ABD’nin Kudüs kararını iyi anlamak için, geçmişi hatırlamak gerekir. Bugünlere nasıl gelindiğini unutur ya da bilmezsek, gelecekte olabilecekleri göremez, olayları doğru şekilde analiz edemeyiz. O yüzden özetle bugüne nasıl gelindiğine bakalım; 

ABD, İsrail ve İngiltere başta olmak üzere dünyanın baş belası emperyalist devletler, dünya üzerindeki çıkarlarını korumak için satranç oynamayı çok severler. 

Türklerin Anadolu’ya girişiyle bilek gücüyle tanışan bu devletleri oluşturan zihniyet, bilek gücüyle Türk milletini alt edemeyeceklerini anlayalı yüzyıllar oldu. 

Dolayısı ile; er meydanında bilek gücüyle mücadele etmeyi bırakan bu emperyalist zihniyet, satranç oyununa başladı.

Önce kendi sultanlarını, vezirlerini, fillerini, atlarını oluşturan bu güçler, Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasını köşeye sıkıştırma yoluna gitti. Bunun için hep yeni piyonlar öne sürüldü. 

2. Dünya savaşının ardından yeniden şekillenen satranç tahtasında, güç dengeleri değişerek, yeni sultanlar, vezirler, filler, atlar oluşturuldu. Yeni dünya düzenini kendilerine göre dizayn etmek isteyen emperyalist ülkeler, Siyonist Yahudilerin isteklerine boyun bükerek, Ortadoğu’da kurulan satranç tahtasının sultanı yaptılar. Sultan 2. Abdülhamid’in elinin tersiyle ittiği Yahudiler, vazgeçmemiş, 2. Dünya Savaşı’nı kendi lehlerine çevirmişlerdir. 

Siyonist Yahudilerin deyim yerindeyse “Amentü’leri” olan Büyük Orta Projesi (Büyük İsrail), onların tek gayeleri, tek amaçları. Bunun için de, özellikle 2 asırdır satranç tahtasındaki hamlelerde büyük görevler üstlendiler. 

2. Dünya Savaşı ile Ortadoğu’nun sultanı olma yolunda Filistin bölgesine yerleşen Siyonist Yahudiler, amaçları doğrultusunda büyük yol kat ettiler. Filistin’in bugün büyük bir kısmını işgal etmiş durumlar. Peki ya duracaklar mı? Elbette durmayacaklar.

Büyük İsrail’in gerçekleşmesi için İsrail’in güvende olması gerekiyordu. Bu yüzden Ortadoğu’da güçlü bir Müslüman devleti işlerine gelmiyordu. Irak, Suriye, Mısır bir şekilde “tehdit ülke” tanımından uzaklaştırıldı. Suudi Arabistan gibi Körfez ülkeleri, zaten Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecinde Yahudi oyununa alet olmuş, bugünlere kadar ABD, İsrail gibi ülkelerin politikalarına ters düşecek bir ülke konumunda olmamışlardır. 

Dolayısı ile bölgede Türkiye ve İran kalmışken; İran’ı “nükleer çalışmaları” yüzünden sıkıştırmaya çalışmışlar; Ancak Rusya “Ortadoğu’da ben de varım” diyerek İran’ın arkasında yer almıştı. Dolayısı ile Rusya faktörü ABD ve İsrail’in satrançtaki oyunlarını bozdu.Geriye Türkiye kaldı... Türkiye’yi tamamiyle kendi hamlelerini destekleyecek şekilde dizayn etmek isteyen bu güçler, 15 Temmuz hain darbe girişimi ile, Türkiye’yi FETÖ eliyle ele geçirmeye çalıştı. Ancak çektikleri şahı, Tük milleti bozdu.

Ardından Türkiye, karşı hamleye geçerek, 15 Temmuz’dan kısa bir süre sonra Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattı ve köşeye sıkışmaktan kurtardı kendini. 

Bunu hesap edemeyen ABD ve İsrail, satrançta farklı hamleler denemeye çalışıyor. 

