Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Kovid-19 olarak isim verdiği yeni tip korona virüsü, dünyada birçok ülkede yayılmasıyla birlikte ‘pandemi’ olarak sınıflandırdı. Pandemi; dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isimdir.

2019 yılının sonlarında Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan korona virüs, dünyada 200 ülkeye ve Türkiye'ye de yayıldı. Son yılların en büyük virüs salgınlarından biri olan korona virüsle ilgili henüz bir ilaç ve aşı geliştirilemedi. Bilim insanları ve doktorlar korona virüsle ilgili çalışmalarına devam ediyor.

VAKA VE ÖLÜM SAYILARI
Yaklaşık 4 ayda tüm dünyaya yayılan ve 7,5 milyar insanı tümden tehdit eden virüsün bulaştığı kişi sayısı şu anda 875 bin, ölü sayısı ise 45 bin civarında. 190 bin insan sağlığına kavuşmuşken, bu virüsün tam olarak nereden yayıldığı ve tedavisi henüz bulunamadı.
Vaka sayısı bakımından birinci sırada olan ABD’ de 190 bin hasta, 4100 ölüm var. Ölüm sayısında da birinci sırayı 12 bin 500 ölüm ile İtalya alıyor. İtalya’yı 9100 ölümle İspanya takip ediyor.
Türkiye’de ise bu yazının yazıldığı anda 15679 vaka ve 277 ölüm, 333 iyileşen hasta vardı. Vaka ve ölüm sayısı her geçen gün artıyor. Son bir günde 63 kişi hayatını kaybetti.
İller arasında Konya, 584 vaka ile dördüncü, 7 ölüm ile beşinci sırada bulunuyor. Görülüyor ki olay çok ciddi. Bu sebeple oldukça dikkatli ve tedbirli davranmakta yarar var.

ÖNCE TEDBİR SONRA TAKDİRE RIZA

Gereken her türlü tedbir alındıktan sonra, tam tevekkül içinde hareket etmek ve Rabbimize tam teslim olmak gerekiyor. İnancımız önce tedbir sonra da takdire rıza anlayışını bize emretmektedir.

Bir ailede yaşayan fertlerin her birinin tedbir noktasında çok dikkat etmeleri gerekiyor. Aileden birinin virüs kapması aile bireylerinin hepsinin virüs kapması demektir. Zira bu mikrop elin değdiği her şeyden ve her yerden bulaşıyor.

Evdeki bir ferdin, kendisini diğerlerinden tamamen izole etmesi çok zor hatta mümkün değil. Onun için her bireyin çok dikkatli olması gerekiyor. Dikkatsizliğin ve tedbirsizliğin faturasını hem kendisi hem aile bireyleri ödüyor. Kendimizle birlikte ailemizin de sorumluluğunu taşıdığımızı unutmayalım.

Bazılarımız tedbir noktasında eksiklik ve vurdumduymazlık gösterirken bazılarımız da tevekkül noktasında eksiklik gösteriyor. Bunun ikisi de yanlıştır. Tedbir noktasında gerekeni yapınca ölüm gelmeyecek zannediyoruz.

Acaba tedbirde bir eksiklik mi yaptım düşüncesiyle tedbiri hastalığa dönüştürmek ve büyük bir evhama kapılmak da insanı öldürür. Evhama ve paniğe gerek yok. Tedbirde gerekeni yaptıktan sonra tam manasıyla tevekküle sarılırsak sıkıntı olmaz. Bunların ikisinde de eksiklik göstermemek önce tedbire başvurmak sonra da tevekkül içinde olmak esastır.

Tabi duayı da unutmamak, hem kendimiz, ailemiz, milletimiz hem de tüm insanlığın kurtuluşu için dua edelim.

SU İSRAFINA DİKKAT

Virüse karşı temizliğe son derece dikkat etmemiz gerektiğini ve ellerimizin nasıl yıkanması gerektiğini artık hepimiz iyice öğrendik ve uyguluyoruz. Ancak el yıkarken dikkat edeceğimiz bir nokta var. Su israfı...

