Çeşitli vakıf ve derneklerin yönetim kurullarında görev aldı. Uzun bir dönem Millî Görüş kadrolarında fiili siyasetle de iştigal eden Halil İbrahim Dağ, Konya’ya dair önemli noktaları anlattı. Konya’nın farklı ve manevi anlamda güzel bir şehir olduğunu belirten Dağ; “Mevlâna Hazretlerinden tut da Hacıveyiszade Mustafa Efendi Hocamız gibi nice mübarekler var. Allah feyiz ve şuur versin¸ Konya’nın manevi havası bambaşka. Tahir Büyükkörükçü Hocamızın tabiriyle¸ Konya bir karpuz kabuğu kadar da kalsa içinde yaşayınız buyuruyor. Erbakan Hocam ve Tahir Hocamla birlikte 10-15 sene umrede hacda bulundum. Çok manevi ahvallerini gördüm” ifadelerini kullandı. 

Çocukluğunuz nerede geçti? Çocukluğunuzun geçtiği semtten ya da köyden biraz bahsedebilir misiniz?

Benim çocukluğum Konya’nın Çumra ilçesinin Karkın kasabasında geçti. 1935 yılında Karkın’da doğdum. Karkın genellikle çiftçilik ve hayvancılıkla geçimini sağlayan bir kasabaydı. Çocukluğumdan itibaren 33 yaşıma kadar çiftçilikle iştigal ettim. Temelden beri benim bir ahvalim var¸ sosyal yapı ile yakinen ilgilenirim. O yıllarda Karkın’da genel toprak birleştirme reformu yapıldı. Onun yönetim kurulunda görev aldım. Daha sonra Karkın kasabası belediye meclis üyeliği ve reis vekilliği yaptım. Babam 1942 yılında vefat etti. 1949 yılında bir çift öküz almak suretiyle 14 yaşında çiftçiliğe başladım. 1965 yılında ise bir traktör aldım. Bu arada çocuklarım yetişti ve fevkalade geniş bir çiftçilik yaptık. Netice¸ köy yerinde kendi koyunlarımızı gütmekten tut da kosayla ekin biçmeye varıncaya kadar çiftçilikle meşgul oldum. 1969 yılında Konya’ya hicret ettik.  

Eski Konya hakkında neler söylemek istersiniz? Değişen¸ mekânlar mı¸ yoksa bizler miyiz?

Konya’da çok enteresan bir değişim var. Ben 1969 yılında Konya’ya geldiğimde inanır mısın yüzde altmış kamış çelenli ev vardı. Sedirler ve Topraklık tarafında otururduk¸ hiçbir başı açık kadın geçmezdi. O zaman iltifat¸ hürmet¸ samimiyet¸ ihlâs¸ huzur¸ birbirine bağlılık vardı. Şimdi hafızan almayacak şekilde Konya büyüdü. O zamanlar Kovanağzı’nda bir dostum vardı¸ bisikletle ziyaretime gelirdi. Şimdi bırakın bisikleti¸ her birimizin arabası var ama ziyarete gidemiyoruz. Allah yardımcımız olsun¸ birbirimizden bir kopma var. Birbirini tanımamazlık var. Komşu komşuya bakamıyor¸ çıkamıyor. İlgi alaka kesik yani. Benim anlattığım 50 sene önceki durumla şimdi fersah fersah fark var. Bunun için bütün temennim Allah’tan birlik beraberlik isterim¸ samimiyet isterim. Demek istediğim Konya hem yapı olarak değişti hem de büyüdü. Bunun yanında insanımız da değişti. 10-12 sene devam eden cuma irşad ekibim vardı. Bu vesileyle Konya’nın muhtelif yerlerini gezerdim. 

