlar Tıp, Astronomi, Matematik, Felsefe, Sosyoloji ve Fen Bilimlerim dalında çalışmış ve çalışmaları halen günümüz bilim dünyasına ışık tutan insanlar. 

İbn-i Sina (980- 1035), İbn-i Rüşt (1226-!), Farabi (872-950), Ömer Hayyam (1048- 1131), İbn-i Heysem (965-1040), Biruni (973-1048), Kutbettin Şirazi (1236-1311), Razi (865-925), Nasiruddin Tusi (1201-1274), Ebu Musa Cabir (721-815), İbn-i Haldun (1332- 1406), Kindi 801-873), Abdurrahman es-sufi (903-986), El- Kazvini (1203- 1283), Ali Kuşçu (1403- 1474), Harizmi (780- 847), Gıyaseddin Cemşid (1380- 1429), Fergani (!.- 870)

Burada isimlerini yazdıklarım İslam Modern Çağının yetiştirdiği bilim adamlarından sadece bir kaçı. İsimleri tek tek yazacak olsam sayfalar dolusu bir liste çıkar ortaya. Ancak 16. Yüzyıl ile duraklama dönemine giren İslam Âlemi 17. Yüzyıl itibari ile gerileme dönemine giriyor ve şu anda yaşadığımız milenyum denilen çağda ise Orta Çağı yaşıyoruz. Her geçen zaman diliminde de bu gerileme devam ediyor.

***

Orta Çağı yaşayan İslam Dünyası başına gelen her türlü musibeti kader olarak görüyor ve bu musibetlere boyun eğmeyi dini bir vecibe olarak kabul ediyor.  Aynı onuncu ve on üçüncü yüzyıl Avrupa'sında yaşayan insanlar gibi!

Maden çöker yöneticiler kader der geçer, vinç devrilir yüzün üzerinde Müslüman hayatını kaybeder kader der geçeriz, sel baskını olur onlarca insan hayatını kaybeder biz yine kader der teselli buluruz. Hac ibadeti gibi sabır ve özverinin zirvede olması gereken bir ibadetin ifası sırasında izdiham çıkar sekiz yüze yakın Müslüman hayatını kaybeder, binin üzerinde kişi yaralanır biz yine suçu kadere atarız. 

Halbuki son ve en mükemmel dinin mensupları olan bizlere “İlim Çin'de de olsa bulun” ve İlim müminin yitik malıdır, nerede bulursa alsın” mealindeki hadisler yol gösterici olmalıdır. Ve yine “Tedbir kuldan, takdir Allah'tan” sözü bizim için söylenmiştir.

Bu durumdan kurtulmanın yolu yine İslam'dadır. Ne zaman Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V.) dünyevi bir kelam ettiğinde “BU ALLAHTAN BİR VAHİY Mİ YOKSA SİZİN FİKRİNİZ Mİ?” diye soran ashabın bilinç düzeyine erişiriz işte o zaman kurtuluruz!