Sabunu köpürtmek için bir miktar su alıyoruz sonra sabunla ellerimizi en az 20 saniye boyunca ovuyoruz. İşte bu esnada 20 - 30 saniye boyunca suyu boşa akıtıyoruz. Halbuki bu zaman içinde çeşmeyi kapatırsak suda büyük bir tasarruf yapmış oluruz.

Yağmurun az yağdığı yaz ayına doğru gidiyoruz. Su kaynaklarımızın tükenmesi en büyük tehlike… Bu nedenle su tasarrufu çok önem arzediyor. Temizlik yapıyorum diye su israfı yapmayalım.

MİLLİ DAYANIŞMA KAMPANYASI

Şu anda olağanüstü bir durum var. Zor günler yaşıyoruz. Bu günlerde gerek devletimizin gerekse ihtiyaç sahiplerinin yanında olma günüdür.

Unutmayalım ki devletimiz yoksa biz yokuz, hiç bir şeyimiz yok demektir. Türk milleti olarak biz devletsiz yaşayamayız. Biz kabile devleti değiliz. Onun için devleti yaşatmak temel görevdir. Devleti yaşat ki insan yaşasın. Bizim varlığımız devletin varlığına bağlıdır.

Bu sebeple açılan Milli Dayanışma Kampanyasını sonuna kadar destekliyorum. Gün bu gündür. Kampanyaya katılmak imani ve insani bir görevdir.

SAVAŞTAN KAÇMAK GİBİDİR

Bu arada şunu da belirtmem gerekiyor. İstisna da olsa bazı doktorların ve sağlık çalışanlarının görevlerinden ayrıldıkları yani istifa ettikleri veya böyle bir düşünce içinde oldukları haberleri geliyor.

Böyle bir zamanda görevinden ayrılan bir sağlık görevlisinin durumu aynen savaştan kaçmak gibidir. Ülke savaşta iken cepheye gönderilen bir kişinin can korkusu ile savaştan kaçmasının çok büyük bir günahı, çok büyük bir vebali vardır.

Bu da aynıdır. Şu anda sağlık görevlilerimiz ön cephede hastaları iyileştirmek için canla başla cihad etmektedirler. Bunların içinden bir veya birkaç kişinin can korkusu ile görevinden ayrılması savaştan kaçan kişi gibi büyük günah ve büyük vebal gerektiren bir durumdur.

Bu savaşta canla başla görev yapan sağlık görevlilerimizi candan tebrik ediyor, hepsine dualarımızı gönderiyoruz. Rabbim hepsinden razı olsun.

DÜNYAYI ETKİLEYEN BÜYÜK SALGINLAR

Son zamanların en büyük virüs salgınlarından biri olan korona virüsün haricinde, dünya genelinde bugüne kadar yayılan pek çok farklı virüs salgını oldu. Peki, bu virüsler neler ve dünyaya etkileri ne oldu?

Antoninus vebası MS 165-180

Dünyadaki çiçek veya kızamık türüne benzeyen ilk salgınlardan biri olan bu veba, ilk kez Irak'taki kuşatmadan dönen lejyonerler tarafından Roma'ya geldi. Belki de günde iki bin kişinin hayatının yok olmasına sebep olan bu veba, Roma ordusunu yok ederek imparatorluğun çöküşüne katkı sağladı. Virolojinin temel yapısına erken bir bakış atan veba, bağışıklık sisteminin zayıf olması halinde vücudun virüse karşı savunmasız olduğunu ve ölümcül olduğunu ortaya koydu.

Bu salgın, dönemin Roma İmparatoru Lucius Verus'un hayatını kaybetmesine sebep oldu. İmparatorun yanı sıra Roma'nın toplam nüfusunun yüzde 30'unun hayatını kaybetmesine neden oldu.