Hadis-i şerif hükmüne göre komşu hakkında Resulullah Efendimiz öyle çok bahsediyor ki sanki varis olacak zannettim diyor. Hocaefendi bana yedi sağ¸ yedi sol¸ yedi ön ve arka komşunun bizde hakkı var derdi. Ben bir misal verdim. Kapı bitişik komşumla hal hatır soramamışız. Bir gün araba yıkıyordu¸ sohbet ettik¸ halini hatırını sordum. Dört senedir üç metre arayla oturmamıza rağmen birbirimizi tanımıyoruz. Ben dedim ki hocaefendiye ama tanımamak da şu kaide var¸ camiye¸ cemaate gelmiyor. Gelmemenin sebepleri zaten o diyor. Sen varacaksın sebep ne¸ ağrın mı var¸ ihtiyacın mı var¸ susuz musun¸ aç mısın diye soracaksın diyor. Hata bizde de var. Büyük olarak biz ilgi göstermiyoruz¸ alaka göstermiyoruz. Göstermek istiyoruz ama yakınlık bulamıyoruz.        

Konya sizin için ne ifade ediyor?  

Konya evliyalar yatağıdır. Bir ara büyükşehir belediye meclisinde görev yaptım. Büyükşehir belediye başkanımız latife etti. Konya yerin altından idare ediliyor diye. Konya’da yedi tane peygamber yattığı rivayeti var. Mevlâna Hazretlerinden tut da Hacıveyiszade Mustafa Efendi Hocamız gibi nice mübarekler var. Allah feyiz ve şuur versin¸ Konya’nın manevi havası bambaşka. Tahir Büyükkörükçü Hocamızın tabiriyle¸ Konya bir karpuz kabuğu kadar da kalsa içinde yaşayınız buyuruyor. Erbakan Hocam ve Tahir Hocamla birlikte 10-15 sene umrede hacda bulundum. Çok manevi ahvallerini gördüm. Karkın’da olduğum halde Elhamdülillah çocukluğumuzdan beri şeriatımıza kavi idik. Karkın’da olmamıza rağmen bir soru soracak olsak Hacıveyiszade Mustafa Efendi Hocama gidelim derdik. Allah bu mübarek zatların şefaatlerinden bizleri eksik etmesin.   

Mesleğinizi bilinçli mi seçtiniz yoksa bir yakınınızın etkisi mi oldu?

33 yaşında Konya’ya geldikten sonra ticaretten hiç anlamaz iken ilk olarak perakende kavun karpuz işiyle iştigal ettim. Bir kamyon karpuzu 1000 liraya alır¸ bir miktar kâr ekleyip satardım. Üç ayın içinde 1200 lira zarar ettim. Kavun yetiştiricisiyiz ya terazi 12 kilo gelse 2 kilosunu almazdım. Bir lira on beş kuruş tutarsa 15 kuruşunu almazdım. Zararım buralardanmış. Buna rağmen esnaflığa devam ettim. Ben bu mesleğe devam ederken mahdumlarım çelik eşya ve kaportacıda çalışıyorlardı. 1973 yılında büyük mahdum çelik eşya işine heves etti. Meram Sanayisi’nde A tipi bir dükkânda çelik eşya dükkânı açtık. İsmini de Dağ-San yaptık. Çok geniş çapta üretim yapıp¸ Devlet Malzeme Ofisi de dâhil çok farklı yerlere satış yaptık. Sandalye¸ masa ve dolap gibi büro malzemeleri üretiyorduk. 1979 yılında güneş enerjisi imalatına başladık. Çocukları sanata verirken hiç teşvik edenimiz yoktu. Meslek seçimi tamamen Allah’ın takdiri ilahisiyle oldu. Çocuklarım şu anda da güneş enerjisinden elektrik üretiyorlar.      

Biraz da eski Ramazanlardan bahsedebilir misiniz? Çocukluğunuzda Konya’da Ramazan ayı nasıl geçerdi?

Benim de öğretmenim olan Nuri Hoca 1942 yılında Hadim Kaplanlı köyünden Karkın’a nakil olmuştu. Kabri cennet olsun Karkın’a geldiğinde Ramazan idi. O zaman babam sağdı. Nuri Hoca diyor ki bana sudan başka yiyecek hiçbir şeyimiz yoktu. Sahurda kapım çalındı¸ baban Ahmet Ağa başında bir tepsi içinde envai çeşit yiyecek getirmiş ve bizi sahura kaldırdı diyor. Babam¸ Nuri Hocayı Kaplanlı’dan tanırdı. Ramazan münasebetiyle öyle ilgi görürdük. Birbirimize saygı¸ iltifat ve hürmette kusur etmezdik. Ramazan’ın bambaşka bir ahvali vardı. Öyle bir yaşantımız vardı ki bir yaş küçüğü¸ bir yaş büyüğünün yanında sigara içmezdi. Hiçbir zaman başımız çıplak gezmezdik. Mutlaka takke giyerdik. Yönetim kuruluna geldiğim zaman senelerce alışamadım¸ başımdaki takkeyi atamadım. 