Barzani’nin bağımsızlık referandumu, PYD’ye verilmeye devam edilen silah desteği, ekonomik anlamda süren baskılar, ABD’de Türkiye’ye karşı kurulan mahkeme... Tüm bunlar satranç üzerinde Türkiye’yi köşeye sıkıştırma hamleleri. Son olarak da Kudüs...

Kudüs, İslâm aleminin kırmızı çizgisi. Bunu ABD de İsrail de dünya da çok iyi biliyor. 15 Temmuz ihanet sürecinden bu yana Türkiye'nin attığı adımlar, 15 Temmuz öncesinde Siyonizm’in "kansız" gerçekleştirmek istediği Büyük İsrail Projesi'ni baltalamıştır. Plan tutmamış, projenin kolay gerçekleşmeyeceği anlaşılmıştır. Bu nedenle, ABD ve İsrail ve hatta İngiltere, BOP'unancak "kan dökerek" gerçekleştirilebileceği gerçeğini kabullenmek suretiyle; İslâm'ı yani İslâm'ın kalesi Türkiye'yi her türlü yolla kışkırtmayı, köşeye sıkıştırma ve alt etme girişimini deneyecektir. Kudüs kararı bu yüzdendir. Yıllardır Ulusal güvenlik gerekçesiyle ertelenen karar, Türkiye ve bölge üzerindeki "Kansız" alt etme operasyonunun suya düşmesinden kaynaklanmaktadır. Yukarıda saydığım ülkeler, bir nevi dünya, Türkiye'nin şimdiki siyaseti doğrultusunda birebir müdahale edilmeden boyun eğmeyeceğini görmüştür. Düğmeye Trump'ın seçilmesiyle çoktan basılmıştı. Bu tür girişimler durmayacak. Türkiye ve Türk milleti olarak, biran önce hazırlanmak gerekiyor. Anlamayanlar için söylüyorum; Milliyetçi Hareket Partisi’nin AK Parti’ye dış politikada ve içeride terörle mücadelede tam destek vermesi, bu analizin tezahürüdür.Türkiye Devleti hazırlanıyor! Yeniden dizayn işte bu yüzdendir. Çünkü vakit daralıyor. Bölgede derin çatlaklar açacak hamleler yapılıyor. 

Bu hamlelere karşı yapılacak doğru hamleler noktasında Türkiye yalnız. Güveneceği kimse yok. Geçtiğimiz ay yaptığımız Kudüs ziyaretinde, Hamas ve El-Fetih’in güvenilmez olduğunu görüştüğüm birkaç Filistinli söylemişti. 

Suudi Arabistan Trump'ın ziyareti ve Katar duruşu ile zaten tarafını bir kez daha ortaya koydu. Mısır yine Suudi Arabistan ile kol kola, Türkiye'ye karşı hareket ediyor. Bölgedeki diğer ülkelerde de benzer durum söz konusu. Velhasıl; Kudüs konusunda bu ülkelerin ve Hamas ile El-Fetih'in ABD karşıtı söylemleri samimi gelmiyor. Türkiye ne yapacaksa yalnız yapacak. 

İsrail Gazze’yi vurmaya başladı bile. Yukarda saydığım güvenilmezler listesi de düşünülürse, İsrail'in kalan Filistin bölgelerini de ele geçirmek için bahaneler silsilesinin startı verilmiş olma ihtimali yüksek. 

Türkiye henüz satranç üzerindeki hamlesini yapmadı. Bunun için yapacağı hamle oldukça önemli. İlk hamlesi İslam dünyasını harekete geçirmek, ABD ve İsrail lehine politikalardan vazgeçirmeye çalışmak olacaktır. Ancak saydığım güvenilmezler listesindeki ülkeler bunu yapacak dirayete ve inanca sahip değil diye düşünüyorum. 

Bunun için Türkiye’nin kendi başına, ABD ve İsrail’i sıkıştıracak farklı hamleler düşünmesi gerekecek. Türkiye’nin Sultan 2. Abdülhamid zekasına, Yıldız Teşkilatı edasında operasyonlara ihtiyacı var. Sevgi, saygı ve dua ile...