Jüstinyen Vebası 541

MS 541 yılında ortaya çıkan Jüstiyen Vebası, yaklaşık 25 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bilim insanları salgının nedenini Asya kökenli olarak düşünürken, tarihçiler ise Mısır'dan geldiğini düşünüyor. Araştırmalar, Avrasya bozkırlarında keşfedilen 137 insanın iskeletinden alınan DNA analizlerine dayandırılıyor.

Farelerin tüyleri arasında gizlenen, bir milimetreden daha küçük 'Zenopsylla' isimli uçucu bir böcek, midesinde 'Pasteurella pestie' bakterisi taşıyordu. Farelerin tüyleri arasında hızlıca üreyen böcek, insan vücudunun herhangi bir noktasına konup ısırarak bakteriyi hızlı bir şekilde yaydı. Isırılan insanlar birkaç gün içinde hızlı bir şekilde öldü.

Hastalık normal seyrinde devam ederken, zamanla kendi kendine yok oldu. O dönemin en kalabalık şehirlerinden biri olan Konstantinopol nüfusunun yüzde 40'ını kaybetti. Salgın nedeniyle iş gücü ve asker kaybeden Bizans'ın zayıflayıp, saldırılara açık hale gelmesine neden oldu. Bu da Avrupa tarihinin zamanla kökten değişmesine neden oldu.

Viral kanamalı ateş salgını

4 ayrı RNA virüsünün yol açtığı “Kanamalı ateş” salgınları, 1545-1548 yılları arasında Meksika’da ortaya çıktı ve tahminen 5 ile 15 milyon insanı öldürdü.

Kara Ölüm (Kara Veba) : 1347 - 1353

Kara Veba (Kara Ölüm), Moğol kamplarında görüldükten sonra Cenova tüccarları tarafından Avrupa'ya ulaştı. Bir kaç yıl içerisinde Avrupa’ya pireler tarafından yayılan veba salgınıyla 75-200 milyon arasında insan hayatını kaybetti. Diğer salgınlarla birlikte tekrar tekrar ortaya çıkarak yüzyıllarca devam etti. Avrupa nüfusunun salgının yaşandığı yıllar arasında yüzde 30 ile yüzde 60 oranında azaldığı belirtiliyor. Yaşanan salgının, kilisenin sorgulanması nedeniyle dinde reformun, aynı zamanda da hayatta da rönesansın başlamasının en önemli nedenlerinden biri olarak gösteriliyor.

İlk grip 1580

Her ne kadar ilk grip vakaları MÖ Mora’da savaşan Yunan askerleri arasında görülmüş olsa da, ilk gerçek grip salgını 1580 yılının yazında Asya’da ortaya çıktı. Salgın kısa bir süre sonra ticaret yoluyla Avrupa ve Kuzey Amerika’ya yayıldı. Tam ölüm sayısı bilinmezken yalnızca Roma’da 8 bin kişinin öldüğü düşünülüyor.

Bu dönemde Avrupa'da karantina prosedürleri ve sınır kontrol noktalarının ortaya çıktığı görülmüştür. Bilimsel literatürde gribe ilk atıf 1650'ye dayanmaktadır ve İtalyanca 'etki' kelimesinden türetilmiştir.

Çiçek hastalığı salgını

Çiçek hastalığı, her yaşta, her cinste görülen, irinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan, ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık olan çiçek hastalığı tarihte en çok ölüme yol açan hastalıklar listesinde bulunuyor. Çocuklarda daha sık görülen çiçek hastalığının Variola major ve Variola minor olmak üzere iki tipi bulunuyor.

Amerika'nın su çiçeği ile tanışması

15. yüzyılda Avrupalılar yeni dünyayı yani Amerkiya'yı keşfetti. Bu keşif sonucunda, kendilerinde bulunan bakteri ve mikropları da buraya getirdiler. Bunun sonucunda ise Avrupa'nın üçte birinin ölmesine neden olan suçiçeğini Amerika kıtasındaki yerlilere bulaştırdılar. Bu olay sonucunda Amerika kıtasındaki yerli nüfusun yüzde 90'ı hayatını kaybetti. 19. yüzyılın başına kadar her iki Amerika yerlisinden biri Avrupa'dan gelen hastalıklar nedeniyle öldü.

Cocoliztli Salgınları

16. yüzyılda Yeni İspanya adıyla bilinen ve şu an Meksika olan yerde, birkaç farklı hastalığın aynı dönemde ortaya çıkmasıyla yaşanmış salgın felaketine cocolitzli salgınları ismi veriliyor. Bugün yapılan incelemelere göre Salmonella bakterisi nedeniyle olduğu düşünülen salgınlar 1520 ile 1576 yılları arasında 15 milyona yakın insan öldürdü.

7 farklı kolera salgını

Bugüne kadar yedi farklı kolera salgını yaşansa da, bunlardan en ölümcülü olan üçüncü salgındı. 1852 ile 1860 yılları arasında ortaya çıkan üçüncü salgın, içme sularının kirlenmesinden dolayı ortaya çıktı. Uzun zaman boyunca insanlar, dışkı ve atıklarını, su içme kaynaklarına dökünce sonucu Hindistan'da ortaya çıktı.

Dünyanın en kirli nehirlerinden biri olan Ganj Nehri, 2011'de yapılan bir araştırmaya göre 100 mililitresinde 1,1 milyar dışkı bakterisi barındırıyor. Yani bu oran kullanabileceğimiz en kötü suyun 500 bin katı. Hindular bu nehri kutsal gördükleri için, burada sürekli yıkanıyorlar ve sürekli kolera oluyorlar.

19 yüzyılda yaşanan büyük salgında kolera Hindistan'dan Afganistan'a ve sonrasında da Rusya'ya, Avrupa'ya, Afrika'ya ve son olarak Amerika'ya yayıldı. Kayıtlara göre sadece Rusya'da 1 milyon insanın ölümüne sebebiyet verdi.

1817-1824’de Asya ve Avrupa’da ortaya çıkan kolera salgını, 1899- 1923 yılları arasında yaklaşık 1milyon 500 bin kişiyi öldürdü. Vibrio cholerae adlı bakteriyle gelişen kolera, bağırsak enfeksiyonuna, daha sonra şiddetli ishale neden olan bir hastalık. Kolera, 1817′de Japonya’da, 1826′da Moskova’da, 1831′de Berlin’de, Paris’te ve Londra’da salgınlar yaptı. Osmanlı İmparatorluğu’nda 1912-1913 Balkan Savaşı sırasında görülen kolera salgını ciddi kayıplara sebep oldu.

Üçüncü salgınla birlikte doktorlar koleranın nedenini bularak, insanların bilinçlenmesini sağladı.

Üçüncü Veba salgını

1855-1859 yılları arasında Çin'de başlayan ve sonrasında tüm dünyaya yayılan salgın, yalnızca Çin ve Hindistan'da 12 milyon insanın hayatını kaybetmesine sebep oldu. Jüstinyen Vebası ve Kara Veba'nın ardından gelen üçüncü veba olduğu için adına Üçüncü Veba denildi.

Tifüs salgını

1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Tifüs salgını, Tifüs bakterilerini taşıyan bitlerden dolayı Avrupa ve Asya'da toplam 25 milyon insana bulaştı. Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan salgın nedeniyle hayatını kaybetti.

İspanyol Gribi 1918

Yakın tarihte yaşanan en şiddetli grip salgını ise 1918 yılında yaşanan ve “İspanyol gribi” olarak adlandırılan hastalık oldu. Yaklaşık 500 milyon kişinin yani dünyanın 3’te 1’inin enfekte olduğu salgında dünya genelinde 50 ile 100 milyon arasında insan hayatını kaybetti. Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri’ne (CDC) göre, 1918’deki grip salgınında Birinci Dünya Savaşı’ndan daha fazla Amerikan askeri öldü.