Bizim bir Solak Emmi vardı kabri cennet olsun. Karılar Pazarı’nın yanına Fatma Ablayla gelmiş. Solak Emmi diyor ki ben Aziziye Camii’nin yanı vardım¸ Fatma Abla yok. Bir baktım Karılar Pazarı’nın orada duruyor. Hayrola niye gelmiyorsun deyince¸ erkeklerin önünden geçilir mi demiş. Burası köy yeri değil¸ geçmezsen gidemeyiz diyerek yollarına devam etmişler. Yine o dönemlerde bir berber dükkânına girdiğimiz zaman büyüklerimize sıra vermekten tıraşa oturamazdık. İltifat buydu. Babam rahmetlik falan komşunun iki üç gündür ocağı tütmüyor bir bakın derdi. Birbirimizi kontrol ederdik. Maneviyattan geliyor bunlar. Şimdi şurada ölüp gitsen kimsenin haberi olmaz. Üstümüzde bir kadın oturuyor. Bir kulağı az duyar. Sağlam kulağının üzerine yatmış¸ bir türlü kaldıramadık¸ polis getirdik. Başına bir şey geldi zannettik. Burada kimsenin kimseden haberi yok ama köy yeri böyle değildi. Köyümüz o dönemde 250 haneli idi. Köyün öbür ucunda bir doğum olsa kadınlar ziyarete giderlerdi. Her şey dayanışma içerisinde yapılırdı. Sevgi ve saygı vardı. Ne yazık ki şimdi biz de batılılara benzemeye başladık.  

Günümüzde de Ramazan kendine has güzellikleriyle geçiyor. Konya’nın Ramazan günleriyle ilgili neler söylemek istersiniz?

Her şeye rağmen maneviyatta da bir ilerleme var. Gençlerde bir gelişme var. İftarda hayır kurumlarının vermiş olduğu yemeklerden tutun da belediyemizin yardımlarına kadar bir gelişme var. Allah şuur versin¸ Ramazan ayı rahmet ve bereketle geçiyor. Nüfus artışından mütevellit insanlar arasında bir kopukluk oluştu ama yine de insanlar birbirini arayıp soruyor. Allah feyiz versin¸ birlik beraberlik versin¸ samimiyet versin.

Günümüz Konya’sında sizi en çok etkileyen ve ‘Burada kendimi çok huzurlu hissediyorum’ diyebileceğiniz semt¸ mahalle¸ sokak ya da mekân neresidir?

1969 yılında Konya’ya geldiğimde Topraklık’ta odun kömür satıyordum. Birine kömür verirken adam bana nerelisin diye sordu. Karkınlıyım dedim. Adam¸ sen Karkınlı değilsin dedi. Sen müneccim misin¸ ben aslen Hadim’in Kaplanlı köyündenim¸ babam oradan gelme dedim. Ertesi gün ilkokul öğretmenim ziyaretime geldi. Karkın’dan kalkıp Konya’ya gelmişsin¸ neden Topraklık’ı seçtin dedi. Topraklık ile Karkın’ın hiç farkı yok¸ niye Meram’a Yeni Yola¸ Eski Yola gitmedin diye espri yaptı. Ha Topraklık olmuş ha Meram¸ aslında fark eden bir şey yok. Allah feyizle İslam’ı yaşamayı kısmet etsin. İnandığın gibi yaşarsan her yer senindir. 

Ben çok büyüklerle oturdum kalktım. Elhamdülillah dualarını aldık. Yakınlık gösterdik. Tevafuk burada üç daire yaptırdım¸ buraya oturdum. Kovanağzı’nda oturduk¸ Sedirler’de oturduk¸ Topraklık’ta oturduk. Şu caminin (Hz. Osman Camii) yaptırma müteşebbis heyet başkanıydım. Yıllarca manevi hizmette bulunmaya gayret ettik. Komşularımızdan çok memnunuz. Gördüler mi hal hatır sorarlar. Allah şahit şuraya Afganistanlılar geldi¸ ihtiyacınız neyse söyleyin dedim. Komşularımızı görüp gözetmeye çalışıyoruz. Birbirimizden memnunuz Elhamdülillah.     

