Köprüden geçenden 33 akçe geçmeyenden 40 akçe döve döve alırdı. Bunu niçin böyle ederdi? Onun için ki menden deli, menden güçlü er var mıdır ki çıka, menümle savaşa derdi. Menüm erliğim, bahadırlığum, cılasunluğum, yiğitlüğüm Rum'a, Şam'a gide, culana."derdi.

Meğer bir gün köprüsünün yamacına bir bölük oymak konmuştu. O Obada bir yahşi, hub yiğit sayru düşmüş idi. Allah emriyle ol yiğit öldü. Kimi oğul diye, kimi kardeş diye ağladı. Nagehandan Deli  Dumrul çapar etti. Eydür:

-Mere kavatlar, ne ağlarsuz, menüm köprümün yanında bu gavga nedir, niye siven edersüz?" dedi. Eyitdiler: "Hanım bir yahşi yiğidimiz öldü, ana ağlıyoruz." didiler. 

Deli Dumrul," Mere yiğidinizi kim öldürdü? Eyitdiler: "Vallahi bey yiğit, Allahü Teâlâ'dan buyruk geldi. Azrail ol yiğidin canını aldı."

Deli Dumrul eydür:  "Mere, Azrail dediğiniz ne kişidir ki adamın canını alıyor? Ya Kadir Allah, birliğin varlığın hakkı için Azrail'i menim gözüme göster! Onunla savaşayım, çekişeyim, dırışayım, yahşi yiğidin canını kurtarayım, bir daha güzel yiğidin canını almaya." dedi. Döndü evine geldi.

Deli Dumrul'un sözleri Hak Teâla'ya hoş gelmedi: "bak bak bak! Mere deli kavat! Menim birliğimi bilmez. Birliğime şükür etmez. Menim ulu dergahımda godamanlık eyleye." Dedi.  Azrail'e buyruk eyledi: "Ya Azrail, var, ol dahi deli kavatın gözüne görüngıl, benzini sarartgıl, canını hırıldatgıl, algıl."

Deli Dumrul, 40 yiğidi ile yiyüb içüb otururken nagehandan Azrail çıkageldi. Azrail'i ne çavuş gördü ne kapucu. Deli Dumrul'un gören gözü görmez oldu, tutan elleri tutmaz oldu. Dünya âlem Deli Dumrul'un gözüne karangu oldu. Çağırup Deli Dumrul'u soylar, bakalım ne soylar: " Eydür, canda ne heybetli kocasın. Kapucular seni görmedi. Çavuşlar seni duymadı. Menim görür gözlerim görmez oldu. Tutar menim ellerim tutmaz oldu. Titredi menim canım cuşa geldi. Altın ayağum elimden yere düştü. Ağızım içi buz gibi, sünüklerüm tuz gibi oldu. Mere sakalcığı agca koca, gözceğizi çönge koca. Mere ne heybetli ihtiyarsın söyle mana. Kazam belam dokunur bugün sana" didi.

Böyle dediği için Azrail Deli Dumrul'a hiddetlendi: "Mere Deli kavat, gözümün çönge olduğunu neden beğenmiyorsun? Gözü gökçek (güzel) kızların, gelinlerin canını çog almışım. Sakalımın ağardığını ne beğenmezsin? Ag sakallı, kara sakallı yiğitlerin canını çog almışım. Sakalımın ağardığının manası budur."didi. 

"Mere deli kavat, öğünürdün, derdin al kanatlu Azraill menim elime gerse öldüreydim. Yahşi yiğidin canın anın elinden kurtaraydım, derdin. İmdi mere deli, geldim ki senin canın alam. Verir misin yohsa menimle cenk eder misin?" dedi.

Dedi Dumrul eydür: "Mere al kanatlı Azrail sen misin?" didi.

-"Evet, menim." Didi.

Bu yahşi yiğitlerin canını sen mi alursun?" didi.

-Evet, men alurum ." didi

Deli Dumrul eydür: Mere kapucular kayıyı kapatın!" didi.

