TİMAV öncülüğünde Kazakistan'da düzenlenen 4. Uluslararası Dini Araştırmalar ve Küresel Barış Sempozyumu tamamlandı. TİMAV’ın organizasyonu ile Selçuk Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi, Ahmet Yesevi Üniversitesi ve Kazakistan al-Farab Üniversitesi’nin ortaklığında düzenlenen sempozyum, Kazakistan'ın Türkistan kentinde Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Ahmet Yesevi Üniversitesi Kültür Merkezi'nde Türkiye ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen 59 akademisyenin bildiri sunduğu sempozyumda, bu yıl ana tema “Doğu-Batı Medeniyetlerinin İnşasında Tarih, Kültür, Sanat, Felsefe ve Din” olarak belirlendi.

İNSANLIK “DİNFOBİK” BİR HALE SÜRÜKLENİYOR

TİMAV Genel Başkanı Ecevit Öksüz, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, böyle bir organizasyonu düzenlemekten dolayı onurlu ve mutlu olduklarını söyledi.

Hoca Ahmet Yesevi'nin binlerce talebesiyle Anadolu'nun İslamlaşmasına katkı sunduğunu belirten Öksüz, gönül medeniyetinin baş aktörlerinden Hoca Ahmet Yesevi'nin şehrinde bulunmaktan dolayı da programın anlamlı olduğunu dile getirdi.

Öksüz, medeniyet birikiminin insanlığın ortak değeri olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu:

"Bu ortak değere ne kadar hizmet üretebilirsek kendimizi o kadar nasipli hissederiz. İnsanlık acı, gözyaşı ve belirli bölgedeki kardeşlerimizin vatansızlaştırılmasıyla karşı karşıya. Bir tarafta batı, diğer yanda doğu. Türedi medeniyetler ve kadim medeniyetler... Kadim medeniyetin varisleri olarak ortak sorumluluklarımızı canlandırmamız ve güçlendirmemiz gerekiyor. Sağlam bir duruşu ortaya koymamız gerekiyor. Özellikle Avrupa'da İslamofobik faaliyetlerin hangi boyutlara ulaştığına şahitlik ediyoruz. Bununla sadece insanlarla İslam arasında değil, din ve insanlar arasına güçlü duvarlar örülüyor. İnsanlığın gönül dünyasını imar eden din olgusu bitirilerek seküler ve pozitivist bir yapıya dönüştürülmesi hedefleniyor. Bu anlamda İslam Dünyası'na karşı yürütülen İslamofobik faaliyetlerin, onu besleyenlerin tarafına da yöneleceğini, bunun tüm dinlere karşı 'dinfobik' faaliyete kayacağını düşünüyorum."

İNSANLIK İÇİN BİR KURTULUŞ REÇETESİ ARAMAK HEPİMİZİN GÖREVİ

İslam coğrafyasında kan ve gözyaşının dinmediğine işaret eden Öksüz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Medeniyetler çağından, çatışmalar ve düzensizlikler çağına ilerleyen insanlık için bir kurtuluş reçetesi aramak hepimizin görevidir. Bu düsturdan hareketle medeniyet üzerine yeniden ve her daim tazelenen bir bakışla düşünmek kaçınılmaz bir vazifedir. Yaşadığımız bunalımlar çağında bu vazife daha da anlamlı bir ideale dönüşmektedir. Tarihtenve köklerimizden gelen bağın, bugüne doğru köprüler kurarak taşınması hem günümüz hem de gelecek tasavvurumuz adına büyük önemi haizdir.  Bu bölgede Türk-İslam tarihinin yüzlerce hatta binlerce yıllık medeniyet birikimini görüyoruz. Bugünün yaşayanları olarak acaba bizler, 'yüz yıl sonrasına hangi medeniyet unsurlarını bırakmış olacağız' diye sormamız gerekiyor. Bu sorunun cevabını da çözüm yollarıyla sempozyumda akademisyenlerimiz müzakere edecek. Sempozyumda doğu-batı demeden insanlığa tarih, kültür, sanat, felsefe ve din alanında ortak bir yorum daha üretilmiş olacak" değerlendirmesinde bulundu.

