Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, “Vefatının 101. Yılında Muallim Ayaşlı Şakir” anlatıldı. Eğitimci ve tarihçi Ali Işık,  Konya’da şahsiyet olarak Ekmekçi Hayık ile Ayaşlı Şakir’i araştırdığını ve her ikisinin de hayatlarında benzer şeyleri yaşadıklarını ve hayat hikâyelerinin tevatüre dayalı olduğunu, bu sebeple tam anlaşılamadıklarını ve çelişkili durumların söz konusu olduğunu ifade ederek sohbetine başladı. Ayaşlı Şakir’in hayatının çelişkilerle dolu olduğunu ve kendisini bu açıdan çok uğraştırdığını ve uğraştırmaya da devam ettiğini belirten yazar Ali Işık, yazdığı “Ayaşlı Şakir” adlı kitabının da hikâyesini kısaca anlattıktan sonra Ayaşlı Şakir’in ismini ilk defa kendisinden Osmanlı Türkçesini öğrendiği Ali Osman Koçkuzu’dan duyduğunu söyledi.  Konya Lisesi kitaplığında bulduğu Faik Soyman ile Muhlis Koner’in 1933’de birlikte yazdıkları “Ayaşlı Şakir” adlı risaleyi bir solukta okuduğunu kaydeden Işık, bu eseri tashih edip tekrar ele almak istediği yıllarda Sefa Odabaşı ile Hasan Özönder’in verdiği ve edindiği daha başka yeni bilgi ve belgeler sayesinde kendi kitabının da 18 sene sonra Çimke yayınları arasında çıktığını dile getirdi. Merhum Ayaşlı’nın 1871 yılında Ankara Ayaş’ın Dervişimam Mahallesinde dünyaya geldiğini, babası Nazif Ağa’nın ümmi bir kişi olduğunu ve annesini de küçük yaşta kaybettiğini söyleyen Işık, ilk tahsilini, Rüştiye’yi Ayaş’ta tamamladıktan sonra Kur’an’ı hıfzettiğini ve 13-14 yaşlarında da Arapça ile Farsça öğrendiğini, 15-16 yaşlarında da yazı yazmaya ve şiir söylemeye yöneldiğini ve tahsilini tamamlamak için gönderildiği İstanbul’da da medreseye devam ettikten sonra 1889’da imtihansız olarak Dârülmuallimîn’ekabul edilerek bu okulun İbtidâî, Rüşdî ve Âli Edebiyat kısmını bitirdiğini ifade etti.

AYAŞLI ÇOK YÖNLÜ BİR ŞAHSİYETTİ

Halka pek karışmayan ve inziva hayatı yaşamayı seven Ayaşlı Şakir’in keman çaldığını, yağlı ve sulu boya ile kara kalem resimler yaptığını dile getiren Işık, Şakir Efendi’nin Saltanat’a karşı İslamcı düşüncede ve Muallim Naci ekolüne dâhil olduğunu, Tokat’ta Müftü ile ters düştüğünden dolayı statüko ile karşılaştığını da belirterek yaşadığı bazı tatsız olayları da anlattı. Bu yaşadıklarını 369 beyitten oluşan “Büyük Şüphe” adlı şiirinde dile getirdiğini hatırlatan Işık, Konya’da başını Kambur Tevfik Bey’in çektiği Filibeli Sıtkı Dede, Tavaslı Osman Efendi, Çumralı Hüseyin Efendi, Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun gibi gönül ehli, irfan sahibi kimselerin bulunduğu ve bir tasavvuf yapılanması olan Bezm-i Muhabbet” halkasına da girdiğini ve Tokat’tan Konya’ya tekrar geldiğinde mamülen emekliye ayrıldığını ve değişik haller de yaşamaya başladığını kaydeden Işık, 18 Haziran 1917’de vefat eden Ayaşlı Şakir’in mezarının Şemsi-i Tebrizi türbesine yakın bir yerde ve kabir taşının da İnce Minare Müzesi’nde olduğunu söyledi. 

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim