Vah ne yazık, nasıl eyleyim gariplikte
Gariplikte gurbet içinde kaldım ben işte;
Horasan ve Şam ile Irak'a niyet eyleyip
Garipliğin çok değerini ben işte;
Neler gelse, görmek gerek O Hüda'dan;
Yusuf'unu ayırdılar o Kn'an'dan
Doğduğum yer o kutlu Türkistan'dan
Bağrıma taşı vurup geldim ben işte;
Gurbet değil Mustafa gibi erenlere
Otuz üç bin sahabe ve arkadaşlarına
Ebu bekir, ömer, osman, Murtaza'ya
Gurbet değdi onlara hem, söyleyeyim ben işte;
Gurbet değse, pişkin eyler çok hamları
Bilge eyler, hem seçkin eyler çok sıradanları
Giyer çul elbise, bulsa yer yemekleri
Onun için Türkistan'a ben işte;
Gariplikte yüz yıl dursa, misafirdir
Tahtı, bahtı, bağları zindandır
Gariplikte kul oldu o Mahmud Sultan
Ey arkadaşlar, gurbet içinde yandım ben işte;
Gariplikte Arslan Baba'm arayıp buldu
Gördüğü sırları perde ile sarıp örttü
"Allah'a hamd olsun gördüm" dedi, izimi öptü
Bu sırları görüp hayran kaldım ben işte;
Arzuluyum akrabalık ve dostluğa
Ulu babamın türbesi o Ak Türbe'ye
Babamın ruhu saldı beni bu gurbete
Hiç bilmem, nasıl kusur eyledim ben işte;
Kul Hoca Ahmed, söylediği Hakk'ın yadı
İşitmeyen dostlarına kalsın öğüdü
Gurbete dönüp öz şehrine döndü yine
Türkistan'da mezar olup kaldım ben işte,