Salgına yol açan H1N1 alt tipi virüsünün nereden kaynaklandığı konusunda tartışmalar günümüzde de devam ederken, bilim insanları virüsün kuşlarla bağlantılı olduğunu ortaya çıkarmıştı.

1919 yılında virüs etkisini azalttı. Ancak devam eden 38 yıl boyunca daha düşük seviyelerde mevsimsel olarak ortaya çıktı. Virüsün en kötü yanı, bulaşan kişinin bağışıklık sistemi ne kadar güçlüyse, ateşin o kadar fazla yükselmesiydi. Tarihteki en büyük salgınlardan biri olarak kayıtlara geçti.

Grip salgınları: 1957- 1968

1957 yılında ise Asya'da A virüsü alt tipi H2N2 ortaya çıktı. Pandemiye dönüşen hastalık nedeniyle dünya çapında 4 milyon kişi hayatını kaybetti. Bu virüsün de kuşlarla bağlantısı olduğu anlaşılmıştı.

Çin'de başlayan Influenza-4 virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insanlara bulaşması sonucunda ortaya çıktı. Bulunan bir aşı sayesinde durdu. Bir yıl içinde 40 milyon kişi bu aşıyı kendine yaptırdı.

1968'de, Çin kaynaklı bir A (H3N2) virüs de küresel salgına dönüştü. Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri’ne (CDC) göre göre dünya genelinde 1 milyon kişinin hayatını kaybettiği salgından en çok etkilenen 65 yaş üstü kesim olmuştu. H3N2 virüsü, mevsimsel grip virüsü olarak küresel çapta hala dolaşmaya devam ediyor.

AIDS (HIV)

Tarihin bugüne kadarki en ölümcül hastalıkları arasında dünyada hâlâ yaygın olarak rastlanan AIDS (HIV) bulunuyor. 20. yüzyılın ortalarında maymunlardan insanlara geçtiği anlaşılan HIV'nin ilk örneği 1959 yılında Kongo'da ortaya çıktı, teşhisi ve adı 1980'lerde konuldu.

2014 yılında dünyada yaklaşık 36.9 milyon insanın HIV pozitif olduğu belirtildi. 2010 yılında 1.8 milyon insan AIDS nedeniyle hayatını kaybetti, bu sayı 2005 yılında 2.2 milyondu. The Lancet'te yayınlanan bir raporda, 2015 Global Hastalık Yükü Çalışmasına göre HIV enfeksiyonunun 1997 yılında 3,3 milyon hastayla zirve noktasına eriştiği tahmin ediliyor.

Son 30 yılda toplam 36 milyon insanın canını alan HIV için kesin tedavi henüz bulunamadı. Yalnızca önlemler biliniyor.

SARS salgını

Şiddetli akut solunum yolu sendromu (İngilizce: severe acute respiratory syndrome, kısaca SARS), insanları etkileyen, şiddetli akut solunum yolu sendromu korona virüsünün (SARS-CoV) neden olduğu solunum yolu sendromudur.

Kasım 2002 ve Temmuz 2003 tarihleri ​​arasında Hong Kong'da başlayan SARS salgını pandemik hale gelmiş ve dünya çapında 8422 vaka ve 916 ölüm görülmüştür. Dünya Sağlık Örgütü ölüm oranını %10,9 olarak açıklamıştır. Haftalar içinde SARS erkeni 2003 yılının başlarında Hong Kong'dan 37 ülkede yayılmıştır.

Bugün itibarıyla, 2003 yılı Haziran ayında görülen son enfekte insan vakası (2004 yılında laboratuvar kaynaklı bir enfeksiyon durumu göz ardı edilirse) ile SARS yayılması tamamen önlenmiştir. Bazı hayvan populasyonlarında hâlâ mevcut olabileceği ve gelecekte insan nüfusunun içine tekrar dönebileceği düşünülmektedir. SARS hastalığı 2016 yılında sadece Ukrayna'da 319 kişinin yaşamını yitirmesine sebep oldu.