İmkânınız olsa¸ size öyle bir yetki verilse Konya’ya nasıl bir hizmet yapardınız?

On beş sene büyükşehir belediye meclis üyeliği yaptım. Yüksek tahsilimiz yok¸ belediye başkanı olamayız. Geniş misaller vermek istemem. Müsait değilim. Ama manevi hizmetlerde bütün gayretimle koşturmaya çalıştım. Garipler bana “vakıf dede” derlerdi. Fakir fukaranın hizmetine koşardık. Cenab-ı Hak bana böyle bir imkân verse yine hayır hasenat işleriyle uğraşırdım. Sorumlu olduğum 12 medresem vardı. Konya’da 7-8 bin çift ayakkabı toplardım. Hâlâ elan toplarız¸ hayır kurumlarına dağıtırız. Şimdi vakıflar var. Bunlar fersah fersah yol aldılar. Cenab-ı Hak hazineler verse hayır hasenata sarf ederim inşallah.    

Hatıralar hakkında düşünceniz nedir? Siz de hatıralarınızı yazıyor musunuz ya da yazmayı düşünüyor musunuz?

Bende bir defter var. Deftere 1960 yılından bu tarafa rahmetin yağışından tutun da yangın¸ sel¸ deprem gibi afet hallerini yazdım. Hatta çok yakına kadar Karkın’da ölümleri yazardım. Torunlarım bunu toparlarız dede diyorlar. Ayrıca burada bine yakın fotoğrafım var. Bunların içerisinde yurtdışına yaptığım seyahatlere ait fotoğraflar da bulunuyor. Öyle yazılarım¸ hatıralarım var ki bunlara bir yön verilip sırasıyla yazılması lazım. Seksen yaşını geçtik¸ bunu derken de Allah’a sığınırım. Büyüklerden birine sormuşlar¸ efendim yaşınız kaç diye? Haddi aştık demiş. Yani 63’ü geçtikten sonra yaşlarını söylemeye hayâ ederlermiş. Bunun için haddimizi aştık. Ama hatıralarım pek çok. Hazırlayacak¸ yön verecek torun lazım.  

Konya değil de bir başka şehirde yaşasaydınız hangi şehri tercih ederdiniz?

Milletvekilleriyle¸ belediye başkanlarıyla Avrupa¸ Amerika ve Asya’da pek çok ülkeyi gezdik. İnanır mısın¸ 12 gün Amerika’da kaldık. Yaşantı sıfır. Namaza durduk¸ etrafımızı silahla çevirdiler. Namaz kılıyoruz¸ namazın “n” sini bilen yok. İtaat¸ itikat hiç yok. Başlangıçta dediğim gibi Konya’nın havası bambaşka. Konya’dan başka bir tarafa gitmem¸ gitmeyi de düşünmedim. Ömrümün sonuna kadar Konya’da yaşamak isterim Elhamdülillah.  

Sizce başarının sırrı nedir? Bu konuda gençlere neler tavsiye edersiniz?

Başarının en büyük sırrı dürüstlüktür. Ciddi durmak¸ dik durmak lazım. İhlâslı¸ samimi ve sözüne sadık olmak gerek. Gençliğe tavsiyem İslam’a sımsıkı sarılsınlar. Din ve diyanetine bağlı gençlerin sayısı her geçen gün daha da artıyor Elhamdülillah. Birlik ve beraberlik içerisinde¸ Allah ve Resulüne itaatli bir gençlik istiyorum. 

Çağımızın en önemli meselesi sizce nedir?