"Mere Azrail men seni geniş yerde isterdim. Dar yirde iyi elime girdin evla mı?" didi. Kara kılıcın sıyurdu, eline aldı. Azrail'i çalmağa hamle kaldı. Azrail bir güvercin oldu, pencereden uçtu, gitti.

…Deli Dumrul elini eline çaldı. Kas kas güldü. Eydür: "yiğitlerim Azrail'in gözünü öyle bir korkuttum ki geniş kapıyı kodu, dar bacadan kaçdı. Çünkü menim elimden güvercin gibi kuş oldu. Mere, men anı kormıyam doğana aldırmayınca." didi. 

Durdu, atına bindi, doğanın eline aldı. Ardına düştü. Bir iki güvercin öldürdü. Döndü, evine geldi. Yürürken Azrail atının gözüne göründü. At ürktü, Deli Dumrul'u getürdü, yire urdu.(vurdu) Kara başı bunaldı, bunlu kaldı. Ag göğsünün üzerine Azrail basub kondu. Beya yırlardı. Şimdi hırlamağa başladı. Eydür:

"Mere Azrail! Aman. Tanrının birliğine yoktur güman. Ben seni böyle bilmez idim. Uğrulayın can aldığun duymaz idüm. Düğmesi (tepesi) büyük bizim dağlarımız olur. Ol ki dağlarımda bağlarımız olur. Ol dağların kara salkumları, üzümü olur. Ol üzümü sıkarlar, al şarabı olur. Ol şarabdan içen esrük (sarhoş) olur. Şarabluydum, duymadım. Ne söyledim bilmedim. Beyliğe usanmadım, yiğitliğe doymadım. Canum alma Azrail meded!" dedi.

Azrail eydür: "Mere Deli kavat! Mana ne yalvarursun! Allahü Teâlâ'ya yalvar. Menüm elimde ne var? Men dahi bir emir oğlanıyım." didi.

Deli Dumrul eydür: "Ya pes, can viren, can alan Allahü Teâlâ mıdır?

-Beli, oldur. Didi. Döndü Azrail'e: "Ya pes, sen ne eylemeklü kodassın. (kendini beğenmiş, bencil) Sen aradan çıkgıl. Men Allahü Teâlâyla haberleşeyim."didi. Deli Dumrul burada soylamış, bakalım ne soylamış. Eydür: 

Yücelerden yücesin. Kimse bilmez nicesin. Görklü Tanrı, nice cahiller seni gökde arar. Yirde ister. Sen hod müminler gönlündesin. Daim duran Cebbar Tanrı… Baki kalan Settar Tanrı. Menüm canumu alur olsan sen algıl. Azrail'e almağa komagıl." didi. 

Allahü Teâla'ya Deli Dumrul'un burada sözü hoş geldi. Azrail'e nida eyledi: "Çün Deli kavat menüm birliğimi bildi. Birliğime şükür kıldı. Ya Azrail! Deli Dumrul, can yirine can bulsun.  Anun canu azad olsun"didi.

Azrail eydür:

"Deli Dumrul! Allahü Teâlâ'nın emri böyle.  Oldu kim Deli Dumrul canı yerine can bulsun, anun canı azad olsun."

Ve didi Deli Dumrul, eydür: "Men nice can bulayım. Meğer bir koca babam ve bir karı anam var. Var gel gidelim. İkisinden biri canun vire, algıl, menüm canumu kogıl."didi.

Deli Dumrul yürüdü babasının yanına geldi. Babasın elin öpüp söylemiş. Bakalım ne söylemiş:

Devamı var

(Dede Korkut Hikâyeleri, Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Bunu Beyan eder hanım Hey, s. 154 v.d, Dresten Nüshası Tıpkı basım, TOBB YAY. C:2,2014/ANKARA) 

(sayru: hastalık, didi: dedi, mere: bire, nagehan: ansızın, kavat: korkak, ceasretsiz, karangu: karanlık, altun ayağum: altun kadehim, sünük: kemik, agca: akça, çog: çok, çönge: fersiz, gökçek: güzel, yohsa: yoksa, yır: söylemek, )

Editör: TE Bilişim