İlk belirtiler grip benzeri hastalık şeklinde görülür ve şunları içerebilir: ateş, kas ağrısı, uyuşukluk gibi belirtiler; öksürük, boğaz ağrısı ve diğer semptomlar. Tüm hastalar için ortak tek belirti ise 38 ° C üstünde bir ateş gibi görünmektedir. Nefes darlığı daha sonra ortaya çıkabilir. Hastalık ilk aşamada soğuk algınlığı gibi belirtiler verir ama daha sonra gribi andırır.

MERS Virüsü

Orta Doğu solunum sendromu ile ilgili korona virüs veya EMC / 2012, insanları, yarasaları ve develeri enfekte eden bir korona virüs türüdür. Enfeksiyon virüsü, DPP4 reseptörüne bağlanarak konukçu hücresine giren zarflı, pozitif-duyarlı, tek sarmallı bir RNA virüsüdür.

Virüsün insanlara hayvanlardan (develer, yarasalar) bulaştığı düşünülmektedir. Hasta insanlardan diğerlerine enfekte kişiyle aynı ortamda yaşamak veya bakımını yapmak gibi yakın temasla bulaşır. Mikroplarla kirlenmiş yüzey ve eşyalarla temas etmiş ellerle ağız, burun ve gözlere dokunmakla; hapşırma, öksürme ve konuşma esnasında havaya atılan damlacıkların solunum yoluyla alınmasıyla virüs insanlara geçer. Hastaneler gibi sağlık ortamlarında da diğer hastalara ve sağlık çalışanlarına bulaş söz konusudur.

Bugünkü bilgilerimize göre bir kişinin MERS-CoV’a maruz kalmasından semptomların başlamasına kadar olan süre ( kuluçka süresi) 2-14 gündür. MERS-CoV enfeksiyonu teyit edilmiş bir çok insanda ateş, öksürük, nefes darlığı semptomlarıyla ciddi akut solunum hastalığı ortaya çıkar. Bazı hastalarda ishal, bulantı, kusma şeklinde sindirim sistemi bulguları da tabloya eşlik eder. Bir çok hastada zatürre ve böbrek yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlar gelişir ve yaklaşık % 30’u ölür. Ölenlerin çoğunda altta yatan başka tıbbi problemler(şeker, kanser, kronik akciğer, kalp ve böbrek hastalıkları gibi) vardır. Bazı enfekte insanlarda semptomlar soğuk algınlığı belirtileri gibi hafiftir veya hiç belirti yoktur ve bunlar genellikle iyileşirler.

Şu an MERS-CoV enfeksiyonuna karşı aşı yoktur. Çalışmalar devam etmektedir. Solunum hastalıklarından korunabilmek için aşağıdaki önlemlerin düzenli olarak uygulanması önerilmektedir:

MERS salgınında 2519 vaka ve 858 ölüm tespit edilmiştir.

Domuz Gribi veya H1N1 (2009-2010)

2009 yılında, ABD’de yaklaşık 60,8 milyon insanı enfekte eden ve 250 bin ile 500 bin aralığında küresel çapta ölüm yaratan yeni bir grip virüsü formu ortaya çıktı. Domuzlardan insanlara geçtiği görüldüğü için “domuz gribi” olarak adlandırıldı.

H1N1 virüsle ilişkili ölümlerin %80’inin 65 yaşından küçük insanlarda meydana gelmesi nedeniyle tipik grip salgınlarından farklıydı. Genelde grip salgınlarından ölümlerin %70 ila %90’ı 65 yaş üstünde olduğuna bakılırsa domuz gribi farklıdır.

H1N1, 21. yüzyılda bir viral salgının ne kadar hızlı yayılabileceğini gösterdi ve bu da küresel toplumun gelecekte daha hızlı tepki vermesi için ek hazırlıkların gerekli olduğunu gösterdi. Domuz gribinin bizlere bıraktığı önemli bir miras, gelişmiş sağlık sistemlerine sahip birçok ülkenin hızlı hareket eden, grip benzeri bir salgın karşısında nasıl ısrarlı bir şekilde çaresiz kalabildiklerini ortaya çıkarması olabilir.

Ebola (2013-2016)

2013-2016 yılları arasında Batı Afrika’da patlak veren Ebola salgını 11.300’den fazla ölüme yol açtı. Batı Afrika Ebola salgını, Aralık 2013'te Gine'de başladı, Liberya, Sierra Leona gibi Batı Afrika ülkelerine yayılan ve Haziran 2016'da sona eren salgın sonucunda virüs 28 bin 616 kişiye bulaştı. Bu salgın, hastalığa yakalanan kişi ve ölümler açısından tarihteki en ölümcül ebola salgını olarak kayıtlara geçti.

İlk salgına yakın bir nehir için adlandırılan Ebola virüsü, çoğu modern pandemiye kıyasla menzili sınırlıydı, ancak inanılmaz derecede ölümcül. 2014 yılında Gine’deki küçük bir köyde başladı ve Batı Afrika’daki birkaç komşu ülkeye yayıldı. Virüs 28.600 enfekte insanın 11.325’ini öldürdü, çoğu vaka Gine, Liberya ve Sierra Leone’de meydana geldi. CDC’ye göre, Ebola ile temas eden yapan sekiz Amerikalıdan biri öldü.

Ebola’nın toplam 4.3 milyar dolara mal olduğu tahmin ediliyor ve gelen yatırımlar yukarıdaki üç ülkede önemli ölçüde düşüyor. “Unutulmuş salgın” kolera gibi, Ebola’nın da en çok zarar verdiği ülkeler, buna karşı savunmak için en az donanıma sahipti.

Diğer Salgın Hastalıklar

1465 yılında Sultan Mesut, ordusuyla birlikte Kilikya’ya girdiğinde – muhtemelen- sıtma salgınına uğramış; Napolyon’un Mısır seferinde Fransız ordusu Nil Nehri’nin hastalıklı sularından içerek dizanteri olmuş, 30 bin askerden 8.915’i ölmüştür.

1849 yılında ise İstanbul’daki hastanelerde tüberküloz vakaları hızla yayılan bir hale gelmiştir. Çiçek hastalığı; Çin’den Japonya’ya, buradan Kuzey Afrika’ya, oradan da ülkelerine dönen Haçlı orduları ile Avrupa’ya yayılmıştır. Bu hastalığın Amerika’da milyonlarca yerlinin ölümüne sebep olduğu bilinir. 1719-1723 tarihlerinde Avrupa’da çok şiddetli çiçek hastalığı hüküm sürmüştür. 18. yüzyılda 60 milyon kişi çiçek salgınlarından ölmüştür. Aynı tarihlerde Osmanlı topraklarında ise çiçek aşısı çok yaygın olarak bilinmekte ve uygulanmaktadır. Nitekim Avrupa, çiçek aşısını Osmanlı’dan öğrenmiştir.

Anadolu’ya frengi bilhassa 1829’da Rus orduları tarafından bulaştırılmış, ordunun savunmada kaldığı yerlerde hastalık mahallî olarak kalmış, fakat bunların yer değiştirme ve terhislerinde yurda yayılmıştır.

Cüzzam hastalığının ilk kez ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak bilinemezken, ilgili ilk yazılı kayıtlar M.Ö. 600’lü yıllara dayandırılmaktadır. Hastalık yaygınlaşmaya başladıkça cüzzamlılar, halk arasından dışlanmışlar, tedavisinin bilinmediği dönemlerde yerleşim birimlerinden uzak yerlere hatta ıssız adalara sürülerek, buralarda kendi hallerine terk edilmişlerdir.

İçinde bulunduğumuz Covid -19 virüsünden bir an önce tüm insanlığın kurtulmasını ve böyle salgınların ülkemizin ve insanlığın bir daha karşılaşmamasını temenni ve niyaz ediyorum.