Çağımızın en büyük meselesi terördür. Terör halledilirse her şey hallolur İnşallah. Allah feyiz versin. Bir FETÖ belası çıktı¸ ortalığı ağ gibi sarmış. İnsanın hafızası almıyor. Gece gündüz tüylerim ürperiyor¸ yani bir tane şehit gelince hafızan almıyor¸ üzülüyor insan. İyi bir gayret var¸ İçişleri Bakanımızın deyimiyle teröristlerin kökü kazınacak inşallah. Suriye’den tut da Irak hatta İran’ın olduğu karışık bir coğrafyada yaşıyoruz. Bunu çözmek de güç görünüyor ama birlik ve beraberlikle bunları da aşacağız. Dua ediyoruz inşallah.   

Sivil toplum kuruluşları hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? 

Sivil toplum kuruluşlarının yönetim kurulu başkanı sadık bir dostumuz. Ben cemiyetin içinde çok kaldım. Şimdi şu benim konuşmalarım hal ve hareketlerim otuz sene öncesine göre çok değişti. Allah’ım bu örnek verdiğim kişileri şaşırtmasın. İstismar ettirmesin. Çok geniş çapta gayret sarf ediyorlar. Sadece Konya’da değil¸ nerede bir sıkıntı varsa oraya koşturuyorlar. Manen sorumluyuz zaten. Afrika’da açlıktan ölen çocukların hattı hesabı yok. Bizim bir elimiz yağda¸ bir elimiz balda. O açlıktan ölen çocukların vebali bizim üstümüzde. Afganistan’da¸ Sudan’da¸ Somali’de bir aç aile varsa onun hesabı bizden sorulacak. Onun için bizim vakıf ve derneklerimiz bu acıları dindirmek için çalışıyor. Devletin uzanamadığı işleri dernek ve vakıflarımız yapıyor. Özellikle Konya’mız bu konularda üstüne düşeni hakkıyla yapıyor. Allah yardımcımız olsun. 

Bu güzel söyleşi için teşekkür ediyorum¸ Allah razı olsun. 

Allah cümlemizden razı olsun Ahmed’im.

HALİL İBRAHİM DAĞ KİMDİR?

03 Haziran 1935 tarihinde Konya’nın Çumra ilçesine bağlı Karkın kasabasında doğdu. Babasının adı Ahmet¸ annesinin adı Hacer’dir. Dağlı Ahmetler lakabıyla bilinen bir sülaleye mensup olan Halil İbrahim Dağ’ın baba tarafından kökeni Hadim ilçesinin Kaplanlı köyüne dayanmaktadır. Karkın İlkokulunu bitirdikten sonra Karkın Kuran Kursunda; Kuran¸ Tecvit ve Arapça gibi dersler alarak dinî tedrisatını tamamladı. Köyde ikamet ettiği süre içerisinde çiftçilikle iştigal etti. Askerlik hizmetini tamamladıktan sonra Karkın Belediye Meclis Üyeliği’ne seçildi. 1969 yılında Konya’ya taşındı. 1970 yılında kavun karpuz satışıyla başladığı ticarete 1973 yılında Topraklık semtinde mahrukatçılıkla devam etti. 1973-1978 yılları arasında Konya Mahrukatçılar Derneği’nin (Odası) başkanlığını yaptı. 1973 yılında kardeşi ve çocuklarıyla birlikte Meram Sanayisi’nde çelik eşya sektöründe faaliyet gösteren bir işyeri açtı. 

1989 yılında Karatay Belediye Meclis Üyeliği’ne seçildi. 15 yıl Konya Büyükşehir Belediye Meclis Üyeliği yaptı. Konya Fatih Kuran Kursunda 25 yıl süreyle dernek başkanlığı yaptı. 47 yıldan beri yürüttüğü Karkın Kuran Kursu vakıf başkanlığı görevine hâlen devam etmektedir. Çeşitli vakıf ve derneklerin yönetim kurullarında görev aldı. Uzun bir dönem Millî Görüş kadrolarında fiili siyasetle de iştigal eden Halil İbrahim Dağ¸ hayatının her döneminde hayır hasenat işleriyle yakinen ilgilenmiş ve ilgilenmeye de devam etmektedir. 12 civarında caminin yapımıyla dernek yönetiminde görev alarak bizzat hizmet etti. “Dağsan Amca” adıyla da bilinen Halil İbrahim Dağ¸ dört çocuk babasıdır.

AHMET KUŞ

Editör: TE Bilişim