Hükümetin en başarılı olduğu alan 'her ne kadar Konya nasibini tam olarak alamamış olsa da' sağlık yatırımları ve yol ağı ile ilgili yatırımlar.

Gerçekten takdire şayan. Bunu muhalif olanlar da söyleyebiliyor. 

Hükümetin en başarısız olduğu alan ise ne yazık ki 'eğitim'. Belki de üzerinde en çok düşünülmesi gereken, en çok tartışılıp konuşulması ve netleştirilmesi gereken alan eğitim.

Her şeyin başı eğitim, klişe söylemle 'eğitim şart'.

Biz ne yaptık ne ettikse eğitimin şartlarını yerine getiremedik. Yapboz oyununa döndü bu iş. Sürekli yeni bir şeyler deniyoruz. Tutarlı, ayakları yere sağlam basan bir eğitim sistemimizin olduğunu söylersek, yanlış olur.

Sınav sistemi sürekli değişiyor. Şu sınavı, bu sınavı o sınavı derken, bir de baktık ki anaaa ne görelim, sınav odaklı bir eğitim sisteminin altyapısını sağlam oluşturmuşuz.

Sınav odaklı ama maalesef eğitim odaklı, bilgi verme odaklı değil!

Geçenlerde Avrupa'dan kesin dönüş yapıp gelen bir ağabeyimle uzun uzun sohbet ettik. Çocuklarını Konya'daki okullara kaydettirdi. Avrupa'daki eğitim sisteminden uzun uzun bahsetti. Sonra bir de buradaki sistemin görünen aksaklıkları üzerine konuştuk. 

Avrupa'da temel eğitim çağında olan çocuklara dik çizgi çekmeyi, yatık çizgi çekmeyi, italik yazmayı, el yazısını, harfleri, kelimeleri, kısacası okumayı yazmayı ilk etapta öğretmiyorlarmış. 3. sınıftan itibaren öğrencilerin bu eğitimi yoğun bir şekilde sağlanıyormuş. 

Merak ettim, ilk 3 yıl çocuklar okula boş yere mi gidiyorlar diye. O ilk 3 yılda çocuklara değerler eğitimi veriyorlarmış. Artık neye inanıyorlarsa, o inançlarını çocukların beynine iyice nakşediyorlarmış. Temel ahlaki değerlerini (nasıl bir ahlaktır bilemiyorum), kültür ve ananelerini, kendi toplumlarına mâl olmuş ve efsaneleşmiş insanları öğretiyorlarmış.

Bizde ise daha birinci sınıftan, belki de çocuğun zihin yapısı bu eğitimi almaya uygun değilken başlıyoruz 'a de bakıyım, c yap bakıyım' demeye.

Sonrasında Ali'yi ata bindirip, Talat'a topu tutturmaya başlıyoruz.

Aslında bizim eğitim sistemimizdeki sorunların temelinde sadece yukarıda belirttiğimiz bu maddeler değil, fazlası var. Öğretmenler, öğretebilmek için kendilerini ne kadar adapte edebiliyorlar, tartışılır.

Özellikle içinde bulunduğumuz süreçte! Okul yöneticileri, hatta Milli Eğitim müdür ve amirleri dahi diken üstünde duruyor. Atamalara bulaşan siyaset, paralel doğrultuda ilerliyor.

Sonra bir de sendikalar var. Temelde amaçları eğitimcilerin haklarını savunmak, talep ve isteklerini ilgili mercilere ulaştırmak.

Bakıyoruz, bu işlevlerini yerine getirirken öğretmen atamalarına varıncaya kadar birçok alanda bu sendikalar etkili olabiliyor.

Şimdilerde pek çok şey konuşuluyor kulislerde. Buraya kadar anlattıklarım, bu kulislerde konuşulanların bir kısmıydı. 

Zaten o kulisler yok mu o kulisler...

Hatta bazı cemiyetlerin de eğitim camiasında parmak oynattıkları, atamalara bir işmarla yön verebildikleri konuşuluyor kulislerde.

Yine bu kulislerde deniliyor ki, okullara müdür atamalarında da bu bazı sendikalar büyük etkiye sahip. Buna karşılık olarak iktidar partisinden bir Konya milletvekili de ekip oluşturmuş ve arkasında bir cemiyet var. 

Ben demiyorum, kulisler diyor.

Ekip oluşturup çalışacak kadar önemli mi bu müdür ve öğretmen atamaları? Sendikal güç açısından evet. Ama işin en önemli boyutu olan eğitim, şimdilik yine arka planda duradursun. İyi kötü okumayı yazmayı öğretiyoruz nasılsa...

Mesnevi'den:

“Akıllı kimseden bir cefa gelse o cefa, cahillerin vefasından daha iyidir.”