Öksüz:“Türkiye ve Türkiye’deki STK ve üniversite temsilcilerinin gerek kurumsal gereksek bireysel olarak İslam ve Türk dünyası ile ilişkilerini geliştirmeleri gerektiğine vurgu yaparak, “İnsanlığın ortak iyiliğini murat eden, tarihin en büyük gönül medeniyetlerini inşa eden İslam’ın ve İslam’a hadim olan milletlerin şartsız, amasız bir şekilde daha fazla bir araya gelebilmesi elzem görünmektedir. Bunun için de uluslararası ölçekte programlar organize eden STK’larımızın oluşması, var olanların gelişmesi, üniversitelerimizin, basın ve entelektüel sermayemizin hem coğrafi hem kültürel olarak hareket alanlarını, etkileşim alanlarını geliştirici çözümlere odaklanması gerekmektedir. Görülmüştür ki; geleceği inşa ve ihya için, geçmişle bugüne, bugünle yarına kültür, sanat, felsefe ve din gibi alanlarda, sosyal bilimlerde sağlam, köklü yeni köprüler kurmak bir zorunluluktur” dedi.

KUTALMIŞ: TÜRKİSTAN HAVZASI TARİHTE İLMİN VE BİLİMİN MERKEZİDİR

Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Kutalmış da Kazakistan coğrafyasının insanlık ve İslam âlemine çok sayıda ilim adamı yetiştirdiğini dile getirdi.

Kutalmış, “İnsanlık tarihi boyunca ve özellikle günümüzde kültür ve dinlerin insanlığın en temel vasıfları olduğunu, küresel barışın, çok kültürlülüğün, çok dinli ve çok dilli kültür yapısının tarihte bu coğrafyada gerçek anlamında yüzyıllarca dostluk ve barış içinde yaşatıldığını;   Yesi, Taraz, Taşkent, Buhara, Hive gibi bölgelerin tarihte, çok sayıda dinin, kültürün, inancın, lisanın ve etnik unsurların bir arada barış içinde yaşadıkları topraklar olduğunu  vurgulayarak günümüzde, Ortadoğu ve Müslüman halkların yaşadığı yerler başta olmak üzere, dünyanın hemen her yerinde savaş, hoşgörüsüzlük, açlık, kavga  ve çatışmalara şahit olunduğunu” dile getirdi.

ÖZENSEL: İSLAM DÜŞÜNCE TASAVVURUNDA ESAS ALINAN HAKİKATTİR

Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı ve Nevşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ertan Özensel de, sempozyumun ana temasına değinerek, “Batı Medeniyet tasavvuru insanlık değerini hiçe sayan perspektifle dünyayı algılamakta ve değerlendirmektedir. Özellikle kendi dışındaki medeniyetleri yok sayan düşünce,  bugün tüm insanlığı tehdit eden noktaya ulaşmıştır. İslam medeniyeti kendi dışındakileri diğeri görürken Batı medeniyeti ise ötekileştirmiştir. İslam düşünce tasavvurunda esas alınan hakikat olmuştur. Yani kendi dışındaki medeniyetleri ötekileştirmeden hiçbir bir zaman onları yok saymamıştır. İslam medeniyetlerinde kendi dışındaki inançlara hukuki statü verilerek hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır. Nitekim İslam hukukunun temel kaynakları vahiy olarak gönderilen Kur-an ve onun hayata tatbik edilmiş biçimi Sünnet olmuştur” diye konuştu.

16 OTURUMDA 59 BİLDİRİ SUNULDU

Bir açılış ve bir kapanış olmak üzere toplam 16 ayrı oturumda, ulusal ve uluslararası olmak üzere, alanında uzman akademisyenlerin katılımlarıyla 59 bildirinin sunulduğu sempozyum, 13 Nisan Cuma günü Ahmet Yesevi Üniversitesi Türkistan Yerleşkesi Kültür Merkezinde yapılan “Kapanış Paneli” ile sona erdi. Panele; Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Kutalmış, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. TaljanRaimberdiev ve Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Eren, TİMAV Genel Başkanı Ecevit Öksüz’ün yanı sıra davetliler katıldı.

Balıkesir Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Bayyiğit oturum başkanlığında gerçekleşen kapanış panelinde, Konya İl Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş ve Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Demirci birer konuşma yaptılar.

Konuşmaların ardından kurumlar arası hediye takdimi ile devam eden 4. Uluslararası Dini Araştırmalar ve Küresel Barış Sempozyumu toplu hatıra fotoğrafı çekimi ile tamamlandı.

4. ULUSLARARASI DİNİ ARAŞTIRMALAR VE KÜRESEL BARIŞ SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

1- 4. Uluslararası Dini Araştırmalar ve Küresel Barış Sempozyumu, “Doğu-Batı Medeniyetlerinin İnşasında Tarih, Kültür, Sanat, Felsefe ve Din” temasıyla 11-13 Nisan 2018 tarihleri arasında Kazakistan/Türkistan’da gerçekleştirilmiştir. 

2- Sempozyumda bir açılış ve bir kapanış olmak üzere toplam 16 ayrı oturumda ulusal ve uluslararası akademisyenlerin katılımlarıyla 59 sunum gerçekleştirilmiştir. 

3- İslam dünyasının içinde bulunduğu durum, İslam medeniyetinin temellerinin ana unsurlarına ve diğer medeniyetlerle tarihi süreç içindeki etkileşimlerine yeniden dikkatlice bakmayı ve ilmi ortamlarda tartışılmasını gerekli kılmaktadır.

4- Günümüzde Batı medeniyeti, dünyada yaşanan olayları dikkate aldığımızda insanlık temel değerlerini hiçe sayan bir perspektifle dünyayı algılamakta ve değerlendirmektedir. Batı medeniyetinin bu yaklaşım tarzı, bugün bütün insanlığı tehdit eden bir noktaya ulaşmıştır.

5- İslam Dünyası, Batı medeniyetinin hegemonik söylem ve eylemlerinden etkilenmiş ve en iyimser bakışla reaksiyoner bir tutum içine girmiştir.

6- Gelinen bu noktada İslam medeniyetinin kendisini yeniden sorgulama, köklerini ve kökler üzerine inşa ettiği sağlam geleneğini ve kültür birikimini günümüz bağlamında özellikle sosyal bilimler ve bilim felsefesi açısından yeniden inceleme gereği hâsıl olmuştur.

Bu süreçte İslam medeniyetinin köklü bir medeniyet olduğu, sosyal, siyasi, ekonomik ve eğitim kurumları ile sağlam temellere oturduğu, dinamik, tekamüle elverişli, açık bir medeniyet olduğu gerçeği yeniden gündeme getirilmiştir.

7- Ancak İslam dünyasında medeniyet üzerine çalışma yapanların kavram kargaşasına düştüğü ve nitekim İslam medeniyetini yok sayarcasına güçlü bir İslam medeniyetinin inşasının gerekliliğine vurgu yaptıkları görülmektedir. Oysa İslam medeniyetinin bir inşaya değil, ihyaya ihtiyacı olduğu fikrinin altı çizilmiştir.

8- Güçlü bir İslam geleneğinin temel unsurları olan İslam bilim, irfan/hikmet ve sanat geleneğini yeniden yorumlama ve çığır açan teorilerin geliştirilmesine duyulan ihtiyaç gündeme getirilmiştir.

9- İslam medeniyetinin bu üç geleneğine katkı yapmış ve damga vurmuş âlim, arif, bilge ve sanatkârlarının bıraktıkları eserlerin yeniden dikkatlice incelenerek günümüze ve gelecek nesillere aktarılmasının gereği vurgulanmıştır.

10- Ayrıca, sivil toplum kuruluşlarının sosyal hayattaki yeri ve rolünün, İslam medeniyeti tarihi bağlamında yeniden değerlendirmeye tabi tutularak asli işlevlerine uygun hale getirilmesi için çaba sarf edilmesi gereklidir.

11- Sonuç olarak; 3 gün boyunca sunulan ve tartışılan bildiriler bağlamında, metodik ve sistematik çalışmalar yürütecek, akademi ve STK işbirliğine dayanan kurumların tesisi elzemdir. Bu nedenle bu gibi sempozyumların devamına ve daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim